O mükemmel olmaktan uzaktır.
- He is far from perfect.
Havaalanı ne kadar uzak?
- How far away is the airport?
Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
- Jon is far more attractive than Tom.
Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
- To take something too far.
Tom ne kadar uzağa gittiğini görmek için kilometre sayacını kontrol etti.
- Tom checked his odometer to see how far he'd driven.
Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
- Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.
- Its modernization was far beyond my expectations.
Tom'un yeme isteği vardı fakat evde yiyecek bir şey olmadığı için yaşadığı yerden çok uzakta olmayan mahalle marketine gitti.
- Tom had the munchies, but since there was nothing in the house to eat, he went to the convenience store not too far from where he lived.
O, otelden çok uzakta değildir.
- It is not far away from the hotel.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
Fırtınanın durması söyle dursun, çok daha fazla yoğunlaştı.
- Far from stopping, the storm became much more intense.
Tom'un Mary'den daha fazla deneyimi var.
- Tom has far more experience than Mary.
Ben daha ileriye gidemem.
- I can't go any further.
Daha ileri yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.
- I'm too tired to walk any further.
Bilgelik yolunda yürümek isteyen hatadan korkmamalı, zira ne kadar çok gelişme yaparsa yapsın hiç önemi yok, onun amacı elde edilemeyecek kadar uzak kalır.
- He who wants to travel the path of wisdom must not fear failure, for no matter how much progress he makes, his goal remains unattainably far off.
Noel artık uzak değil.
- Christmas isn't far off now.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Onlar büyükelçi Tom Jackson'ı ellerinden geldiği kadar Washington'dan uzağa gönderdiler.
- They sent ambassador Tom Jackson as far away from Washington as they ever could.
Uzaklarda ama hala onu seviyorum.
- She is far away, but I still love her.
O, çok uzaklardan geldi.
- He came from far away.
Habarovsk, Rus Uzak Doğusu'nun en büyük şehirleri arasındadır.
- Khabarovsk is among the largest cities of the Russian Far East.
Söylenti her yerde yayıldı.
- The rumor spread far and wide.
O, otelden çok uzakta değildir.
- It is not far away from the hotel.
Çok uzakta olmayan bir silah sesi duyduk.
- We heard a shot not far away.
O kararın geniş kapsamlı ve ciddi sonuçları olacaktır.
- That decision will have far-reaching and serious consequences.
Bu araştırmanın toplumsal sonuçları muhtemelen çok geniş kapsamlıdır.
- The societal implications of this research are likely to be far-reaching.
persons who are far apart.
Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.
- Its modernization was far beyond my expectations.
The result is a far cry from what we expected.
İmparatorluğun ve keşif gezisinin buluştuğu bu yerde, ortaya koyduğumuz her gizem için çok daha fazlasının söylenmeden kalması gerekir.
- In this place where empire and exploration meet, for every mystery we reveal, far more must remain unspoken.
Öğrettiğimden çok daha fazla şey öğrendim.
- I learned far more than I taught.
Öğrettiğimden çok daha fazla şey öğrendim.
- I learned far more than I taught.
Yapacak çok fazla işimiz var.
- We have far too much work to do.
Bunu yapmak için çok fazla gençsin.
- You're far too young to be doing this.
radikal dinci, radical sağcı gibi.
Ay yakındır. Mars çok daha uzaktır.
- Luna is close by. Mars is much farther away.
Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.
- As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road.
O, beni daha fazla sorumluluktan kurtarıyor.
- That absolves me from further responsibility.
İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
- Please make an appointment to come in and discuss this further.
Ben uzakta bir ışık gördüm.
- I saw a light far away.
Havaalanı ne kadar uzak?
- How far away is the airport?
Ben hiç etkilenmedim.
- I'm far from impressed.
Sonuçtan hiç memnun değilim.
- I am far from satisfied with the result.
Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.
- As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road.
Ay yakındır. Mars çok daha uzaktır.
- Luna is close by. Mars is much farther away.
Daha fazla yürüyemeyecek kadar çok yorgundum.
- I was too tired to walk any farther.
Ben daha ileri yürüyemem.
- I can't walk any further.
Daha ileri yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.
- I'm too tired to walk any further.
Daha çok bilgi için ofise başvurun.
- Apply to the office for further details.
Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.
- His new job further separates him from his family.
Kuzeyde İskoçya, güneyde İngiltere, batıda Galler ve daha batıda da Kuzey İrlanda var.
- In the north, there's Scotland; in the south, England; in the west, Wales; and further west, Northern Ireland.
Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.
- If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment.
Daha da ileri gitmek zorunda olduğumuzu sanmıyorum.
- I don't think we have to go any further.
Bunu daha da tartışmak istiyoruz.
- We need to discuss this further.
O daha ileri gidemeyecek kadar çok yorgun.
- He is too tired to go any farther.
Daha ileri yürüyemem.
- I can't walk any farther.
Biz dinlenmeden daha uzağa gidemeyiz.
- We cannot go any farther without a rest.
Daha uzağa yürüyemem.
- I can walk no farther.
Ay dünyadan en uzak mesafede olduğunda meydana gelen tutulma tipi halkalı güneş tutulmasıdır. Ay sonra güneş diskini tamamen engellemek için çok küçük görünür.
- The eclipse type that occurs when the Moon is at its farthest distance from the Earth is an annular eclipse. The Moon then appears too small to completely block out the disk of the Sun.
Neptün güneşten en uzak gezegendir.
- Neptune is the farthest planet from the Sun.
Söyleyecek başka bir şeyin var mı?
- Do you have anything further to say?
Başka bir talimata kadar sessiz kalacaksın.
- You will remain silent until further instructed.
Başka gecikmelerden kaçınmalıyız.
- We need to avoid any further delays.
Söyleyecek başka bir şeyin var mı?
- Do you have anything further to say?
Tom daha uzağa gitmedi.
- Tom didn't get any further.
Ayrıca şirket bilgisi oturumundan sonra bile biz bazen şirket turları düzenleriz.
- Furthermore, even after the company information session, we sometimes hold company tours.
Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
- Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
Okulumuz istasyondan daha uzaktır.
- Our school is further away than the station.
O sadece biraz daha uzak.
- It's just a little further.
Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.
- His new job further separates him from his family.
O, uzakta bir ışık gördü.
- He saw a light far away.
O, otelden çok uzakta değildir.
- It is not far away from the hotel.
Herkes müzikalin büyük bir hit olmasını bekliyordu fakat o başarılı olmaktan çok uzaktı.
- Everybody expected the musical to be a great hit, but it was far from being a success.
O, güzel olmaktan çok uzak.
- She is far from beautiful.
Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.
- There is a place not far off from here where we can use the phone.
Daha ileriye gidemeyecek kadar çok yorgundu.
- He was too tired to walk any farther.
Onlar üç mil öteye yürüdü.
- They walked three miles farther.
Kapıdan daha öteye gitmedi.
- He went no farther than the gate.
O, kariyerini ilerletmek için Pekin'e gitmek istiyor.
- She wants to go to Beijing to further her career.
You have all come far and you will go farther.
He was far richer than we'd thought.
We are on the far right on this issue.
It was a far adventure, full of danger.
He went to a far country.
He moved to the far end of the state. She remained at this end.
Like father, like son.
- The apple does not fall far from the trunk.
Like father, like son.
- The apple doesn't fall far from the tree.
Their formatting and organization is far and away better than their closest rival.
Well, it all started when we first went to Brighton on holiday together. Dierdre (that's my wife) and I have always been very close companions, and I never particularly anticipated any marital strife. Indeed, the very idea of consulting such a professional marital advisor as yourself has always been of the greatest repugnance to me. Although, (chuckles) far be it from me to impugn the nature of your trade, or ... or profession.
a far cry taller.
Life in the big city was a far cry from his upbringing on a quiet, small farm.
Far out! The game has a hidden cow level.
We were discussing a new base for our office, but moving to Antarctica seemed too far out.
He is full of far-fetched ideas to make money.
it may be, if like industry were used, those far fetched druggs would prosper as well with us, as in those countries, whence now we have them .
Further, affiant sayeth naught. (A formal statement ending a deposition or affidavit, immediately preceding the affiant's signature.).
Further, besides sensible things and Forms he says there are the objects of mathematics, which occupy an intermediate position,.
Further the economy.
Washington DC is further from Europe than New York.
Tom killed the engine, but left the headlights on.
- Tom motoru kapattı fakat üzerindeki farları açık bıraktı.
She was blinded by the glare of headlights and could not avoid the accident.
- O, farların parlamasıyla kör oldu ve kazadan kaçınamadı.
Tom turned on the car's fog lights.
- Tom otomobilin sis farlarını açtı.
Light waves travel through space and various kinds of materials.
- Işık dalgaları uzayda ve farklı türde malzemelerde yolculuk ederler.
... people have the skills they need to succeed and the best schools in the world. We're far ...
... a second. As you mentioned, this album was all you as far as for Speak Now. But you do ...