düşünme

listen to the pronunciation of düşünme
Türkisch - Englisch
consideration

The problem is not worth consideration. - Sorun düşünmeye değmez.

The new method is well worth consideration. - Yeni metot epeyce düşünmeye değer.

thinking

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it. - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food. - Üç gün boyunca bir şey yememişti, adamın gıda dışında herhangi bir şey hakkında düşünme sorunu vardı.

thought

The mere thought of a snake makes me shiver. - Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.

I've never thought about this, said the man. What should we do? - Bunu hiç düşünmedim, dedi adam. Ne yapmalıyız?

drift
thinking, thought
cerebration
cogitation

A trivial problem does not require a long cogitation. - Önemsiz bir sorun uzun bir düşünme gerektirmez.

(Hukuk) deliberation
come up with
reflexion
argument
{i} pondering
meditativeness
advisement
excogitation
düşünmek
think of

I'd like to think of us as a team, Tom. - Bizi bir takım olarak düşünmek istiyorum, Tom.

I have to think of my children. - Çocuklarımı düşünmek zorundayım.

düşünmek
think

I like to think I know what I'm talking about. - Ne hakkında konuştuğumu bildiğimi düşünmek istiyorum.

Tom wants to think it over. - Tom onun üzerinde düşünmek istiyor.

düşünme gücü
thinking power
düşünme yasaları
laws of thinking
düşün
{f} think

I think it'll rain today. - Bugün yağmur yağacağını düşünüyorum.

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it. - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

düşünmek
conceive
düşünmek
{f} consider

Tom might want to consider buying what he needs from us. - Tom ihtiyacı olan şeyi bizden almayı düşünmek isteyebilir.

Some people consider it a waste of time to study languages such as Klingon, Interlingua and Esperanto. - Bazı insanlar Klingon, Interlingua ve Esperanto gibi dilleri öğrenmenin zaman kaybı olduğunu düşünmektedir.

düşünmek
{f} contemplate
düşünmek
figure
düşün
think of

What do you think of the original plan? - Orijinal plan hakkında ne düşünüyorsun?

Two people think of her as their daughter. - İki kişi onu kızları olarak düşünüyor.

düşünmek
imagine

It's hard to imagine a family more dysfunctional than ours. - Bir ailenin bizimkinden daha işlevsiz olduğunu düşünmek zor.

It's hard to imagine a life without pets. - Evcil hayvanın olmadığı bir hayatı düşünmek zor.

düşünmek
guess

I guess I'll have to think it over. - Sanırım bunu düşünmek zorunda kalacağım.

mantıklı düşünme sistemi
dialectics
düşünmek
intend
düşünmek
{f} reason

You may have good reason to think that your youth is over. - Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.

düşün
thought

Words express thoughts. - Kelimeler düşünceleri ifade eder.

This is different from what I thought. - Bu düşündüğümden farklı.

düşünmek
{f} suppose
başkalarını düşünme
altruism
düşünmek
wis
düşünmek
take into consideration
düşünmek
invent
düşünmek
fancy
düşünmek
chew
derin düşünme
(Ticaret) mediation
derin düşünme
contemplation
düşünmek
take into account
düşünmek
call

I didn't have time to think. I had to make a judgment call. - Düşünmek için zamanım yoktu. Kanaate dayalı karar almak zorundaydım.

düşünmek
devise
düşünmek
worried
düşünmek
trow
düşünmek
worried about
düşünmek
provide for
düşünmek
fling
düşünmek
project
düşünmek
come up with
düşünmek
hold
düşünmek
calculate
düşünmek
(Argo) feature
enine boyuna düşünme
cogitation
sesli düşünme
think aloud
soyut düşünme
(Pisikoloji, Ruhbilim) abstract thinking
süreç düşünme
process thinking
düşün
ponder

Tom was probably pondering something. - Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.

Tom pondered his next move. - Tom onun sonraki hamlesini düşünüp taşındı.

düşün
turn over
düşün
{f} pondering

Tom was probably pondering something. - Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.

düşün
{f} thinking

The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place. - Karışık akıl, bir şeyi aşırı düşünen, bir yerde pıhtılaşan akıldır.

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it. - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

düşün
{f} picturing
düşün
cogitate
düşün
cast about
düşün
ponder of
düşün
contemplate

Do you believe that elephants can contemplate life after death? - Fillerin ölümden sonra hayat düşünebileceklerine inanıyor musunuz?

He contemplated taking a trip to Paris. - Paris'e bir gezi yapmayı düşündü.

düşün
meditate

Tom used to meditate every morning. - Tom her sabah düşünüp taşınırdı.

I'm trying to meditate. - Düşünmeye çalışıyorum.

düşün
{f} deliberate

The jury deliberated for three days. - Jüri üç gün boyunca düşündü.

Do you think that was deliberate? - Onun kasıtlı olduğunu düşünüyor musun?

düşün
think up
düşünmek
realize
düşünmek
think about

Tom said he needed a day or two to think about it. - Tom onun hakkında düşünmek için bir ya da iki güne ihtiyacı olduğunu söyledi.

I need some time to think about it. - Onun hakkında düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.

düşünmek
comprehend
düşünmek
treat
düşünmek
visualize
düşünmek
balance
düşünmek
opine
düşünmek
think in terms of
düşünmek
understand
düşünmek
propose
düşünmek
associate
düşünmek
esteem
düşünmek
ponder

I'll have to ponder this one. - Bunu düşünmek zorunda kalacağım.

düşünmek
cerebrate
düşünmek
thinkpad
düşünmek
thought up

James has thought up a brillant new idea for our new product.

birincil süreç düşünme
(Pisikoloji, Ruhbilim) primary process thinking
ciddi düşünme
serious mindedness
derin düşünme
rumination
düşün
idea

With Renaissance, scholastic ideas gave place to positive ideas. - Rönesans ile skolastik düşünce yerini pozitif düşünceye bırakmıştır.

Tom thought it would be a good idea to see a doctor. - Tom bir doktor görmenin iyi bir fikir olacağını düşündü.

düşün
concept
düşün
product of the mind
düşün
excogitate
düşün
considering

She's considering changing her life. - Hayatını değiştirmeyi düşünüyor.

His suggestion is worth considering. - Onun önerisi düşünmeye değer.

düşün
considered

Tom considered working for our company, but decided not to. - Tom bizim şirketimiz için çalışmayı düşündü, fakat yapmamaya karar verdi.

Have you ever considered majoring in economics at college? - Üniversitede iktisat bölümünde uzmanlaşmayı hiç düşündünüz mü?

düşün
thinkup
düşünmek
to think; to think about, to think of, to think over, to think up; to consider; to contemplate; to take into account; to imagine, to conceive, to fancy; to expect; to ponder, to think over; to reflect, to deliberate, to think sth out, to chew sth over; to
düşünmek
bethink oneself
düşünmek
give a thought
düşünmek
deliberate
düşünmek
remember
düşünmek
to worry (about). Düşün düşün boktur işin. vulg. The more you worry about your troubles the worse they seem. düşünüp taşınmak to think over carefully, consider at length
düşünmek
be pensive
düşünmek
excogitate
düşünmek
(Hukuk) to consider

Tom might want to consider buying what he needs from us. - Tom ihtiyacı olan şeyi bizden almayı düşünmek isteyebilir.

I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives. - Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.

düşünmek
allow
düşünmek
reck
düşünmek
envision
düşünmek
cogitate
düşünmek
consult
düşünmek
give thought to
düşünmek
to consider, think about
düşünmek
intellectualize
düşünmek
{f} ruminate
düşünmek
{f} reflect

Take the time to reflect. - Düşünmek için zaman ayırın.

I need a little time to reflect upon it. - Onu iyice düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.

düşünmek
bethink
düşünmek
{f} meditate
farklı düşünme
deviationism
formel işlemsel düşünme
(Pisikoloji, Ruhbilim) formal operational thinking
geçmişi düşünme
retrospect
kara kara düşünme
pensiveness
kuramsal düşünme
speculation
mantıklı düşünme
reasoning
nedensellik öncesi düşünme
(Pisikoloji, Ruhbilim) precausal thinking
otistik düşünme
(Pisikoloji, Ruhbilim) autistic thinking
somut düşünme
(Pisikoloji, Ruhbilim) concrete thinking
tekrar düşünme
rethinking
uzun uzadıya düşünme
rumination
yeniden düşünme
reconsideration
çıkarını düşünme
self love
özgür düşünme
freethinking
üzerinde düşünme
deliberation
Türkisch - Türkisch
Düşünmek durumu, tefekkür
Karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme, bağlantıları ve biçimleri kavrama yetisi
Duyum ve izlenimlerden, tasarımlardan ayrı olarak aklın bağımsız ve kendine özgü durumu
Duyum ve izlenimlerden, tasarımlardan ayrı olarak, aklın bağımsız ve kendine özgü durumu; karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme, bağlantıları ve biçimleri kavrama yetisi
(Osmanlı Dönemi) BEVH
düşünme yasaları
Doğru olması gereken bir düşünmenin belli şartlar altında nasıl gerçekleştiğini gösteren kurallar
Düşünmek
(Osmanlı Dönemi) MUHAKEME
Düşünmek
(Osmanlı Dönemi) TAHABBUT
Düşünmek
(Osmanlı Dönemi) TAKDİR
Düşünmek
mülahaza yapmak
Düşünmek
(Osmanlı Dönemi) MUVAZENE
Düşünmek
demek
Düşünmek
kurmak
duygusal düşünme
Bilgiye dayalı düşünmenin karşısında, duygusal yaşamdan çıkan ve onunla belirlenen düşünme
düşün
Duyularla değil, zihnî olarak tasarlanan, biçim verilen, canlandırılan nesne veya olay, fikir, ide
düşünmek
Aklından geçirmek, göz önüne getirmek: "Ezberi düşünmekten, söylediklerimizin anlamını düşünmezdik."- Ç. Altan
düşünmek
Tasalanmak, kaygılanmak
düşünmek
Tasarlamak
düşünmek
Akıl etmek, ne olabileceğini önceden kestirmek
düşünmek
Aklından geçirmek, göz önüne getirmek
düşünmek
Bir şeye karşı ilgili ve titiz davranmak
düşünmek
Akıl etmek, ne olabileceğini önceden kestirmek: "Benim kayısılara müşteri çıkmam ihtimalini düşünmüştü."- R. N. Güntekin
düşünmek
Bir sonuca varmak amacıyla bilgileri incelemek, karşılaştırmak ve aradaki ilgilerden yararlanarak, düşünce üretmek, zihnî yetiler oluşturmak, muhakeme etmek
düşünmek
Bir sonuca varmak amacıyla bilgileri incelemek, karşılaştırmak ve aradaki ilgilerden yararlanarak düşünce üretmek, zihnî yetiler oluşturmak, muhakeme etmek: "Türlü şiir anlayışları üzerinde düşünmüş, zaman zaman türlü şairleri sevmiştir."- O. V. Kanık
düşünmek
Farz etmek
düşünmek
Zihniyle arayıp bulmak
Englisch - Türkisch

Definition von düşünme im Englisch Türkisch wörterbuch

eleştirel düşünme
critical thinking
düşünme
Favoriten