tür teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- Type 
That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
 - O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.
I don't like this type of house.
 - Bu tür evi sevmiyorum.
 - kind 
What kind of music do you like?
 - Ne tür müzik seversin?
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
 - Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
 - sort 
What sort of play is it?
 - O, ne tür bir oyundur?
What sort of things do you do on weekends?
 - Hafta sonlarında ne tür şeyler yaparsınız?
 - species 
Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there.
 - Yağmur ormanlarının, dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.
This species of deer is so elusive that only two have ever been photographed in the wild.
 - Bu geyik türlerinin yakalanması o kadar zor ki yabanda şu ana kadar sadece iki tanesinin resmi çekildi.
 - breed 
 - variety 
Apocryphal stories are the most fun variety of bullshit.
 - Uydurma hikayeler en eğlenceli saçmalık türüdür.
 - nature 
There were no temples or shrines among us save those of nature.
 - Bizim aramızda doğayla ilgili olanlar hariç tapınaklar ve türbeler yoktu, .
 -  (Gıda) sp
 -  (Bilgisayar) as
 -  (Dilbilim,İnşaat) version 
Turkish distinguishes between dotted and dotless Is. There are capital and lowercase versions of both.
 - Türkçe noktalı ve noktasız I arasında ayrım yapıyor. Her ikisinin de büyük ve küçük versiyonları var.
 -  (Aydınlatma) hue
 - form 
The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira.
 - Daha önceki İtalyan para birimi liradır.ve onun sembolü £ dır.O Türk lirasıyla ilgili değildir.
All forms of life have an instinctive urge to survive.
 - Bütün hayvan türleri yaşamak için içgüdüsel dürtüye sahiptir.
 - order 
All sweaters of this type are out of stock now. We'll order them from the main store in Tokyo.
 - Şu anda bu tür tüm kazaklar bitti. Onları Tokyo'daki ana mağazadan sipariş edeceğiz.
Turkish has a different word order.
 - Türkçe'nin farklı bir sözcük sırası var.
 - category 
 - stamp 
 -  (Ticaret) lot 
This sort of work calls for a lot of patience.
 - Bu tür iş çok sabır gerektirir.
A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
 - Türkçe Ğ ve İspanyolca H kaçtı ve birlikte birsürü tamamen sessiz çocukları oldu.
 -  (Ticaret) line
 - sort of 
This sort of work calls for a lot of patience.
 - Bu tür iş çok sabır gerektirir.
What sort of danger are we in?
 - Biz ne tür bir tehlikedeyiz?
 - type, kind 
 - ilk 
 - race 
 - genus 
 - persuasion 
 - class 
He was the kind of kid who was always showing off to his classmates.
 - Her zaman sınıf arkadaşlarına gösteriş yapan türde bir çocuktu.
She can play all kinds of instruments, classical or folk.
 - O klasik ya da folk, her türlü enstrümanı çalabilir.
 - strain 
France has banned a strain of genetically modified maize.
 - Fransa, genetiği değiştirilmiş bir mısır türünü yasakladı.
 -  (Hukuk) modality
 - (Botanik) , (Zooloji) species 
 - kind, sort, type, description; species 
 - kind, sort, type 
 - stripe 
 -  {i} genre 
My favourite genre of music is pop.
 - Benim en sevdiğim müzik türü poptur.
This story belongs clearly to no genre.
 - Bu hikaye açıkça hiçbir türe ait değil.
 - subspecies 
 -  (Bilgisayar) type is
 -  (Biyoloji) eidos
 - range 
 - description 
 - the kind 
 - of sort 
 - cast 
The Turks held siege over the Castle of Eger for a long time.
 - Türkler Eğri Kalesi'ni uzun süre kuşattılar.
 - tür ekle
 -  (Bilgisayar) add type
 - tür uzayı
 -  (Aydınlatma) colour space
 - tür ayrımcılığı
 - Speciesism 
 - tür 88
 -  (Bilgisayar) type 88
 - tür kitaplığı
 -  (Bilgisayar) type library
 - tür kodu
 -  (Bilgisayar,Teknik) class code
 - tür: avı
 -  (Bilgisayar) type: avi
 - bir tür elma
 - russet 
 - alt tür
 -  (Bilgisayar) subtype
 - alt tür
 -  (Gıda) ssp
 - alt tür
 -  (Denizbilim) subspecies
 - alt-tür
 -  (Jeoloji) subspecies
 - aynı tür
 - same kind 
 - baskın (tür)
 -  (Denizbilim) dominant
 - baskın tür
 -  (Biyoloji) dominant species
 - bir tür
 -  (Havacılık) perspex
 - bir tür akbaba
 - buzzard 
 - bir tür akbaba
 - turkey buzzard 
 - bir tür keklik
 - grouse 
 - bir tür midye
 - cockle 
 - bir tür sosis
 -  (Gıda) frankfurter
 - bir tür yorgan
 - puff 
 - bir tür şahin
 -  (Hayvan Bilim, Zooloji) buzzard
 - bozuk tür
 -  (Bilgisayar) bad type
 - bu tür
 - such 
There is no excuse for such behavior.
 - Bu tür bir davranış için hiçbir gerekçe yoktur.
Such toys have a bad influence on children.
 - Bu tür oyuncakların çocuklar üzerinde kötü bir etkisi var.
 - geçersiz tür
 -  (Bilgisayar) invalid type
 - her tür
 - gamut of 
 - istilacı tür
 -  (Denizbilim) invasive species
 - süper tür
 -  (Denizbilim) superspecies
 - yeni tür
 -  (Bilgisayar) new type
 - çok sayıda tür
 -  (Bilgisayar) multiple types
 - Ağ şeklinde dokunmuş bir tür sentetik kumaş
 - powermesh 
 - eskiden dokunan bir tür kalın ve pamuklu bez
 - thick and a type of woven cotton cloth used to 
 - hindistan'a özgü bir tür pide
 - A species native to India pita 
 - ispanyollara özgü, hareketli bir tür dans
 - Hispanic-specific, a kind of moving dance 
 - ne tür
 - what kind of 
ne tür müzikleri seversin?.
What kind of music do you like?
 - Ne tür müzik seversin?
Talking of music, what kind of music do you like?
 - Müzikten bahsetmişken, ne tür müzik seversiniz?
 - paltoya benzer bir tür üstlük
 - Coat top of a similar type 
 - sacda pişirilen bir tür uzun pide
 - a type of flat bread baked in long hair 
 - Birim Tür Kodu Sarfiyat Faktörleri Dosyaı
 -  (Askeri) Unit Type Code Consumption Factors File
 - aberant tür
 -  (Denizbilim) aberrant species
 - ana grafik tür
 -  (Bilgisayar) main chart type
 - aynı tür
 - all of a piece 
 - bağımlı tür
 -  (Denizbilim) dependent species
 - bilinmeyen tür
 -  (Bilgisayar) unknown type
 - bir tür
 - somewhat 
 - bir tür akasya
 - wattle 
 - bir tür araba
 - Gladstone 
 - bir tür arpa
 - pot barley 
 - bir tür at
 - garron 
 - bir tür at
 - garran 
 - bir tür ağaçkakan
 - spider catcher 
 - bir tür balık
 - bream 
 - bir tür balık
 - dollarfish 
 - bir tür balık ağı
 - flue 
 - bir tür balık ağı
 - trammel 
 - bir tür bilardo
 - snooker pool 
 - bir tür bilardo
 - snooker 
 - bir tür bitki
 - shepherd's-purse 
 - bir tür bitki
 - dragonhead 
 - bir tür boya
 - tempera 
 - bir tür deniz kuşu
 - auk 
 - bir tür deniz salyangozu
 - triton 
 - bir tür dilbalığı
 - lemon sole 
 - bir tür doğan
 - harrier 
 - bir tür elma
 - juneating 
 - bir tür elma
 - jenneting 
 - bir tür evcil güvercin
 - runt 
 - bir tür fasulye
 - gram 
 - bir tür fasulye
 - flageolet 
 - bir tür fıtık
 -  (Tıp) inguinal hernia
 - bir tür grafik eğrisi
 - ogive 
 - bir tür hafif bira
 - lager beer 
 - bir tür hukşat
 -  (Spor) sky-hook
 - bir tür inek
 - Guernsey 
 - bir tür iskambil oyunu
 - piquet 
 - bir tür iskambil oyunu
 - cribbage 
 - bir tür içecek
 - decocta 
 - bir tür içki
 - flip 
 - bir tür kaplumbağa
 - gopher 
 - bir tür karanfil
 - clove pink 
 - bir tür karanfil
 - campion 
 - bir tür kasket
 - newsboy cap 
 - bir tür kene
 -  (Biyoloji) acaridae
 - bir tür kertenkele
 - gecko 
 - bir tür kremalı pasta
 - charlotte russe 
 - bir tür kriket oyunu
 - tip and run 
 - bir tür kulübe
 - penty 
 - bir tür kumaş
 - moreen 
 - bir tür kumaş
 - chambray 
 - bir tür kuvars
 - sardius 
 - bir tür kuvars
 - sard 
 - bir tür kuş
 - dollarbird 
 - bir tür köpek
 - Welsh corgy 
 - bir tür lahana
 - cole 
 - bir tür lahana
 - collard 
 - bir tür muz
 - plantain 
 - bir tür okaliptüs
 - wandoo 
 - bir tür oyuncak
 - skipjack 
 - bir tür palmiye
 - areca 
 - bir tür palto
 - wraprascal 
 - bir tür pervane
 - death's head 
 - bir tür pide
 - pikelet 
 - bir tür poker
 - draw poker 
 - bir tür puro
 - cheroot 
 - bir tür rock müzik
 - heavy metal 
 - bir tür som balığı
 - sewin 
 - bir tür susam
 - orris 
 - bir tür suyosunu
 - kelp 
 - bir tür söğüt
 - lamb's tails 
 - bir tür sürahi
 - flagon 
 - bir tür tavuk
 - orpington 
 - bir tür tenya
 -  (Biyoloji) taeniarhynchus
 - bir tür tonbalığı
 - skipjack 
 - bir tür top oyunu
 - pushball 
 - bir tür turta
 - divinity 
 - bir tür turta
 - divinity fudge 
 - bir tür uçak
 - autogiro 
 - bir tür zinkon
 - jacinth 
 - bir tür şahin
 - hen hawk 
 - bir tür şalgam
 - rutabaga 
 - bir tür şapka
 -  (Argo) kangol
 - birinci tür hata
 -  (Bilgisayar) error of first kind
 - bu botun ne tür navigasyon aletleri var
 - What sort of navigation equipment does the boat have 
 - bu tür
 - of that ilk 
 - coğrafi tür
 -  (Biyoloji) geographical form
 - dayanıklı bir tür elma
 - rennet 
 - dağ göllerinde yaşayan bir tür alabalık
 - char 
 - değişik tür
 - diversity 
This forest is full of diversity.
 - Bu orman değişik türlerle doludur.
 - dikenli bir tür iri vatoz
 -  (Hayvan Bilim, Zooloji) stingray
 - emir-komuta kontrol birliği (Tür I, II ve III)
 -  (Askeri) orderwire control unit (Types I, II, and III)
 - eski bir tür silah
 - arquebus 
 - gizli tür
 -  (Denizbilim) latent species
 - gözetleyiciye haber; görev tür emri
 -  (Askeri) message to observer; mission type order
 - göçmen tür
 -  (Denizbilim) fugitive species
 - hedefdışı tür
 -  (Denizbilim) non-target species
 - hep aynı tür rolleri vermek
 - typecast 
 - her tür
 - every kind of 
Tom goes jogging in every kind of weather.
 - Tom her türlü havada koşmaya gider.
The United States is a paradise for almost every kind of sports, thanks to its wonderfully varied climate.
 - Harika değişik iklimleri sayesinde, Amerika Birleşik Devletleri, hemen hemen her türlü spor için bir cennettir.
 - her tür
 - all sorts of 
His absence gave birth to all sorts of rumors.
 - Onun yokluğu her türlü söylentiye yol açtı.
There were all sorts of group activities.
 - Her türlü grup etkinlikleri vardı.
 - her tür haslık
 - allround fastness 
 - her tür kazı
 - unclassified excavation 
 - indikatör tür
 -  (Denizbilim) characteristic species
 - iri bir tür terriyer
 - Airedale 
 - içten düğmeli bir tür palto
 - chesterfield 
 - kalın bir tür kumaş
 - covert 
 - kalın bir tür matbaa harfi
 - clarendon 
 - kokulu bir tür yumuşak ağaç
 - camphorwood 
 - kuvarslı bir tür kaya
 - chert 
 - küçük bir tür deniz salyangozu
 - periwinkle 
 - kızılcık benzeri bir tür ağaç
 - dogwood 
 - morina benzeri bir tür balık
 - pollack 
 - morinaya benzer bir tür balık
 - Pollock 
 - mutant tür
 -  (Biyoloji) mutant species
 - müzikal tür
 - musical genre 
 - nakli tür
 -  (Denizbilim) transplanted species
 - nakli tür
 -  (Denizbilim) transferred species
 - ne tür benzin kullanıyor
 - What kind of fuel does it take 
 - ne tür yapı oyuncaklarınız var
 - What type of building kits do you have 
 - ne tür yürüteçleriniz var
 - What type of walkers do you have 
 - ne tür zeka oyunlarınız var
 - What type of brain teasers do you have 
 - ne tür çıngırdaklarınız var
 - What type of rattles do you have 
 - ne tür şaraplarınız var
 - What kind of wine do you have 
 - nesli tükenmiş tür
 -  (Jeoloji) extinct species
 - pcmcıa tür ı
 -  (Bilgisayar) pcmcia type i
 - pcmcıa tür ıı
 -  (Bilgisayar) pcmcia type ii
 - pcmcıa tür ııı
 -  (Bilgisayar) pcmcia type iii
 - program tür no
 -  (Bilgisayar) program type id
 - rom ile yapılan bir tür içki
 - blackstrap 
 - sarı renkli bir tür mantar
 - chanterelle 
 - sigortanız bu tür bir tedaviyi karşılamıyor
 - Your insurance doesn't cover such a treatment 
 - suda yaşayan bir tür omurgasız hayvan
 - polyzoon 
 - süslü tür
 -  (Denizbilim) ornamental species
 - tahsis edilmemiş tür
 -  (Denizbilim) non-allocated species
 - tatlı bir tür bira
 - mum 
 - temel tür yok
 -  (Bilgisayar) no base type
 - tropik bir tür afrika ağacı
 - shea 
 - yerleşik tür
 -  (Denizbilim) settled species
 - yunus ailesinden bir tür balık
 - porpoise 
 - çikolatalı bir tür kek
 - devil's food cake 
 - çıbanlara neden olan bir tür kan zehirlenmesi
 - pyemia 
 - çıbanlara neden olan bir tür kan zehirlenmesi
 - pyaemia [Brit.] 
 - üye tür no
 -  (Bilgisayar) member type id