Tom helped me break out of jail.
- Tom hapisten kaçmama yardım etti.
Tom was the one who helped me break out of jail.
- Tom hapisten kaçmam için bana yardım eden kişiydi.
I think it's highly unlikely that we'll be able to escape from this prison.
- Ben bu hapishaneden kaçmayı başarabilmemizin pek olası olmadığını düşünüyorum.
Brown himself did not want to escape.
- Brown kendisi kaçmak istemedi.
Seize this brigand! Prevent him from escaping!
- Bu haydutu yakalayın! Kaçmasına müsaade etmeyin!
Air atoms and molecules are constantly escaping to space from the exosphere.
- Hava atomları ve molekülleri sürekli egzosferden uzaya kaçmaktadır.
Brown and his friends were forced to flee.
- Brown ve arkadaşları kaçmak zorunda bırakıldılar.
I wanted to run away with you.
- Sizinle kaçmak istedim.
Tom's first instinct was to run away.
- Tom'un ilk içgüdüsü kaçmaktı.
I had no chance to escape.
- Kaçmak için şansım yoktu.
Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
- Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
Tom doesn't care how much it costs. He still plans to buy it.
- Tom onun kaça mal olduğunu umursamıyor. Halen onu almayı planlıyor.
Tom should know exactly how much money we have to spend.
- Tom kaç para harcamak zorunda olduğumuzu tam olarak bilmeli.
We've got to break out tonight or I'll go crazy!
- Biz bu gece kaçmak zorundayız, yoksa çıldıracağım.
I had to get away from Boston.
- Boston'dan kaçmak zorunda kaldım.
Tom lost no time in getting away.
- Tom kaçmak için hiç zaman kaybetmedi.
He barely escaped being hit and killed by a car.
- Araba tarafından çarpılmamak ve öldürülmemek için kıl payı kaçtı.
His escape attempt was successful.
- Kaçış denemesi başarılıydı.
How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
How many pens do you have?
- Kaç tane dolma kalemin var?
How old is your oldest son?
- En büyük erkek evladın kaç yaşında?
Do you know how old Miss Nakano is?
- Bayan Nakano'nun kaç yaşında olduğunu biliyor musun?
They had to elope somehow.
- Onlar bir şekilde kaçmak zorunda kaldı.
I wanted to run away with you.
- Sizinle kaçmak istedim.
I wanted to run away with him.
- Onunla kaçmak istedim.
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
How many kids do you have?
- Kaç tane çocuğun var?
Tom absconded with millions of dollars from his company and is living a life of luxury on an island in the Mediterranean.
- Tom şirketten milyonlarca dolar ile kaçtı ve Akdeniz'de bir adada lüks bir hayat yaşıyor.
He absconded with the money.
- O, para ile birlikte kaçtı.
When did Tom break out of prison?
- Tom ne zaman hapishaneden kaçtı?
Tom was the one who helped me break out of jail.
- Tom hapisten kaçmam için bana yardım eden kişiydi.
It's too late to shut the barn door after the horse has run off.
- At kaçtıktan sonra ahır kapısını kapatmak için çok geç.
Well, it's time for me to run off. Bye!
- Artık benim için kaçmamın vakti geldi. Hoşçakal!
Seize this brigand! Prevent him from escaping!
- Bu haydutu yakalayın! Kaçmasına müsaade etmeyin!
The prisoners are escaping!
- Mahkumlar kaçıyorlar!
Did you see anyone run away?
- Birinin kaçtığını gördün mü?
When they are in danger, they run away.
- Onlar tehlikede olduğunda, kaçarlar.
Jews fled the Spanish Inquisition and took shelter in Ottoman Empire in the fifteenth century.
- Yahudiler, İspanyol Engizisyonundan kaçtılar ve onbeşinci asırda Osmanlı İmparatorluğu'na sığındılar.
He had fled the theater after the murder.
- Cinayetten sonra tiyatrodan kaçtı.
Run, Tom. Get out of here!
- Kaç Tom. Çık buradan!
What time did you get out of bed yesterday?
- Dün saat kaçta yataktan çıktın?
Twenty sparrowhawks flee before an owl.
- Yirmi atmaca bir baykuşun önünde kaçtı.
The Berlin wall was built to prevent East Germans from fleeing to the West.
- Berlin duvarı Doğudaki Almanların Batıya kaçmasını engellemek için inşa edilmiştir.
We've got to break out tonight or I'll go crazy!
- Biz bu gece kaçmak zorundayız, yoksa çıldıracağım.
She's beautiful, that's true—but once she opens her mouth, you'll only want to get away!
- O güzel, bu doğru ama o ağzını bir defa açtı mı sen yalnızca kaçmak isteyeceksin.
I just had to get away.
- Ben sadece kaçmak zorunda kaldım.
Excess of politeness is annoying.
- Kibarlığın aşırıya kaçması can sıkıcı.
Layla has eloped with Fadil.
- Leyla, Fadıl'la kaçtı.
Why don't we just elope?
- Biz neden sadece kaçmıyoruz?
Tom's first instinct was to run away.
- Tom'un ilk içgüdüsü kaçmaktı.
He had no choice but to run away.
- Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.