Dünyanın nüfusu bir yılda yüzde iki oranında artmaktadır.
 - The population of the world increases at a rate of two percent a year.
Yurtdışına giden öğrencilerin sayısı artmaktadır.
 - The number of students going abroad is on the increase.
Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.
 - This company uses cheap labor to increase its profit margins.
Fiyatı arttırmak isterim.
 - I would like to increase the price.
Bu, pazar payımızı artırmak için büyük bir fırsat.
 - This is a great opportunity to increase our market share.
Bu makale, kelime hazinesini artırmak isteyenler için öneriler içerir.
 - This article contains tips for those who are eager to increase their vocabulary.
Yurtdışına giden öğrencilerin sayısı artmaktadır.
 - The number of students going abroad is on the increase.
Yıldan yıla üretim artmaya devam etti.
 - Year after year, production continued to increase.
Ben harçlıkta bir artış hakkında babamla görüştüm.
 - I approached my father about an increase in allowance.
Nüfusta sürekli bir artış vardı.
 - There was a steady increase in population.
Kârlarımızı yükseltmek için ne yapabiliriz?
 - What can we do to increase our profits?
Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.
 - This company uses cheap labor to increase its profit margins.
Bağımlılık yapan bütün ilaçlar, beyinde dopamin salgılanmasını arttırır.
 - All drugs of addiction increase the release of dopamine in the brain.
Günümüzde Avrupa ülkelerinin çoğunluğu sosyal demokratlar tarafından yönetilir ama aşırı sağda gözle görülür bir yükseliş var.
 - Nowadays, the majority of European countries is ruled by social democrats, but there is a noticeable increase of right-wing extremism.
İthalatın ani yükselişine şaşırdık.
 - We were surprised by a sudden increase in imports.
Dünya nüfusu yükselme eğilimindedir.
 - The world's population tends to increase.
Arabaların sayısı artmakta.
 - The number of cars is on the increase.
Trafik kazalarının sayısı artmaktadır.
 - There has been an increase in the number of traffic accidents.
Son zamanlarda, Japonya'da çalışan ya da okuyan yabancıların sayısı arttı.
 - Recently, the number of foreigners working or studying in Japan has increased.
Gelecek yıl maaşlara zam yapılacak ama enflasyon yüzünden zammın çoğu eriyecek.
 - Next year, the wages do increase, but most of the increase will disappear due to inflation.
Kelime haznemi artırmak istiyorum.
 - I want to increase my vocabulary.
O, maaşının artırılmasını talep etti.
 - He demanded that his salary be increased.
Fiyat artışları reel ve nominal büyüme oranları arasındaki farkı açıklar.
 - Price increases explain the difference between the real and nominal growth rates.
1895 yılında kayıt tutmaya başlanmasından bu yana ABD'de ortalama sıcaklık 1.3 ° F ila 1.9 ° F artmıştır; bu artışın çoğu 1970 yılından bu yana meydana geldi.
 - U.S. average temperature has increased by 1.3°F to 1.9°F since record keeping began in 1895; most of this increase has occurred since about 1970.
Aile serveti bir hayli artmıştır.
 - The family fortune has increased a great deal.
Ken iş yerinde artan miktarda zaman harcıyor.
 - Ken spends an increasing amount of time at work.
Leyla'nın giderek artan orandaki garip davranışları onun anne ve babasını çok endişelendiriyordu.
 - Layla's increasingly odd behavior worried her parents a lot.
Fransız parfümleri üzerindeki vergiler, ABD'de arttırılmıştır.
 - Taxes on French perfumes have been increased in the United States.
Yurt dışına çıkan Japon sayısı yıldan yıla artmaktadır.
 - The number of Japanese going overseas has been increasing year by year.
Trafik kazalarının sayısı giderek artmaktadır.
 - Traffic accidents are increasing in number.
Tom arkadaş çevresinden gitgide soyutlanmıştı.
 - Tom was increasingly isolated of his circle of friends.
İş gücümüzü arttırdık.
 - We've increased our manpower.
Fransız parfümleri üzerindeki vergiler, ABD'de arttırılmıştır.
 - Taxes on French perfumes have been increased in the United States.
Öğrenim yapmak için yurtdışına giden öğrenci sayısı her yıl artmaktadır.
 - The number of students going abroad to study is increasing each year.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
 - It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
Tom FBI tarafından manipüle edildiğinin gittikçe farkına vardı.
 - Tom became increasingly aware that he was being manipulated by the FBI.
Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
 - Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.
O, giderek daha çok kaygılanıyordu.
 - He was getting increasingly anxious.
Ne yazık ki kavşaklardaki trafik sinyallerinin sayısını artırmak trafik kazalarının sayısın azaltmaya yardımcı olmadı.
 - Unfortunately, increasing the number of traffic signals at intersections didn't help decrease the number of traffic accidents.
Artan bir şekilde yardımına ihtiyacım var.
 - I increasingly need your help.
Tom giderek ajite oldu.
 - Tom became increasingly agitated.
Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.
 - Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated.
I need your help more and more.
 - I increasingly need your help.
... policies. Mr. President, all of the increase in natural gas and oil has happened on private ...
... we should use technology to increase production. The fewer forks people say, we should use ...