Now I have to start all over again.
- Şimdi her şeye baştan başlamalıyım.
Tom had to write the report all over again.
- Tom raporu baştan yeniden yazmak zorundaydı.
I succeeded in reaching the top of the mountain.
- Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
It's not a suitable topic for discussion.
- Tartışma için uygun bir başlık değil.
She will arrive in Tokyo at the beginning of next month.
- Önümüzdeki ayın başında Tokyo'ya varacak.
Birth is, in a manner, the beginning of death.
- Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
I am the patrol leader.
- Ben devriye başkanıyım.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.
He is suffering from a headache.
- O, baş ağrısından acı çekiyor.
I have a bad headache.
- Korkunç derecede başım ağrıyor.
After the entrée comes the main dish.
- Başlangıç yemeğinden sonra ana yemek gelir.
When to start is the main problem.
- Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.
I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.
- O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.
The couples carved their initials in oak trees.
- Çiftler baş harflerini meşe ağaçlarına kazıdılar.
He painted the door over white.
- Baştan sona kapıyı beyaza boyadı.
Read over your paper before you hand it in.
- Teslim etmeden önce kağıdını baştan sona oku.
Success can also be seductive.
- Başarı aynı zamanda baştan çıkarıcı olabilir.
None of this is very seductive.
- Bunun hiç biri çok baştan çıkarıcı değil.
The two boys traveled throughout the land.
- İki çocuk araziyi baştan başa dolaştı.
The two boys traveled throughout the land.
- İki çocuk araziyi baştan başa dolaştı.
Sami was the killer all along.
- Sami baştan beri katildi.
When an organization or state fails, it is the leadership that is the root cause.
What heading does this come under?
- Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
The Prime Minister has resigned.
- Başbakan istifa etti.
Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
- Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo.
- Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başşehridir.
Beijing is the capital of China.
- Pekin, Çin'in başkentidir.
If I start eating potato chips, I can't stop.
- Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
- Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
- Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
I might flunk the course.
- Kurda başarısız olabilirim.
If you flunk this exam, you'll have to repeat the course.
- Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.
The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
Trusting yourself is the key to success.
- Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.
The general use of forks for eating started in the tenth century A.D.
- Çatalların yemek için genel kullanımı milattan sonra onuncu yüzyılda başladı.
The general decided to launch an offensive against the enemy camp.
- General düşman kampına karşı bir saldırı başlatmaya karar verdi.
You'll get into trouble if your parents find out.
- Ailen anlarsa başın belaya girer.
All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water.
- Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı, ve o sudan çıkmış bir balık gibi hissetmeye başlıyordu.
Tom stuck his nose where it didn't belong.
- Tom başkalarının işine burnunu soktu.
My glasses started to slip down my nose.
- Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.
The menopause is the permanent cessation of the ovaries' principal functions.
- Menopoz, yumurtalıkların başlıca fonksiyonlarının kalıcı olarak durmasıdır.
The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27.
- Alüminyum'un başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.
He bowed to me as he left the room.
- O, odadan ayrılırken başıyla beni selamladı.
He bowed to his teacher.
- O, başıyla öğretmenini selamladı.
To protect your head, you need to wear a helmet.
- Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
They are masterpieces of European art.
- Onlar Avrupa sanatının başyapıtlarıdırlar.
“The Satanic Verses” by Salman Rushdie is a real masterpiece of modern literature.
- Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.
Nobody else got hurt.
- Başka hiç kimse yaralanmadı.
Nobody but John has heard of it.
- John'dan başka hiç kimse onu duymadı.
The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America.
- Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.
The primary cause of his failure is laziness.
- Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
Sometimes my grandfather talks to himself when left alone.
- Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.
My grandfather nodded and smiled at me.
- Büyükbabam başını salladı ve gülümsedi.
The premier and his cabinet colleagues resigned.
- Başbakan ve kabine arkadaşları istifa ettiler.
Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America.
- Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.
Nobody listens to this music except nuts.
- Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
I thought it easy at first.
- Ben ilk başta onun kolay olduğunu düşündüm.
At first, they were all convinced he was innocent.
- İlk başta, onların hepsi onun masum olduğuna ikna oldular.
Tom G. Roberts is the Chief Justice of the U.S. Supreme Court.
- Tom G. Roberts, ABD Yüksek Mahkemesi Başyargıcıdır.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
- Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'
- Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
Baseball season has begun.
- Beyzbol sezonu başladı.
Get these going, start from scracth, ok?.
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
Everything starts from the basis.
- Her şey temelden başlar.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
He lived alone in the forest.
- Ormanda yalnız başına yaşadı.
Laurent Weber is the archbishop of Portland.
- Laurent Weber Portland'ın başpiskoposu.
Tom loves architecture more than anything else in the world.
- Tom mimariyi dünyadaki başka her şeyden daha çok seviyor.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you.
- Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
- Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
I work in Central Park every morning starting at six.
- Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
In love, there are only beginnings.
- Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
All beginnings are difficult.
- Bütün başlangıçlar zordur.
Whatever has a beginning also has an end.
- Başlangıcı olanın sonu da vardır.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
Olivia couldn't give an ending to the story.
- Olivia hikayeye son vermeyi başaramadı.
It's happening all over again.
- Bu yeni baştan oluyor.
If you had to do it all over again, what would you do differently?
- Yeni baştan yapman gerekse neyi farklı yapardın?
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.