You shouldn't have come here to begin with.
- Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.
When would you like to begin?
- Ne zaman başlamak istersin?
Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential.
- Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.
You'll have to start at once.
- Derhal başlamak zorunda kalacaksın.
I have to get to work.
- Çalışmaya başlamak zorundayım.
I want to get to work.
- İşe başlamak istiyorum.
Come on in. We're just about to get started.
- İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.
The secret of getting ahead is getting started.
- İlerlemenin sırrı başlamaktır.
I want to get to work.
- İşe başlamak istiyorum.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day.
- Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.
We were about to start, when it began to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında biz başlamak üzereydik.
The student center is a good place to strike up conversations.
- Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
The secret of getting ahead is getting started.
- İlerlemenin sırrı başlamaktır.
It takes a lot of money to start a business.
- Bir işe başlamak çok para gerektirir.
In order to lose weight, it is best to take up some sport.
- Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.
Come on in. We're just about to get started.
- İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.
Even if he doesn't come, we'll have to begin.
- O gelmese bile, biz başlamak zorunda kalacağız.
In order to lose weight, it is best to take up some sport.
- Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.
I'd like to get started right away.
- Hemen başlamak istiyorum.
I'm anxious to get started.
- Başlamak için endişeliyim.
We'll be ready to start in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde başlamak için hazır olacağız.
Are you planning on starting your own business?
- Kendi işine başlamayı planlıyor musun?
Are you seriously thinking about starting your own business?
- Kendi işine başlamayı ciddi şekilde düşünüyor musun?
Birth is, in a manner, the beginning of death.
- Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
- Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
You began to learn Esperanto.
- Esperanto öğrenmeye başladınız.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
Tom put the food on the table and told everyone to start eating.
- Tom yemeği masaya koydu ve herkese yemeye başlamasını söyledi.
If the metal plate terminal of the game cassette is dirty it may be difficult for the game to start when the cassette is inserted into the game console.
- Eğer oyun kasetinin metal plaka terminali pis ise oyun konsoluna kaset yerleştirildiğinde oyunun başlaması zor olabilir.
We agreed to start early the next morning.
- Ertesi sabah erken başlamayı kararlaştırdık.
Tom and I plan to start digging a well tomorrow morning.
- Tom ve ben bir kuyu kazmaya başlamayı planlıyoruz.
A chain of events led to the outbreak of the war.
- Bir dizi olay savaşın başlamasına yol açtı.
He stopped smoking and started running.
- Sigarayı bıraktı ve koşmaya başladı.
The dog began to run.
- Köpek koşmaya başladı.
The training session is scheduled to begin at 4 p.m.
- Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.
Are you ready to begin?
- Başlamaya hazır mısın?
Birth is, in a manner, the beginning of death.
- Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
My memory of her has begun to recede.
- Onunla ilgili anılarım azalmaya başladı.
The journey has just begun.
- Yolculuk henüz başladı.
Now I must go about my work.
- Şimdi işime başlamalıyım.
The student center is a good place to strike up conversations.
- Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
We got up early and set about cleaning our house.
- Erken kalktık ve evimizi temizlemeye başladık.
I must set about that work without delay.
- Gecikmeden o işe başlamalıyım.
It's time to get down to business.
- İşe başlamanın zamanıdır.
I've never seen him really get down to work.
- Onun gerçekten işe başladığın asla görmedim.
Hostilities commenced.
- Düşmanlıklar başladı.
Commencement is typically the first or second Saturday in April.
- Başlangıç genellikle nisan ayının birinci ya da ikinci cumartesisidir.
Let's start off on the same page.
- Aynı sayfada başlayalım.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
The surgeon scrubbed thoroughly up to his elbows before commencing surgery.
- Cerrah ameliyata başlamadan önce elini dirseklerine kadar iyice ovalayarak yıkadı.