Tom benim yakın bir akrabam.
- Tom is a close relative of mine.
O, akrabaları ile aynı fikirde değil.
- He disagrees with his relatives.
O nispeten hızlı konuşur.
- She speaks relatively quickly.
Süt nispeten düşük ısıda tutulmalıdır.
- Milk has to be kept at a relatively low temperature.
Tom Mary ile uzaktan ilgilidir.
- Tom is distantly related to Mary.
İngilizce ve Almanca iki ilgili dildir.
- English and German are two related languages.
Gerçekten ilişkiniz var mı?
- Are you guys really related?
O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.
- That country broke off diplomatic relations with the United States.
Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
- As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
Galce, Kornişce ve Bretonca'nın hepsi yakından ilişkilidir.
- Welsh, Cornish and Breton are all closely related.
Müzik ve ses çok ilişkilidir.
- Music and sound are very related.
Profesör dün güneş enerjisi konulu bir konferans verdi. Ben Göreceli Risk konulu bir konferans verdim.
- The Professor gave a lecture on solar energy yesterday. I gave a lecture on Relative Risk.
Bugün, Güneydoğu'da göreceli bir barış havası vardır.
- Today, there is a climate of relative peace in the south-east.
Nispi nem oranını ölçmek için, bir psikrometre kullanabilirsiniz.
- You can use a psychrometer to measure relative humidity.
Tüm akrabalarım bu şehirde yaşıyor.
- All my relatives live in this city.
Akrabaları onun masum olduğuna ikna edildi.
- His relatives were convinced of his innocence.
Yakında yaşayan bir yabancı uzakta yaşayan bir akrabadan daha iyidir.
- A stranger living nearby is better than a relative living far away.
Tom ve Mary yakın akrabadırlar.
- Tom and Mary are close relatives.
Para tahvil piyasaları diğerlerine nazaran sakin.
- Currency and bond markets are relatively calm.
Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.
- The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
Bu yer görece düşük kirlilik düzeyine sahip gibi görünüyor.
- This place seems to have relatively low levels of pollution.
Kendimi görece şanslı kabul ediyorum.
- I consider myself relatively lucky.
Para tahvil piyasaları diğerlerine nazaran sakin.
- Currency and bond markets are relatively calm.
Kediler kaplanlarla akrabadırlar.
- Cats are related to tigers.
İki adam akraba değildi.
- The two men were not related.
Onların ikisi arasındaki ilişkiler nasıl gidiyor?
- How are relations between the two of them going?
Aramızdaki ilişkiler bozuk gibi görünüyor.
- Relations between us seem to be on the ebb.
Tom'un Mary ile yakın bir dostluğu var.
- Tom has a close relationship with Mary.
Tom yakın ilişkilerden çekinen yalnız yaşayan biridir.
- Tom's a loner who shuns close relationships.
Sami'nin, ailesiyle iyi bir ilişkisi vardı.
- Sami had a good relationship with his family.
Tom ve Mary ilişkilerini ailelerinden gizli tuttular.
- Tom and Mary kept their relationship hidden from their parents.
Tom'la nasıl ilişki kuruyorsun?
- How are you related to Tom?
Onunla iyi ilişki kurabilirim.
- I can relate to that.
Tom'la nasıl ilişki kuruyorsun?
- How are you related to Tom?
O onlarla akrabalığını bozdu.
- He broke relations with them.
Onunla akrabalığınız nedir?
- What's your relation with him?
Bölge maden kaynakları açısından oldukça zengindir.
- The region is relatively rich in mineral resources.
Kimlik yere bağlıdır.
- The identity is related to the place.
Eski İtalyan para birimi liretti ve sembolü ₤ idi. Liret Türk lirasıyla alâkalı değildir.
- The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira.
Bu iki şey alakalı değil.
- Those two things aren't related.
En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
Ciddi bir ilişki ile ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in a serious relationship.
İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür.
- If indifference is the kiss of death for a relationship, then complacency is the kiss of death for a business.
Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.
- Listen to the facts relative to the issue.
Everyone is related to their parents.
Gun-related crime.
This relation uses the customer's social security number as a key.
Yes, he's a relation of mine, but a only distant one.
Equality is a symmetric relation, while divisibility is not.
He was relatively successful.