Senin bok inatçılığın insanları hasta ediyor.
- Your crap stubbornness makes people sick.
İnatçı yanım babamdan gelmedir.
- I've got my stubbornness from my father.
Yaşlandın ve inatçı oldun.
- You've become old and stubborn.
Daha önce böyle inatçı bir kişiyle karşılaşmadım.
- I have never come across such a stubborn person.
Daha önce böyle inatçı bir kişiyle karşılaşmadım.
- I have never come across such a stubborn person.
Mary özür dilemeyecek kadar çok inatçı.
- Mary is too stubborn to apologize.
Aksi olmamalısın ve arkadaş canlısı olmalısın.
- You must not be stubborn and should be friendly.
O bir katır kadar inatçı.
- He's as stubborn as a mule.
Tom bir katır kadar inatçı.
- Tom is as stubborn as a mule.
Blood can make a very stubborn stain on fabrics if not washed properly.