Dancing is a perpendicular expression of a horizontal desire.
- Dans, yatay arzunun dikey bir ifadesidir.
She stood bolt upright.
- O civatayı dik durdurdu.
An empty bag can't stand upright.
- Boş torba dik duramaz.
The climb will be steep and difficult.
- Tırmanış dik ve zor olacak.
He stared at the steep slope.
- O, dik yamaca bakakaldı.
He drew some vertical lines on the paper.
- Kağıt üzerinde bazı dikey çizgiler çizdi.
The cliff is almost vertical.
- Uçurum neredeyse diktir.
The Berlin wall was erected in 1961.
- Berlin duvarı 1961'de dikildi.
This monument was erected in February, 1985.
- Bu anıt, Şubat 1985'te dikildi.
Tom's a stiff-necked old man.
- Tom dik kafalı yaşlı bir adam.
I've heard that sitting up straight is bad for your back.
- Dik oturmanın sırtın için zararlı olduğunu duydum.
Sami looked Layla straight in the eye.
- Sami, Leyla'ya dik dik baktı.
This morning at the station, her attention was caught by a poster with bold letters.
- Bu sabah istasyonda, kalın harfli bir afiş onun dikkatini çekti.
The boxes are rectangular, not square.
- Kutular dikdörtgendir, kare değil.
This box is square, not rectangular.
- Bu kutu kare, dikdörtgen değil.
Everyone's eyes were fixed upon her.
- Herkesin gözleri ona dikildi.
He fixed his eyes on me.
- Gözlerini bana dikti.
Tom carefully transplanted the tiny tomato seedlings into his vegetable patch.
- Tom sebze bahçesine minik domates fidelerini dikkatlice dikti.
Mother transplanted the flowers to the garden.
- Annem çiçekleri bahçeye dikti.
Watch out! There's a pothole in the road.
- Dikkat et! Yolda çukur var.
While driving, mind the potholes.
- Araba sürerken, çukurlara dikkat et.
There is a sewing machine and an ironing board in the room where Tom used to sleep.
- Tom'un eskiden uyuduğu odada bir dikiş makinesi ve bir ütü masası var.
Mom was busy with her sewing.
- Annem dikiş işleriyle meşguldü.
My mother gave me her sewing machine.
- Annem bana dikiş makinesini verdi.
Mom was busy with her sewing.
- Annem dikiş işleriyle meşguldü.
How beautiful my sewn drapes are.
- Dikili perdelerim ne kadar güzel.
She sewed a button on her coat.
- O, ceketine bir düğme dikti.
Tom sewed the button back on his shirt.
- Tom düğmeyi gömleğine geri dikti.
Tom carefully transplanted the tiny tomato seedlings into his vegetable patch.
- Tom sebze bahçesine minik domates fidelerini dikkatlice dikti.
Mother transplanted the flowers to the garden.
- Annem çiçekleri bahçeye dikti.
Do you have a needle to sew on these buttons?
- Bu düğmeleri dikmek için bir iğnen var mı?
Can you sew on these buttons for me?
- Sen bu düğmeleri benim için dikebilir misin?
She needed five stitches.
- Ona beş dikiş atıldı.
I think Tom needs stitches.
- Sanırım Tom'un dikişlere ihtiyacı var.
She watched the birds intently and joyfully.
- Kuşları dikkatle ve sevinçle izledi.
Tom listened intently.
- Tom dikkatle dinledi.
The higher we climbed, the steeper became the mountain.
- Ne kadar yükseğe tırmanırsak dağlar o kadar dik olur.
In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
- Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
Tom planted three apple trees in his yard.
- Tom bahçesine üç elma ağacı dikti.
It's not polite to stare.
- Dik dik bakmak hoş değildir.
It's impolite to stare at people.
- İnsanlara dik dik bakmak kabalıktır.
The girl staring back at me was angry.
- Bana dik dik bakan kız öfkeliydi.
These two lines are at right angles.
- Bu iki çizgi dik açılıdır.
Tom lowered his gaze.
- Tom dik dik bakışını indirdi.
Do people ever accuse you of being obstinate?
- İnsanlar seni hiç dik başlı olarak suçlar mı?
It's impolite to stare at people.
- İnsanlara dik dik bakmak kabalıktır.
It's not polite to stare at people.
- İnsanlara dik dik bakmak kibarlık değildir.
Tom lowered his gaze.
- Tom dik dik bakışını indirdi.
Tom is obstinate, isn't he?
- Tom dik kafalı, değil mi?
Tom is quite obstinate, isn't he?
- Tom oldukça dik kafalı, değil mi?
Tom struggled to sit up.
- Tom dik oturmak için çabaladı.
Pythagoras' theorem allows you to calculate the length of the hypotenuse of a right triangle.
- Pisagor teoremi bir dik üçgenin hipotenüs uzunluğunu hesaplaman için izin verir.
Tom is finally able to sit up in bed.
- Tom sonunda yatakta dik oturabiliyor.
Tom tried to sit up, but was unable to.
- Tom dik oturmaya çalıştı ama yapamadı.