The events were closely linked.
- Olaylar yakından bağlantılı idi.
Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.
- Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.
Our hearts are linked.
- Kalplerimiz bağlantılıydı.
These sentences are not directly linked.
- Bu cümleler doğrudan doğruya bağlantılı değildir.
The events were closely linked.
- Olaylar yakından bağlantılı idi.
This politician resigned after being linked to a corruption scandal.
- Bu siyasetçi bir yolsuzluk skandalıyla bağlantılı olduktan sonra istifa etti.
Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don't see the connection between that and your twelve red goldfishes.
- Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.
He has no connection with this affair.
- Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
The two nations have strong trade ties.
- İki ulusun güçlü ticaret bağlantısı var.
Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.
- Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.
A chain is made up of many links.
- Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.
Would you like to exchange links?
- Bağlantıları değiştirmek ister misin?
Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident.
- Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.
She wasn't able to contact him by phone.
- O, telefonla onunla bağlantı kuramadı.
Tom can get in touch with Mary by email.
- Tom, Mary ile e-posta vasıtasıyla bağlantı kurabilir.
I want to get in touch with her.
- Onunla bağlantı kurmak istiyorum.
Do any of you have anything to say in connection with this?
- Sizden birinin bununla bağlantılı olarak söyleyecek bir şeyi var mı?
I've got a connecting flight.
- Bağlantılı bir uçuşum var.
I feel like we're connecting.
- Bağlantı kurduğumuzu hissediyorum.