My mother hasn't slept in 3 days due to her illness.
- Annem hastalığı nedeniyle 3 gün uyumadı.
Classes have been suspended due to floods.
- Okullar sel nedeniyle tatil edildi.
I could not go to the party because of illness.
- Hastalık nedeniyle partiye gidemedim.
I was late for the meeting because of a traffic jam.
- Ben, bir trafik sıkışıklığı nedeniyle toplantıya geç kaldım.
How many people die from automobile accidents each year?
- Her yıl otomobil kazaları nedeniyle kaç tane insan ölüyor?
The heavy snow prevented us from going to the concert.
- Tren yoğun kar yağışı nedeniyle ertelendi.
The accident came about through my carelessness.
- Kaza benim dikkatsizliğim nedeniyle meydana geldi.
I missed a lot of work through illness, so I've a lot of catching up to do.
- Hastalık nedeniyle çalışmalarımda çok geri kaldım, yetişmek için çok çalışmam gerekiyor.
Stores are closed in the afternoon because of the heat.
- Mağazalar sıcak nedeniyle öğleden sonra kapalıdırlar.
The fireworks show was suspended after 30 minutes due to the thunderstorm.
- Havai fişek gösterisi fırtına nedeniyle 30 dakika sonra askıya alındı.
Our train stopped for five hours owing to the earthquake.
- Bizim tren deprem nedeniyle beş saat süreyle durdu.
Owing to the storm, they arrived late.
- Fırtına nedeniyle geç vardılar.
Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer.
- Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.
I could not go to the party because of illness.
- Hastalık nedeniyle partiye gidemedim.
I was late for the meeting because of a traffic jam.
- Ben, bir trafik sıkışıklığı nedeniyle toplantıya geç kaldım.
Between ourselves, he was dismissed for bribery.
- Aramızda kalsın, o rüşvet nedeniyle görevden alındı .
I had to have my brother help me with my homework due to illness.
- Hastalık nedeniyle ödevimde erkek kardeşime yardım ettirmek zorunda kaldım.
We were faced with an unusual situation because of the accident.
- Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.
Marriage is the main cause of all divorces.
- Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.
An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
- Richter ölçeğine göre 8.9 büyüklüğünde bir deprem Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye neden oldu.
There are a good many reasons why you shouldn't do it.
- Onu yapmaman için çok sayıda nedenler var.
For one reason or another, their holiday in France wasn't as good as they expected it would be.
- Şu ya da bu nedenle, onların Fransa'daki tatili onların olmasını umdukları kadar iyi değildi.
There is no reason why he should resign.
- Onun istifa etmesi için bir neden yok.
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
Adultery was a ground for divorce.
- Zina bir boşanma nedeniydi.
Mars is red because of rusty iron in the ground.
- Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
Nobody seemed to have a motive for the murder.
- Hiç kimsenin cinayet için bir nedeni var gibi görünmüyordu.
The motive for the murder is not yet known.
- Cinayetin nedeni henüz bilinmiyor.
Why did you turn down his request for a pay rise?
- Onun ücret artışı ile ilgili ricasını neden geri çevirdin?
Thoughtless speech may give rise to great mischief.
- Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.
Why do you always have to get so personal when we have an argument?
- Bir anlaşmazlığımız olduğunda, neden her zaman bu kadar şahsi algılıyorsun?
Why on earth did you sell your newly-built house?
- Allah aşkına neden yeni yapılmış evini sattın?
I'm just a simple factory worker. Why do you bother me?
- Ben sadece basit bir fabrika işçisiyim. Neden beni rahatsız ediyorsunuz?
What's the point of us being here?
- Burada olmamızın nedeni ne?
Why do I have to do this? What's the point?
- Neden bunu yapmak zorundayım? Anlamı ne?
I don't know why it should matter.
- Neden önemli olması gerektiğini bilmiyorum.
Why don't we let Tom handle this matter? After all, he's the expert, right?
- Neden Tom'un bu mesele ile ilgilenmesine izin vermiyoruz? Nede olsa, o uzman, değil mi?
Do you know why spring rolls are called spring rolls?
- İngilizcede sigara böreğine neden bahar sarması dendiğini biliyor musun?
That being the case, he had little to say.
- Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
Why are you in my room?
- Neden benim odamdasın?
Why don't we share a room?
- Neden bir odayı paylaşmıyoruz?
Correlation doesn't equal causation.
- Korelasyon nedenselliğe eşit değildir.
Correlation doesn't imply causation.
- Korelasyon nedensellik anlamına gelmez.