Search and rescue operations began immediately.
- Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı.
They went in search of happiness.
- Onlar mutluluğu aramaya gittiler.
Everybody has the right to seek happiness.
- Herkesin mutluluk arama hakkı vardır.
He decided to seek information elsewhere.
- Başka yerde bilgi aramaya karar verdi.
I came here seeking justice.
- Buraya adalet aramak için geldim.
The dialing prefix for Bulgaria is +359.
- Bulgaristan için arama öneki +359'dur.
Tom is accustomed to calling up girls on the telephone.
- Tom telefonda kızları aramaya alışkındır.
The country code for calling Italy is 39.
- İtalya'yı arama için ülke kodu 39'dur.
Muplis is a small tool for searching Lojban sentences.
- Muplis Lojban cümleleri aramak için küçük bir araçtır.
After three weeks of searching, he found well-paid work.
- Üç haftalık aramadan sonra iyi ücretli bir iş buldu.
He is busy with job hunting.
- O, iş aramakla meşguldür.
Tom wants to go job hunting.
- Tom iş aramaya koyulmak istiyor.
If you have any more questions, please don't hesitate to call.
- Eğer daha fazla sorunuz varsa, aramakta tereddüt etmeyiniz.
If you have any questions, feel free to call.
- Herhangi bir sorunun olursa aramaya çekinme.
If you need help, feel free to call me.
- Yardıma ihtiyacınız olursa, beni aramaya çekinmeyin.
The water was so murky that the police divers had to search for the body by feel.
- Su o kadar bulanıktı ki polis dalgıçlar vücudu dokunarak aramak zorunda kaldı.
It's best to make international calls person to person.
- Uluslararası aramaları kişiden kişiye yapmak en iyisidir.
You should call your father as soon as possible.
- Mümkün olduğu kadar kısa sürede babanı aramalısın.
We were here on a reconnaissance mission.
- Biz bir arama görevi için buradaydık.
Tom wanted to call the police, but Mary wouldn't let him.
- Tom polisi aramak istedi fakat Mary ona izin vermedi.
Tom kept trying to call Mary, but she never answered her phone.
- Tom Mary'yi aramak için uğraşmaya devam etti, ama o hiçbir zaman telefonuna cevap vermedi.
Tom went out to look for something to eat.
- Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
He came to New York in order to look for a job.
- Bir iş aramak için New York'a geldi.
Some Asians seek more technological solutions.
- Bazı Asyalılar daha teknolojik çözümler aramaktadır.
Some Whites seek more imperial solutions.
- Bazı Beyazlar daha muhteşem çözümler aramaktadır.
I would like to request a short recess.
- Ben kısa bir ara rica etmek istiyorum.
May we have a short recess?
- Kısa bir ara verebilir miyiz?
Many men left for the West in search of gold.
- Birçok insan altın aramak için Batı'ya gitti.
Many men went west in search of gold.
- Birçok adam altın aramak üzere batıya gitti.
If the car breaks down, we'll walk.
- Araba bozulursa, yürürüz.
The thief used a screwdriver to break into the car.
- Hırsız arabaya girmek için bir tornavida kullandı.
Let's organize a search party.
- Bir arama ekibi organize edelim.
We should organize a search party.
- Bir arama ekibi organize etmeliyiz.
Police can't enter the property without a search warrant.
- Polis bir arama emri olmadan mülke giremez.
The police were at Tom's door with a search warrant.
- Polisler bir arama emri ile Tom'un kapısındaydılar.
What search engine do you use?
- Hangi arama motorunu kullanıyorsunuz?
“Yandex” search engine started supporting Tatar language too.
- Yandex arama motoru Tatar dilini de desteklemeye başladı.
Today’s spacecraft use rockets and rockets use large quantities of propellant.
- Bugünün uzay araçları roketler kullanıyor ve roketler büyük miktarda itici yakıt kullanıyor.
Leave a space between the lines.
- Satırlar arasında bir boşluk bırak.
You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
- Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
She searched for her granddaughter who had been taken away.
- O kaçırılan torununu aradı.
The trees are planted at intervals of thirty meters.
- Ağaçlar otuz metre aralıkla ekilir.
The meetings were held at intervals.
- Toplantılar belli aralıklarla gerçekleştirildi.
The police have given up looking for the missing child.
- Polis kayıp çocuğu aramaktan vazgeçti.
All the villagers went into the mountains to look for a missing cat.
- Bütün köylüler kayıp bir kediyi aramak için dağlara gittiler.
There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
The gap between them has narrowed.
- Onlar arasındaki aralık daraldı.
They sought shelter from the rain.
- Yağmurdan dolayı sığınak aradılar.
They all sought for the lost child.
- Onların hepsi kayıp çocuğu aradı.
Let's take time out to elaborate a strategy.
- Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.
In the interim, please send all communications to Tom.
- Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.
Why don't you look for Tom?
- Niçin Tom'u aramıyorsun?
Tom went out to look for something to eat.
- Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
Ye shall seek me, and shall not find me; and where I am, thither ye cannot come.
- Beni arayacaksınız ama bulamayacaksınız. Ve benim bulunduğum yere siz gelemezsiniz.
Make no mistake: we do not want to keep our troops in Afghanistan. We seek no military bases there.
- Yanlış yapmak yok: Biz birliklerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Biz orada askeri üs aramıyoruz.
If you have any more questions, please don't hesitate to call.
- Eğer daha fazla sorunuz varsa, aramakta tereddüt etmeyiniz.
If you have any questions, don't hesitate to call.
- Eğer herhangi bir sorununuz varsa, aramak için tereddüt etmeyin.
Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists.
- Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
I don't see any relation between the two problems.
- O iki problem arasında herhangi bir yakınlık görmüyorum.
The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
- İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius.
- Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.
They're just out of my price range.
- Onlar benim fiyat aralığının dışında.
Tom stopped looking for the treasure and went back home.
- Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.
A car stopped at the entrance.
- Girişte bir araba durdu.
This car dealership has very thin profit margins.
- Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
There is only a marginal difference between the two.
- İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.
Tom called about half an hour ago.
- Yaklaşık bir saat önce Tom aradı.
Let's meet halfway between your house and mine.
- Senin evinin ve benimkinin arasında orta noktada buluşalım.
Tom is the legal owner of this piece of land.
- Tom bu arazinin yasal sahibidir.
Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
- Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
I'm in the middle of a meeting. Could I call you back later?
- Bir toplantının ortasındayım. Sizi daha sonra tekrar arayabilir miyim?
Tom threw rocks at Mary's window in the middle of the night to get her attention, but he ended up breaking her window instead and Mary's father called the cops.
- Tom onun dikkatini çekmek için gecenin ortasında Mary'nin penceresine taşlar attı fakat bunun yerine onun camını kırarak sonuçlandı ve Mary'nin babası polisi aradı.
The car went out of control and pitched headlong into the river.
- Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.
The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties.
- ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.
There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine.
- Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.
Please put a comma between the two main clauses.
- Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.
Do you know how to use these command line tools?
- Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?
Meanwhile, you can stay with us.
- Bu arada, bizimle kalabilirsin.
Meanwhile, time is running out.
- Bu arada, zaman tükeniyor.
Are you on good terms with Tom?
- Tom'la aranız iyi mi?
We are on good terms with them.
- Onlarla aramız iyidir.
Tom spent over three hours looking for his keys, but still couldn't find them.
- Tom anahtarlarını aramak için üç saatten fazla harcadı ama onları hâlâ bulamadı.
We're on earth to look for happiness, not to find it.
- Biz mutluluk aramak için dünyadayız, onu bulmak için değil.
Tom came to Boston looking for work.
- Tom iş aramak için Boston'a geldi.
Mary has been looking for a guy like Tom.
- Mary Tom gibi bir adam aramaktadır.
Don't bother to call on him.
- Onu aramak için zahmet etmeyin.