We sincerely apologize for our error.
- Hatamız için içtenlikle özür dileriz.
He is usually straightforward and sincere and thereby gains the confidence of those who meet him.
- O genellikle doğru sözlü ve içten ve bu sebeple onunla tanışanların güvenini kazanır.
Where did you acquire your deepest, most heartfelt beliefs?
- Sen en derin, en içten inançlarını nerede edindin?
Please accept my heartfelt apology.
- Lütfen içten özrümü kabul et.
On behalf of the company, I would like to express our hearty thanks to you all.
- Şirket adına, hepinize içten teşekkürlerimi sunmak isterim.
I offer you my hearty congratulations.
- Size içten tebriklerimi sunarım.
They greeted each other cordially.
- Birbirlerini içtenlikle selamladılar.
I sincerely, truly believe that.
- İçtenlikle, gerçekten ona inanıyorum.
Tom looked deep into Mary's eyes.
- Tom Mary'nin gözlerine içten baktı.
She bowed deeply to me.
- O beni içten selamladı.
He looked deeply into her eyes.
- Onun gözlerine son derece içten baktı.
I deeply appreciate your advice and kindness.
- Tavsiyen ve nezaketin için içten minnettarım.
True beauty comes from within.
- Gerçek güzellik içten gelir.
We sincerely apologize for our error.
- Hatamız için içtenlikle özür dileriz.
I sincerely apologize.
- Ben içtenlikle özür diliyorum.
I honestly think it's better to be a failure at something you love than to be a success at something you hate.
- Nefret ettiğin bir şeyde başarılı olmaktansa sevdiğin bir şeyde başarısız olmanın daha iyi olduğunu içtenlikle düşünüyorum.
On the one hand he is kind to everyone, but on the other hand he never behaves with too much familiarity.
- Bir taraftan o herkese naziktir fakat diğer taraftan çok fazla içtenlikle davranmaz.
Internal combustion engines burn a mixture of fuel and air.
- İçten yanmalı motorlar, yakıt ve hava karışımını yakarlar.
On the one hand he is kind to everyone, but on the other hand he never behaves with too much familiarity.
- Bir taraftan o herkese naziktir fakat diğer taraftan çok fazla içtenlikle davranmaz.
I deeply appreciate your advice and kindness.
- Tavsiyen ve nezaketin için içten minnettarım.
This family gave me a warm welcome.
- Bu aile bana nezaket ve içtenlikle karşıladı.
I think the movie is a very heart warming one.
- Sanırım film içten bir filmdi.
Tom is an interior designer.
- Tom bir iç mimar olmak istedi.
She has aspirations to become an interior decorator.
- Onun iç dekaratör olma özlemleri var.
The Government's domestic policy was announced.
- Hükümetin iç politikası açıklandı.
I prefer to buy domestic rather than foreign products.
- Yabancı ürünler yerine yerli ürünler almayı için tercih ederim.
Music is inner life, and he will never suffer loneliness who has inner life.
- Müzik iç yaşamdır. İç yaşamı olan asla yalnızlık çekmeyecek.
I had my wallet stolen from my inner pocket.
- İç cebimden cüzdanımı çaldırdım.
The ministry administers the internal affairs.
- Bakanlık iç işlerini yönetir.
That is an internal affair of this country.
- O, bu ülkenin iç işidir.
Outside of a dog, a book is man's best friend. Inside of a dog, it's too dark to read.
- Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.
Yuriko, a marine biology grad student, fell asleep inside a fish tank and awoke covered in octopuses and starfish.
- Yuriko deniz biyolojisinden mezun bir öğrenci, bir balık tankının içinde uykuya daldı ve ahtapotlar ve deniz yıldızları ile kaplı olarak uyandı.
You shouldn't drink on an empty stomach.
- Boş bir mideyle içki içmemelisin.
Drinking on an empty stomach is bad for your health.
- Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.
Keep the kids indoors.
- Çocukları içeride tutun.
Catherine stayed indoors because it was raining.
- Yağmur yağdığı için Catherine içerde kaldı.
Tom is secretly in love with Mary.
- Tom Mary'ye içten içe âşık.
I'm secretly in love with someone else's wife.
- Başka birinin karısına içten içe âşık oldum.
He drank a great swig from the bottle.
- O, şişeden büyük bir yudum içti.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
She will return within an hour.
- O bir saat içinde geri dönecektir.
I will answer within three days.
- Üç gün içinde cevap vereceğim.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
- Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
Most Japanese drink water from the tap.
- Çoğu Japon, suyu musluktan içer.
Do you have alcohol-free drinks?
- Alkolsüz içecekleriniz var mı ?
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
Drinking much is dangerous.
- Çok fazla içmek tehlikelidir.
To make up for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than he should have.
- Hastanedeki kötü deneyimlerini telafi etmek için, Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
After taking a bath, I drank some soft drink.
- Duş aldıktan sonra biraz meşrubat içtim.
A ghost is an outward and visible sign of an inward fear.
- Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.
We have become an intolerant, inward-looking society.
- Biz hoşgörüsüz, içe dönük bir toplum olduk.
No one seems to have the guts to do that anymore.
- Artık hiç kimsenin onu yapmak için cesareti var gibi görünmüyor.
Tom doesn't have the guts to do that.
- Tom'un onu yapmak için cesareti yok.
Davis did not want civil war.
- Davis, iç savaş istemiyordu.
It prevented a civil war.
- Bu bir iç savaş engelledi.
Tom held his cup out for Mary to refill it.
- Tom Mary'nin onu yeniden doldurması için kupasını uzattı.
Tom held out his cup for a refill.
- Tom yeniden doldurulması için fincanını uzattı.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
- Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
I'd like to have a test for breast cancer.
- Göğüs kanseri için bir test yaptırmak istiyorum.
Smoking can cause breast cancer.
- Sigara içmek meme kanserine neden olabilir.
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
- Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
Onun sinsi, içinden pazarlıklı, hatta hilekâr bir adam olduğunu daima düşünürdüm.- A. İlhan.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.
Şayet bir şeyi anlamıyorsanız, onun muhtevasının farkında olmamanızdandır.
- Eğer bir şeyi anlamıyorsanız, onun içeriğinin farkında olmamanızdandır.