Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.
- Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.
I'm tired of pretending.
- Yapar gibi görünmekten bıktım.
The girl vanished like magic.
- Kız, sihir gibi kayboldu.
Stanford University has educated entrepreneurs like Larry Page and Sergey Brin.
- Stanford Üniversitesi, Larry Page ve Sergey Brin gibi girişimcileri yetiştirdi.
We'll use energy sources such as the sun and wind.
- Biz güneş ve rüzgar gibi enerji kaynakları kullanacağız.
France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
- Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
Tom stared at Mary icily.
- Tom Mary'ye buz gibi baktı.
They're late, as usual.
- Her zaman olduğu gibi geç kaldılar.
You look very pretty, as usual.
- Her zaman olduğu gibi çok güzel görünüyorsun.
We were unsure what kind of person Tom would be and whether he would like living in the same house as us.
- Tom'un ne tür bir insan olacağından ve bizim gibi aynı evde oturmayı isteyip istemeyeceğinden emin değildik.
What kind of woman could love a guy like Tom?
- Tom gibi bir adamı ne tür bir kadın sevebildi.
She looked like a fairy in her beautiful white dress.
- Güzel beyaz elbisesi içinde bir peri gibi görünüyordu.
Tom fell into the ice-cold water of the river.
- Tom nehrin buz gibi suyuna düştü.
Layla survived the ice-cold night.
- Leyla buz gibi geceyi atlattı.
After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.
He seems to have been a very popular actor when he was young.
- O gençken çok popüler bir aktörmüş gibi görünmektedir.
Dan didn't want to seem shy.
- Dan utangaç gibi görünmek istemiyordu.
The banana was brown and mushy.
- Muz kahverengi ve lapa gibiydi.
I'd rather die now than vegetate for fifty more years.
- Elli yıl daha ot gibi yaşamaktansa şimdi ölmeyi tercih ederim.
He has a will of steel.
- Çelik gibi bir iradesi var.
Jackson's eyes grew as cold as ice.
- Jackson'ın gözleri buz gibi soğuklaştı.
Her cheeks were as cold as ice.
- Onun yanakları buz gibi soğuktu.
Tom worked like a madman.
- Tom bir deli gibi çalıştı.
He is madly in love with that girl.
- O kıza deli gibi âşık.
Tom laughed hysterically for no reason.
- Tom nedensizce deli gibi güldü.
Tom ran like crazy to catch the last train.
- Tom son trene yetişmek için deli gibi koştu.
They were biting like crazy yesterday.
- Dün deli gibi ısırıyorlardı.