Bu mallar için gümrük vergisi yok.
- These goods are free of duty.
İthalat malları yüksek vergilere tabidir.
- Import goods are subject to high taxes.
O, deri eşyalar alır ve satar.
- He buys and sells leather goods.
Eşya postaneye gönderildiğinde, mallar postanenin hatasından dolayı kayboldu.
- When the thing was sent into the post office, the goods were lost due to the mistake of the post office.
Fabrikamızda ticari eşya üretilir.
- In our factory, goods are produced.
Onların malları en yüksek kalitedir.
- Their goods are of the highest quality.
İthalat malları yüksek vergilere tabidir.
- Import goods are subject to high taxes.
Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.
- Mass production reduced the price of many goods.
Dükkân deri ürünler getirdi.
- The shop carried leather goods.
Onlar spor malzemeleri satıyorlar.
- They sell sporting goods.
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
- At last a good idea struck me.
Gerçekten güzel koktu.
- It smelled really good.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that one is better.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that is better.
İyi bir yer alabilmek için Tom erken geldi.
- Tom showed up early so he could get a good seat.
Onlar iyi konut alamadı.
- They could not get good housing.
O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
- It's good now; neither too heavy nor too light.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She is a very good teacher.
Bugün kendini iyi hissetmiyorsan evde kalman gerekir.Hayır, hayır. Ben iyi olacağım
- If you're not feeling good today you should stay home No, no. I'll be fine.
Tom o kadar iyi bir öneriye sadece hayır diyemedi.
- Tom just couldn't say no to an offer that good.
O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
- He put her savings to good use.
Sanırım bu kitabı okumanız yararlıdır.
- I think it's good for you to read this book.
Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.
- Mass production reduced the price of many goods.
Şirket, çeşitli kağıt ürünleri üretmektedir.
- The company manufactures a variety of paper goods.
Aferin, böyle devam et.
- Keep up the good work.
Aferin böyle devam et, Bay Sakamato.
- Keep up the good work, Mr. Sakamoto.
O, birkaç yıldır sağlıklı değil.
- He has not been in good health for some years.
Taze hava sağlıklı olmak için gereklidir.
- Fresh air is necessary to good health.
Birey, devletin menfaati için mevcut değildir.
- The individual does not exist for the good of the State.
Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır.
- Tom should quit for the good of the agency.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She's a very good teacher.
Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
- You didn't do a very good job, I said.
Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim.
- I made a good profit by selling my car.
İthalat malları yüksek vergilere tabidir.
- Import goods are subject to high taxes.
Farklı ülkeler, pek çok mal ithal etmektedirler.
- Different countries import many goods.
Pekala, Tom'a veda öpücüğü vermeyecek misin?
- Well, aren't you going to kiss Tom goodbye?
İyi iş çıkarıyorsun, aynen devam!
- Keep up the good work!
Tom bugün gerçekten iyi iş çıkardı.
- Tom really did a good job today.
Sizin için balık yemek faydalı mı?
- Is eating fish good for you?
Hastanedeki tatsız deneyimleri telafi etmek için, Tom onun için faydalı olandan biraz daha fazla içti.
- To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
O, konuşma sanatında yeteneklidir.
- He has a good art of talking.
Bu neredeyse doğru olamayacak kadar çok iyi
- It's almost too good to be true.
Neden böyle iyi arkadaş olduklarını anlayamıyorum. Onların neredeyse hiç ortak yönleri yok.
- I can't understand why they're such good friends. They have hardly anything in common.
Taze meyve, sağlık için iyidir.
- Fresh fruit is good for the health.
Taze meyve, sizin için iyidir.
- Fresh fruit is good for you.
O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.
- He put this information to good use.
Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
- Eating fish is good for your health.
Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.
- A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good.
Şu iyilik timsali tiplere dayanamam.
- I can't stand those goody-goody types.
Kimse ona uygun bir fırsat tanımadı.
- No one gave him a good chance.
Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
- The house looked good; moreover, the price was right.
Bazıları İngilizcede iyiler,ve diğerleri matematikte iyiler.
- Some are good at English, and others are good at mathematics.
En iyiler çoğunlukla iyilerin düşmanıdır.
- The best is often the enemy of the good.
O iyi bir yaşam sağlamaktadır.
- She makes a good living.
Tom iyi bir yaşam sağlamaktadır.
- Tom makes a good living.
Çok güzel!Çok başarılı bir iş çıkardın.
- Very good! You did an excellent job.
O bir şarkıcı olarak başarılı olmuştu ve o çok popüler oldu.
- He had made good as a singer and he became very popular.
Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
Bunu güvenilir kaynaklardan öğrendik.
- I got this on good authority.
O, sağlığı yerinde görünüyor.
- He seems to be in good health.
Öğretmenimizin havası yerinde.
- Our teacher is in a good mood.
Tom bir iyilikseverdi.
- Tom was a good Samaritan.
Ted saatleri tamir etmede iyidir.
- Ted is good at repairing watches.
Tam o sırada aklıma iyi bir fikir geldi.
- A good idea occurred to me just then.
O, deri eşyalar alır ve satar.
- He buys and sells leather goods.
Tom deri eşyalar yaptı.
- Tom made leather goods.
This morning, he said, I foolishly gave Eben a hundred dollars, and sent him to Boston to pay for a bill of goods which I recently bought of a wholesale house on Milk Street..
Truman bought quite a bill of goods from the old cronies who had flocked to Harriman.
Electronics capabilities led to the emergence of a distinction between white goods (the typically enamelled kitchen appliances such as fridges and cookers) and brown goods (such as wood- or bakelite-cased record players, radios, and TVs).
The government promised a lot, but failed to deliver the goods.
a good amount of seeds.
The bread is still good.
Good Friday.
The soup is good and hot.
The one thing that we can't do...is throw out the baby with the bathwater.... We know our process works pretty darn good and, uh, it’s really sparked this amazing phenomenon of this...high-quality website.
a good worker.
Walking is good for you.
The flashlight batteries are still good.
a good job.
The car was a good ten miles away.
all in good time.
Eat a good dinner so you will be ready for the big game tomorrow.
When we are happy, we are always good, but when we are good, we are not always happy.
Bill O'Reilly, of the Fox News Channel, has called on the President to admit that the CIA sold him a bill of goods and to fire the agency's director.
At one time major appliances (white goods), washer, dryer, and refrigerator stores would last more than 20 years.
As I look at the stacks of neatly folded linens, I see more than yard goods and thread.
Tom doesn't look too well.
- Tom doesn't look too good.
I really don't feel well.
- I really don't feel good.
... levied on the profitable exchange of goods ...
... where they link up with ships that carry goods to lndia. ...