The problem is not worth consideration.
- Sorun düşünmeye değmez.
The new method is well worth consideration.
- Yeni metot epeyce düşünmeye değer.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
- Üç gün boyunca bir şey yememişti, adamın gıda dışında herhangi bir şey hakkında düşünme sorunu vardı.
The mere thought of a snake makes me shiver.
- Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.
I've never thought about this, said the man. What should we do?
- Bunu hiç düşünmedim, dedi adam. Ne yapmalıyız?
A trivial problem does not require a long cogitation.
- Önemsiz bir sorun uzun bir düşünme gerektirmez.
I'd like to think of us as a team, Tom.
- Bizi bir takım olarak düşünmek istiyorum, Tom.
I have to think of my children.
- Çocuklarımı düşünmek zorundayım.
I like to think I know what I'm talking about.
- Ne hakkında konuştuğumu bildiğimi düşünmek istiyorum.
Tom wants to think it over.
- Tom onun üzerinde düşünmek istiyor.
I think it'll rain today.
- Bugün yağmur yağacağını düşünüyorum.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
Tom might want to consider buying what he needs from us.
- Tom ihtiyacı olan şeyi bizden almayı düşünmek isteyebilir.
Some people consider it a waste of time to study languages such as Klingon, Interlingua and Esperanto.
- Bazı insanlar Klingon, Interlingua ve Esperanto gibi dilleri öğrenmenin zaman kaybı olduğunu düşünmektedir.
What do you think of the original plan?
- Orijinal plan hakkında ne düşünüyorsun?
Two people think of her as their daughter.
- İki kişi onu kızları olarak düşünüyor.
It's hard to imagine a family more dysfunctional than ours.
- Bir ailenin bizimkinden daha işlevsiz olduğunu düşünmek zor.
It's hard to imagine a life without pets.
- Evcil hayvanın olmadığı bir hayatı düşünmek zor.
I guess I'll have to think it over.
- Sanırım bunu düşünmek zorunda kalacağım.
You may have good reason to think that your youth is over.
- Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.
Words express thoughts.
- Kelimeler düşünceleri ifade eder.
This is different from what I thought.
- Bu düşündüğümden farklı.
I didn't have time to think. I had to make a judgment call.
- Düşünmek için zamanım yoktu. Kanaate dayalı karar almak zorundaydım.
Tom was probably pondering something.
- Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.
Tom pondered his next move.
- Tom onun sonraki hamlesini düşünüp taşındı.
Tom was probably pondering something.
- Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.
The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place.
- Karışık akıl, bir şeyi aşırı düşünen, bir yerde pıhtılaşan akıldır.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
Do you believe that elephants can contemplate life after death?
- Fillerin ölümden sonra hayat düşünebileceklerine inanıyor musunuz?
He contemplated taking a trip to Paris.
- Paris'e bir gezi yapmayı düşündü.
Tom used to meditate every morning.
- Tom her sabah düşünüp taşınırdı.
I'm trying to meditate.
- Düşünmeye çalışıyorum.
The jury deliberated for three days.
- Jüri üç gün boyunca düşündü.
Do you think that was deliberate?
- Onun kasıtlı olduğunu düşünüyor musun?
Tom said he needed a day or two to think about it.
- Tom onun hakkında düşünmek için bir ya da iki güne ihtiyacı olduğunu söyledi.
I need some time to think about it.
- Onun hakkında düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.
I'll have to ponder this one.
- Bunu düşünmek zorunda kalacağım.
James has thought up a brillant new idea for our new product.
With Renaissance, scholastic ideas gave place to positive ideas.
- Rönesans ile skolastik düşünce yerini pozitif düşünceye bırakmıştır.
Tom thought it would be a good idea to see a doctor.
- Tom bir doktor görmenin iyi bir fikir olacağını düşündü.
She's considering changing her life.
- Hayatını değiştirmeyi düşünüyor.
His suggestion is worth considering.
- Onun önerisi düşünmeye değer.
Tom considered working for our company, but decided not to.
- Tom bizim şirketimiz için çalışmayı düşündü, fakat yapmamaya karar verdi.
Have you ever considered majoring in economics at college?
- Üniversitede iktisat bölümünde uzmanlaşmayı hiç düşündünüz mü?
Tom might want to consider buying what he needs from us.
- Tom ihtiyacı olan şeyi bizden almayı düşünmek isteyebilir.
I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives.
- Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
Take the time to reflect.
- Düşünmek için zaman ayırın.
I need a little time to reflect upon it.
- Onu iyice düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.