The new method is well worth consideration.
- Yeni metot epeyce düşünmeye değer.
The problem is not worth consideration.
- Sorun düşünmeye değmez.
When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
- Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.
The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
- Üç gün boyunca bir şey yememişti, adamın gıda dışında herhangi bir şey hakkında düşünme sorunu vardı.
I never thought I would find a woman like you.
- Senin gibi bir kadın bulacağımı asla düşünmedim.
The mere thought of a snake makes me shiver.
- Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.
A trivial problem does not require a long cogitation.
- Önemsiz bir sorun uzun bir düşünme gerektirmez.
We'll have to think of someone else.
- Başka birini düşünmek zorunda kalacağız.
I'd like to think of us as a team, Tom.
- Bizi bir takım olarak düşünmek istiyorum, Tom.
I cannot help thinking that my son is still alive.
- Oğlumun hâlâ hayatta olduğunu düşünmek elimde değil.
Tom thinks that eating at a restaurant by himself is pathetic.
- Tom, bir restoranda tek başına yemek yemenin yürek parçalayıcı olduğunu düşünmektedir.
I think he is Mr Brown.
- Onun Bay Brown olduğunu düşünüyorum.
The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give.
- Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.
I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives.
- Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
Tom might want to consider giving Mary the loan she asked for.
- Tom Mary'nin istediği krediyi ona vermeyi düşünmek isteyebilir.
Every time I hear that song, I think of my high school days.
- O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
What do you think of the original plan?
- Orijinal plan hakkında ne düşünüyorsun?
It's hard to imagine a life without pets.
- Evcil hayvanın olmadığı bir hayatı düşünmek zor.
It's hard to imagine a family more dysfunctional than ours.
- Bir ailenin bizimkinden daha işlevsiz olduğunu düşünmek zor.
I guess I'll have to think it over.
- Sanırım bunu düşünmek zorunda kalacağım.
You may have good reason to think that your youth is over.
- Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.
She put down her thoughts on paper.
- Düşüncelerini kağıda döktü.
She is very thoughtful and patient.
- O çok düşünceli ve sabırlı.
I didn't have time to think. I had to make a judgment call.
- Düşünmek için zamanım yoktu. Kanaate dayalı karar almak zorundaydım.
Let's ponder that for a moment.
- Onu bir an için düşünelim.
Tom was probably pondering something.
- Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.
Tom was probably pondering something.
- Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place.
- Karışık akıl, bir şeyi aşırı düşünen, bir yerde pıhtılaşan akıldır.
Do you believe that elephants can contemplate life after death?
- Fillerin ölümden sonra hayat düşünebileceklerine inanıyor musunuz?
When I contemplate the sea, I feel calm.
- Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.
He meditated for two days before giving his answer.
- Cevabını vermeden önce iki gün boyunca düşündü.
I'm trying to meditate.
- Düşünmeye çalışıyorum.
The jury deliberated for three days.
- Jüri üç gün boyunca düşündü.
Do you think that was deliberate?
- Onun kasıtlı olduğunu düşünüyor musun?
I'll have to think about it.
- Onun hakkında düşünmek zorunda kalacağım.
Tom said he needed a day or two to think about it.
- Tom onun hakkında düşünmek için bir ya da iki güne ihtiyacı olduğunu söyledi.
I'll have to ponder this one.
- Bunu düşünmek zorunda kalacağım.
James has thought up a brillant new idea for our new product.
Tom thought it would be a good idea to see a doctor.
- Tom bir doktor görmenin iyi bir fikir olacağını düşündü.
With Renaissance, scholastic ideas gave place to positive ideas.
- Rönesans ile skolastik düşünce yerini pozitif düşünceye bırakmıştır.
She's considering changing her life.
- Hayatını değiştirmeyi düşünüyor.
Tom's third marriage was unhappy and he was considering yet another divorce.
- Tom'un üçüncü evliliği mutsuzdu ve hâlâ bir kez daha boşanmayı düşünüyordu.
It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
Tom considered working for our company, but decided not to.
- Tom bizim şirketimiz için çalışmayı düşündü, fakat yapmamaya karar verdi.
Tom might want to consider not going to work today.
- Tom bugün işe gitmemeyi düşünmek isteyebilir.
Tom might want to consider buying what he needs from us.
- Tom ihtiyacı olan şeyi bizden almayı düşünmek isteyebilir.
Take the time to reflect.
- Düşünmek için zaman ayırın.
I need a little time to reflect upon it.
- Onu iyice düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.