Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
Is the rat alive or dead?
- Fare canlı mı yoksa ölü mü?
The fish he caught yesterday is still alive.
- Onun dün yakaladığı balık hâlâ canlı.
This town isn't lively.
- Bu kasaba canlı değil.
The discussion the villagers had on the environment was quite lively.
- Köylülerin çevrede yaptığı tartışma oldukça canlıydı.
So long as the human spirit thrives on this planet, music in some living form will accompany and sustain it and give it expressive meaning.
- İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.
It's a living being, so of course it shits.
- O bir canlı, dolayısıyla doğal olarak sıçıyor da.
It's a living being, so of course it shits.
- O bir canlı, dolayısıyla doğal olarak sıçıyor da.
I don't look down upon any living being. Needless to say, I'm no God. I'm a human being myself; I may have made mistakes, I do admit.
- Ben hiçbir canlıyı küçümsemiyorum. Tabii ki ben Allah değilim. Ben de kulum; hatalarım olmuştur, yalanlamıyorum.
A crisp wind blew up over the sand dunes from the sea.
- Denizden kum tepelerinin üzerinde canlı bir rüzgar patladı.
He has a very vivid imagination.
- Onun çok canlı bir hayal gücü var.
Nothing is more vivid than a picture.
- Hiçbir şey bir resimden daha canlı değildir.
Many lives were lost in the accident.
- Kazada çok sayıda canlı kayboldu.
Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me?
- Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı?
Things are looking brighter.
- İşler daha canlı görünüyor.
You are bright and glowy this morning.
- Bu sabah canlı ve parlaksın.
The memories are very fresh and vivid.
- Anılar çok taze ve canlıdır.
I am pleased with this vivid portrait in particular.
- Ben özellikle bu canlı portreden memnunum.
Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me?
- Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı?
All living things on Earth contain carbon.
- Yeryüzündeki tüm canlılar karbon içerirler.
All living things are connected in one chain of being.
- Tüm canlılar varlığın tek zincirine bağlıdırlar.
Layla burned Fadil alive for his money.
- Leyla, parası için Fadıl'ı canlı canlı yaktı.
Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
The doll was surprisingly lifelike.
- Bebek şaşırtıcı bir biçimde canlı gibiydi.
France is a vibrant democracy.
- Fransa canlı bir demokrasidir.
All living things are connected in one chain of being.
- Tüm canlılar varlığın tek zincirine bağlıdırlar.
All living things on Earth contain carbon.
- Yeryüzündeki tüm canlılar karbon içerirler.
The sky in this photo is very saturated.
- Bu fotoğraftaki gökyüzü çok canlı.
So long as the human spirit thrives on this planet, music in some living form will accompany and sustain it and give it expressive meaning.
- İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.
I just admire the diversity of life on our planet.
- Gezegenimizdeki canlıların çeşitliliğine hayranım.
The doll was surprisingly lifelike.
- Bebek şaşırtıcı bir biçimde canlı gibiydi.
A two-meter-long live crocodile has been found in a garden greenhouse in Sweden's third largest city, Malmö.
- İsveç'in üçüncü büyük kenti olan Malmö'deki bir sera bahçesinde iki metre uzunluğundaki canlı bir timsah bulundu.