bakan

listen to the pronunciation of bakan
Türkisch - Englisch
minister

The president of the company bribed the government minister. - Şirketin Başkanı Devlet Bakanına rüşvet verdi.

The Foreign Minister was a puppet. - Dışişleri Bakanı bir kuklaydı.

chancellor
gardant
minister, secretary
attendant
onlooking
secretary

The Secretary of State said he planned to resign. - Dışişleri Bakanı istifa etmeyi planladığını söyledi.

Tom knows the Secretary of State. - Tom, dışişleri bakanı'nı bilir.

cabinet minister
looking after
staring out
looking over
Secretary of State
bakan kimse
provider
bakan yardımcısı
vice-minister
Bakan göze yasak olmaz
(Atasözü) A cat may look at a king
bakan kimse
tender
bakan kimse
beholder
bakan müşaviri
undersecretary
bakan olmayan milletvekilleri
(Ticaret) back benchers
baş bakan
start looking
başkasının yerine bakan
supply
sert bakan
scowling
yüksekten bakan
overlooking
dik dik bakan
staring

The girl staring back at me was angry. - Bana dik dik bakan kız öfkeliydi.

tepeden bakan
holier than thou
tepeden bakan
sanctimonious
tepeden bakan
holier-than-thou
tepeden bakan
high-hat
tepeden bakan
patronizing
tepeden bakan
self-righteous
vekil olarak bakan
deputy
bakanlar
front-benchers
bakanlar
ministers
bir yere doğru bakan (ev, oda vb.)
minister to a place (house, room, etc.)
Savunma Bakan Yard. Bürosu
(Askeri) Office of the Assistant Secretary of Defense
avam kamarasından istifalara bakan kurum
Chiltern Hundreds
ayak işlerine bakan kimse
legman
ayak işlerine bakan kız
office girl
ayak işlerine bakan çocuk
office boy
aşıkane bakan kimse
ogler
dik dik bakan
unwinking
dik dik bakan
glaring
dışarıya bakan ön diş
bucktooth
el falına bakan kimse
chiromancer
fakir hastalara bakan rahibe
sister of mercy
hayranlıkla bakan
starry-eyed
hayır işlerine bakan rahibe
sister of mercy
hayır işlerine bakan rahip
hospitaller
ileriye bakan
forward looking
kabinede görevli bakan
cabinet minister
kötü kötü bakan
squint-eyed
merakla bakan
prying
sandâlyesiz bakan
minister without portfolio
sinirli bakan
scowler
sorunlara uzaktan bakan
armchair
tepeden bakan
high and mighty
tepeden bakan
self righteous
tepeden bakan
high hat
tepeden bakan
snooty
tepeden bakan
haughty
var mı bana yan bakan
Who dares to say me nay?
vasiyetin gerçekleştirilmesine bakan hakim
surrogate
vitrinlere bakan kimse
window shopper
yan bakan
squint-eyed
yan bakan
squint
yere bakan yürek yakan
(someone) who is malicious and dangerous despite his innocent looks, who is a wolf in sheep's clothing
yere bakan yürek yakandır
still waters run deep
yere bakan yürek yakar
still waters run deep
yukarıya bakan
upcast
çocuğa kendi çocukları gibi bakan aile
foster parents
şehrin denize bakan kısmı
sea front
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Bak: Nâzır
Hükûmet işlerinden birini yönetmek için, genellikle milletvekilleri arasından, başbakan tarafından seçilerek cumhurbaşkanınca onaylandıktan sonra iş başına getirilen yetkili, vekil, nazır
Bakma işini yapan (kimse)
Hükûmet işlerinden birini yönetmek için, genellikle milletvekilleri arasından, başbakan tarafından seçilerek cumhurbaşkanınca onaylandıktan sonra işbaşına getirilen yetkili, vekil, nazır: "O sadece iyi bir bayındırlık bakanıdır."- F. R. Atay
vekil
müdavi
icra vekili
(Hukuk) NAZIR
bakan
Favoriten