I want to get better at chess.
- Satrançta iyileşmek istiyorum.
We've got to get better.
- Biz iyileşmek zorundayız.
We've got to get better.
- Biz iyileşmek zorundayız.
I want to get better at guitar.
- Ben gitarda iyileşmek istiyorum.
Most of Tom's friends know that he's a recovering alcoholic.
- Tom'un arkadaşlarının çoğu onun iyileşmekte olan bir alkolik olduğunu biliyor.
Will it take long to recover?
- İyileşmek uzun zaman alacak mı?
He is now on the way to recovery.
- O şimdi iyileşme yolunda.
There is little hope of her recovery.
- Onun çok az iyileşme umudu vardır.
You had better go there in decent clothes.
- Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.
Tom couldn't find a decent job in Boston, so he moved to Chicago.
- Tom Boston'da iyi bir iş bulamadı, bu yüzden Şikago'ya taşındı.
John can't speak French well.
- John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
Copper conducts electricity well.
- Bakır elektriği iyi iletir.
I haven't a very good dictionary.
- Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
Are you OK? I'm fine!
- “İyi misin?” “Ben iyiyim!”
Guinness is the finest of beers.
- Guinness biraların en iyisidir.
You can't rely on medicine alone if you want to get well.
- İyileşmek istiyorsan yalnız tıpa güvenemezsin.
If you want to get well, you need to keep taking this medicine.
- Eğer iyileşmek istiyorsan bu ilacı almayı sürdürmelisin.
It takes time to heal from a divorce.
- Bir boşanmadan iyileşmek zaman alır.
She was kind enough to give me good advice.
- Bana iyi bir tavsiye verecek kadar nazikti.
I'll never forget your kindness as long as I live.
- İyiliğini yaşadığım sürece unutmayacağım.
The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
- Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen.
- Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır.
As long as we love each other, we'll be all right.
- Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
Mr. Ford is all right now.
- Bay Ford şimdi iyidir.
I need someone to hold me and tell me everything will be alright.
- Beni tutacak ve bana her şeyin iyi olacağını söyleyecek birine ihtiyacım var.
Don't worry, mom. I'll be alright!
- Merak etme, anne. Ben iyi olacağım!
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
- Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
- Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
Bob and I are great friends.
- Bob ve ben çok iyi arkadaşlarız.
The growth of online shopping and booking has greatly improved life for the consumers.
- Online alışveriş ve rezervasyonun büyümesi tüketiciler için hayatı oldukça iyileştirdi.
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
A laptop is better than a desktop.
- Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
One can hardly find a more suitable climate.
- Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
Tom doesn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
This translation is not quite up to snuff.
- Bu çeviri oldukça iyi değil.
When the tempura I make cools down, it immediately loses its crispiness and doesn't taste very good.
- Yaptığım tempura soğuduğunda, o derhal gevrekliğini kaybeder ve tadı iyi olmaz.
I always thought Tom was so cool.
- Ben hep Tom'un çok iyi olduğunu düşündüm.
A good doctor is sympathetic to his patients.
- İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
In my opinion, a well-designed website shouldn't require horizontal scrolling.
- Bence, iyi tasarlanmış bir web sitesi yatay kaydırma gerektirmemeli.
The man is well-known all over the village.
- Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
I decided to be happy because it's good for my health.
- Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
If you eat well, you're likely to live longer.
- İyi beslenirseniz muhtemelen daha uzun yaşarsınız.
You know as well as I do that that isn't likely to happen.
- Onun muhtemelen olmayacağını benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
I want my mother to get well soon.
- Ben annemin kısa sürede iyileşmesini istiyorum.
I want you to get well.
- İyileşmeni istiyorum.
Her broken leg has not healed yet.
- Onun kırık bacağı henüz iyileşmedi.
The wound is not yet healed.
- Yara henüz iyileşmedi.
Tom has gotten better at playing the clarinet since I last heard him play.
- Tom onun çalışını son duyduğumdan beri klarnet çalmada daha da iyileşmektedir.
I want to get better at chess.
- Satrançta iyileşmek istiyorum.
Cheer up! Everything will soon be all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
The house looked good; moreover, the price was right.
- Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
Tom did fairly well on the test he took yesterday.
- Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı.
He speaks English fairly well.
- O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.
She's a really nice girl.
- O gerçekten iyi bir kız.
There's a nice Thai restaurant near here.
- Buranın yakınında iyi bir Tayland restoranı var.
Tom is pretty good at playing piano by ear.
- Tom notasız piano çalmada oldukça iyidir.
Tom knows Mary pretty well.
- Tom Mary'yi oldukça iyi biliyor.
The healing can now begin.
- Artık iyileşme başlayabilir.
This herbal ointment relieves pain and promotes healing.
- Bu bitkisel merhem ağrıyı hafifletir ve iyileşmesini destekler.
I still miss my ex-wife, but my aim is getting better.
- Eski karımı hâlâ özlüyorum ama benim amacım iyileşmek.
Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
- Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.
She is now well enough to work.
- O, şimdi çalışmak için yeterince iyidir.
Tom didn't do well enough on the driver's test to get a driver's license.
- Tom sürücü belgesini almak için sürücü testinde yeterince iyi yapamadı.
It sounds pretty good.
- O, oldukça iyi görünüyor.
That sounds good to me.
- O bana iyi görünüyor.
Tom did okay on the test.
- Tom sınavda iyi yaptı.
Everything will be okay. I promise.
- Her şeyin iyi olacağına söz veriyorum.
Tom agreed that Mary's suggestions were good ones.
- Tom Mary'nin önerilerinin iyi olanlar olduğunu kabul etti.
We all agreed it was a good idea.
- Hepimiz bunun iyi bir fikir olduğunu kabul ettik.
A handsome man is a good reason to go to hell.
- Yakışıklı bir adam, cehenneme gitmek için iyi bir nedendir.
He is not handsome, to be sure, but he is good-natured.
- O yakışıklı değil, şüphesiz, fakat o iyi huyludur.
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
- İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
Karam is the best student in the whole school.
- Karam, bütün okuldaki en iyi öğrencidir.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.
This food is perfect for a convalescent.
- Bu yiyecek iyileşme için idealdir.
Little by little, you will notice improvement in your writings.
- Yavaş yavaş, kendi yazılarındaki iyileşmeyi fark edeceksin.
We have a lot of room for improvement.
- İyileşme için çok fazla alanımız var.