You had better go there in decent clothes.
- Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.
Tom can't seem to find a decent job.
- Tom iyi bir iş bulamıyor gibi görünüyor.
John can't speak French well.
- John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
These scissors don't cut well.
- Bu makas iyi kesmiyor.
Good evening, how are you?
- İyi akşamlar, nasılsın?
He is no good as a doctor.
- Doktor olarak iyi değil.
He became the finest actor on the American stage.
- O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu.
Are you OK? I'm fine!
- “İyi misin?” “Ben iyiyim!”
Mr. Ford is all right now.
- Bay Ford şimdi iyidir.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
- Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
- Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
Good health is a great blessing.
- İyi sağlık büyük bir nimettir.
Great care has been taken to use only the finest ingredients.
- Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.
Is everything alright here?
- Burada her şey iyi mi?
Tom, are you feeling alright?
- Tom, kendini iyi hissediyor musun?
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
One can hardly find a more suitable climate.
- Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
Tom doesn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
This translation is not quite up to snuff.
- Bu çeviri oldukça iyi değil.
Relations with Canada remained correct and cool.
- Kanada ile ilişkiler doğru ve iyi kaldı.
I always thought Tom was so cool.
- Ben hep Tom'un çok iyi olduğunu düşündüm.
A good doctor is sympathetic to his patients.
- İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
Benjamin Harrison's campaign was well-organized.
- Benjamin Harrison'un kampanyası iyi organize edilmişti.
The man is well-known all over the village.
- Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
I'll never forget your kindness as long as I live.
- İyiliğini yaşadığım sürece unutmayacağım.
I can't thank you enough for your kindness.
- Ben senin iyiliğin için ne kadar teşekkür etsem azdır.
He speaks English fairly well.
- O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.
Tom is a fairly decent golfer.
- Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
Tom didn't do well enough on the driver's test to get a driver's license.
- Tom sürücü belgesini almak için sürücü testinde yeterince iyi yapamadı.
John isn't well enough to go to school today.
- John, bugün okula gitmek için yeteri kadar iyi değildir.
That sounds too good to be true.
- O gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor.
Tom certainly looked and sounded better than he did last month when we visited him.
- Tom kesinlikle geçen ay onu ziyaret ettiğimizde göründüğünden daha iyi görünüyordu ve sesi daha iyi çıkıyordu.
He, just like you, is a good golfer.
- O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
- Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
Happy is a man who marries a good wife.
- İyi bir eş ile evlenen bir adam mutludur.
I hope everything is okay.
- Umarım her şey iyidir.
Are you okay? You look really sad.
- İyi misin? Gerçekten üzgün görünüyorsun.
You know as well as I do that that isn't likely to happen.
- Onun muhtemelen olmayacağını benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
Tom said that he thought the economy was likely to get better.
- Tom ekonominin muhtemelen iyileşeceğini düşündüğünü söyledi.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
As long as we love each other, we'll be all right.
- Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
It is lucky that the weather should be so nice.
- Havanın o kadar iyi olması tesadüftür.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
Tom can speak French pretty well.
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşabilir.
Tom is pretty sure everything will go well.
- Tom her şeyin iyi gideceğinden oldukça emin.
Tom agreed that Mary's suggestions were good ones.
- Tom Mary'nin önerilerinin iyi olanlar olduğunu kabul etti.
The climate here doesn't agree with me.
- Buradaki iklim bana iyi gelmiyor.
He is not handsome, to be sure, but he is good-natured.
- O yakışıklı değil, şüphesiz, fakat o iyi huyludur.
He is a good boy, and what is better, very handsome.
- O iyi bir çocuk ve daha da iyisi, çok yakışıklı.
Karam is the best student in the whole school.
- Karam, bütün okuldaki en iyi öğrencidir.
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
- İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.
Nakido is better than Twitter.
- Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
Best regards to your father.
- Babana en iyi dileklerimle.
Administrator and moderators are working for the best language tool, Tatoeba Project.
- Yönetici ve moderatörler en iyi dil aracı Tatoeba Project için çalışıyorlar.
Good evening. I'd like a glass of milk.
- İyi akşamlar. Ben bir bardak süt istiyorum.
Good evening, how are you?
- İyi akşamlar, nasılsın?
Our future depends on the goodwill of a small elite.
- Geleceğimiz küçük bir elitin iyi niyetine bağlıdır.
Emma Watson is a UN Women Goodwill Ambassador.
- Emma Watson, BM Kadın İyi Niyet Elçisidir.
Best regards to your father.
- Babana en iyi dileklerimle.
Please give my best regards to Tom.
- Lütfen Tom'a en iyi dileklerimi iletin.
Tom is generous and good natured.
- Tom cömert ve iyi huyludur.
I like my meat well done.
- Etimi iyi pişmiş severim.
I'd like my steak well done.
- Bifteğimi iyi pişmiş istiyorum.
It is not good for your health to shut yourself in all day.
- Bütün gün kendinizi eve kapamak sağlığınız için iyi değildir.
Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
- Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
I want to feel good about myself.
- Kendim hakkında iyi hissetmek istiyorum.
She is not beautiful, certainly, but she is good-natured.
- O kesinlikle güzel değil ama iyi huylu.
Indeed she is not beautiful, but she is good-natured.
- Aslında o güzel değil ama iyi huylu.
The ideal woman for me would be well-mannered, intelligent and a polyglot.
- Benim için ideal kadın, iyi huylu, akıllı ve birçok dilli olacaktır.
She is a well-mannered girl.
- O iyi huylu bir kızdır.
You should take your car to Tom's Garage. He does a pretty good job.
- Arabanı Tom'un tamirhanesine götürmelisin. O oldukça iyi iş yapar.
Tom really did a good job today.
- Tom bugün gerçekten iyi iş çıkardı.
Let's send Tom a sympathy card.
- Tom'a bir iyi niyet kartı gönderelim.
Happy birthday, Muiriel!
- İyi ki doğdun, Muiriel!
Tom kissed Mary good night.
- Tom Mary'ye iyi geceler öpücüğü verdi.
Now it's time to say good night.
- Şimdi iyi geceler demenin zamanıdır.
He has been well off since he started this job.
- O bu işe başladığından beri oldukça iyi durumda.
Tom is still doing well.
- Tom hâlâ iyi durumda.
He is hard to get along with.
- Onunla iyi geçinmek zordur.
It's hard to get along with Tom.
- Tom'la iyi geçinmek zor.
Luckily, someone gave me a jacket to wear.
- İyi ki, biri bana giyecek bir ceket verdi.
Luckily, Tom was there.
- İyi ki, Tom oradaydı.
You're so kind-hearted.
- Sen çok iyi kalplisin.
Be the kindhearted man you always were.
- Her zaman olduğun iyi kalpli adam ol.
It's hard to get along with Tom.
- Tom'la iyi geçinmek zor.
He is hard to get along with.
- Onunla iyi geçinmek zordur.
Tom said goodnight to Mary.
- Tom Mary'ye iyi geceler dedi.
She kissed me on the cheek and said goodnight.
- Yanağımdan öptü ve iyi geceler dedi.
I want to get better at speaking French.
- Fransızca konuşmada daha iyi olmak istiyorum.
I would like to get better at speaking French.
- Fransızca konuşmada daha iyi olmak istiyorum.
Best regards to your father.
- Babana en iyi dileklerimle.
Please give my best regards to Tom.
- Lütfen Tom'a en iyi dileklerimi iletin.
The goods arrived in good condition.
- Mallar iyi durumda geldi.
That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
- O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
Tom kissed Mary good night.
- Tom Mary'ye iyi geceler öpücüğü verdi.
Now it's time to say good night.
- Şimdi iyi geceler demenin zamanıdır.
Good day. What do you want?
- İyi günler. Ne istemiştiniz?
Good day, how are you?
- İyi günler, nasılsınız?
Doesn't it feel good?
- O iyi hissetmiyor mu?
Moderate exercises will make us feel good.
- Hafif egzersizler kendimizi iyi hissetmemizi sağlar.
The results of Tom's biopsy show that the tumor is benign.
- Tom'un biyopsi sonuçlarına göre, tümör iyi huyludur.
Be the kindhearted man you always were.
- Her zaman olduğun iyi kalpli adam ol.
Be the kindhearted man you always were.
- Her zaman olduğun iyi kalpli adam ol.
My sister is kind to children.
- Kız kardeşim çocuklara karşı iyi kalplidir.
Fortunately Mary felt the same way as did Tom.
- İyi ki Mary de Tom'un hissettiği aynı şekilde hissetti.
Fortunately, no passengers were injured.
- İyi ki, hiçbir yolcu yaralanmadı.