görevler

listen to the pronunciation of görevler
Türkçe - İngilizce
charges
assignments
tasks

For certain tasks, my computer can be very useful. - Belli görevler için bilgisayarım çok yararlı olabilir.

Did you do your tasks? - Sen görevlerini yaptın mı?

görev
job

Tom assigned Mary to do the job. - Tom işi yapması için Mary'yi görevlendirdi.

What are his official job duties? - Onun resmî iş görevleri nelerdir?

görev
task

You should give this task to some other person. - Bu görevi başka bir kişiye vermelisin.

I must go through the task by tomorrow. - Yarına kadar görevi gözden geçirmeliyim.

görev
duty

The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him. - Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.

Each person has a duty to do. - Her insanın yapacak bir görevi vardır.

görev
assignment

I was abroad on an assignment. - Ben bir görev için yurt dışındaydım.

The assignment was too much for me. - Görev benim için çok fazlaydı.

görev
work

Mr Tom Jones has agreed to serve as the project leader for this new work item. - Bay Tom Jones bu yeni iş için proje lideri olarak görev yapmayı kabul etti.

I work as a museum attendant. - Bir müze görevlisi olarak çalışıyorum.

görev
mission

He was given an important mission. - Ona önemli bir görev verildi.

Tom was in favor of aborting the mission. - Tom görevin durdurulmasından yanaydı.

görev
{i} function

We can't function like this. - Böyle görev yapamayız.

görev
office

John Adams took office in 1797. - John Adams, 1797 yılında göreve başladı.

He resigned from his office. - O görevinden istifa etti.

görev
competence
görev
employ

He is employed in a bank. - O, bir bankada görevlidir.

Linda was employed as a flight attendant. - Linda uçuş görevlisi olarak işe alındı.

görev
obligation
görev
post

The president appointed each man to the post. - Genel müdür her bir adamı görevine atadı.

No one doubts her fitness for the post. - Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.

görev
capacity
görev
vocation
görev
berth
görev
official duty
görev
labour
görev
(Havacılık) subtask
görev
trust

The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings. - Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.

görev
engagement
görev
(Ticaret) ministry
görev
(Dilbilim) tasks

For certain tasks, my computer can be very useful. - Belli görevler için bilgisayarım çok yararlı olabilir.

We don't have problems. We only have tasks. - Bizim sorunlarımız yok. Yalnızca görevlerimiz var.

görev
part

Tom has already done his part. - Tom zaten görevini yaptı.

I plan on doing my part. - Görevimi yapmayı planlıyorum.

görev
service

Sami finished his two years of military service. - Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.

I had my military service in Ankara. - Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.

görev
commission

A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife. - Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.

He has received a commission as a naval officer. - O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.

görev
onus
görev
position

He is seeking a new position. - Yeni bir görev arıyor.

I am sure you will take an active role in your new position. - Ben, yeni görevinde aktif bir rol alacağından eminim.

görev
place

You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days. - Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.

görev
appointment
bekleyen görevler
(Bilgisayar) tasks waiting
görev
workings
görev
law jurisdiction
görev
duty, task, assignment, charge; appointment; mission, service, commission; function
görev
situation
görev
devoir
görev
stint
görev
(Hukuk) office, task
görev
official work, office
görev
incumbency
görev
job, employment, function
görev
business

My elder brother got a position in a big business. - Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.

görev
employment
görev
billet
görev
charge

Even if you do not like it, you must take charge of it. - Sevmesen bile bu görevi almalısın.

Tom is still officially in charge. - Tom hâlâ resmî olarak görevde.

görev
piece of work
görev
physiol., gram., (Matematik) function
komisyon tarafından kendisine verilen görevler
(Hukuk) tasks assigned to it by the commission
kutsal görevler
sanctities
mali görevler
(Hukuk) financial tasks
vazife için temel görevler listesi
(Askeri) mission-essential task list
verilen görevler
(Hukuk) entrusted tasks
yinelenen görevler
(Bilgisayar) task recurrence
özel görevler
(Hukuk) special missions
Türkçe - Türkçe

görevler teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

görev
Resmî iş, vazife
Görev
vazife
Görev
fonksiyon
görev
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş; iş görme yetisi, fonksiyon
görev
Bir organ veya hücrenin yaptığı iş
görev
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş. İş görme yetisi, fonksiyon
görev
Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş
görev
Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi
görev
Resmî iş, vazife: "Cavit Bey, görevi ona verdiği gün, Abdi Bey çok sevinmişti."- A. İlhan