At first, he sounded very sincere.
- İlk başta, o çok içten görünüyordu.
I sincerely hope that you will soon recover from your illness.
- İçtenlikle umuyorum ki yakında hastalığından iyileşeceksin.
You've done a wonderful job on the interior decoration.
- İç dekorasyon üzerine harika bir iş yaptın.
Tom is an interior designer.
- Tom bir iç mimar olmak istedi.
The Government's domestic policy was announced.
- Hükümetin iç politikası açıklandı.
Would domestic peace be plunged into jeopardy?
- İç barış tehlikeye girer mi?
He looked confident but his inner feelings were quite different.
- Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
Music is inner life, and he will never suffer loneliness who has inner life.
- Müzik iç yaşamdır. İç yaşamı olan asla yalnızlık çekmeyecek.
We dissected a frog to examine its internal organs.
- Bir kurbağayı, iç organlarını incelemek için kesip parçalara ayırdık.
That is an internal affair of this country.
- O, bu ülkenin iç işidir.
Peter sent heartfelt wishes to his parents.
- Peter anne ve babasına içten dileklerini iletti.
Please accept my heartfelt apology.
- Lütfen içten özrümü kabul et.
I offer you my hearty congratulations.
- Size içten tebriklerimi sunarım.
They gave us a hearty welcome when we arrived.
- Vardığımızda bizi içten karşıladılar.
They greeted each other cordially.
- Birbirlerini içtenlikle selamladılar.
I sincerely, truly believe that.
- İçtenlikle, gerçekten ona inanıyorum.
Do you love each other deeply?
- Birbirinizi içten seviyor musunuz?
I deeply appreciate your advice and kindness.
- Tavsiyen ve nezaketin için içten minnettarım.
He looked deeply into her eyes.
- Onun gözlerine son derece içten baktı.
She bowed deeply to me.
- O beni içten selamladı.
True beauty comes from within.
- Gerçek güzellik içten gelir.
I sincerely hope it won't come to that.
- Ona ulaşmayacağını içtenlikle umut ediyorum.
I sincerely apologize.
- Ben içtenlikle özür diliyorum.
I honestly think it's better to be a failure at something you love than to be a success at something you hate.
- Nefret ettiğin bir şeyde başarılı olmaktansa sevdiğin bir şeyde başarısız olmanın daha iyi olduğunu içtenlikle düşünüyorum.
On the one hand he is kind to everyone, but on the other hand he never behaves with too much familiarity.
- Bir taraftan o herkese naziktir fakat diğer taraftan çok fazla içtenlikle davranmaz.
Someone pushed me inside.
- Biri beni içeri itti.
I opened the box and looked inside.
- Kutuyu açtım ve içine baktım.
Internal combustion engines burn a mixture of fuel and air.
- İçten yanmalı motorlar, yakıt ve hava karışımını yakarlar.
The stomach is one of the internal organs.
- Mide iç organlardan birisidir.
You shouldn't drink on an empty stomach.
- Boş bir mideyle içki içmemelisin.
I stayed indoors because it rained.
- Yağmur yağdığı için evde kaldım.
It was raining hard, so we played indoors.
- O kadar çok yağmur yağıyordu ki içerde oynadık.
I deeply appreciate your advice and kindness.
- Tavsiyen ve nezaketin için içten minnettarım.
On the one hand he is kind to everyone, but on the other hand he never behaves with too much familiarity.
- Bir taraftan o herkese naziktir fakat diğer taraftan çok fazla içtenlikle davranmaz.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
He drank a great swig from the bottle.
- O, şişeden büyük bir yudum içti.
I will answer within three days.
- Üç gün içinde cevap vereceğim.
The school is within walking distance of my house.
- Okul evimin yürüme mesafesi içerisindedir.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
- Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
I'll buy you a drink.
- Sana bir içecek ısmarlayacağım.
Europeans love to drink wine.
- Avrupalılar şarap içmeyi sever.
It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
- İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
We have to stop him from drinking any more.
- Artık onu, içmekten alıkoymalıyız.
After taking a bath, I drank some soft drink.
- Duş aldıktan sonra biraz meşrubat içtim.
John drank many bottles of wine.
- John birçok şişe şarap içti.
She extended a warm welcome to them.
- Onları çok içten bir biçimde karşıladı.
Thank you for your warm words.
- İçten sözleriniz için teşekkür ederim.
The Japanese are often criticized for being inward looking and insufficiently international in their outlook.
- Japonya görünüşte içe dönük ve yetersiz uluslararası yapıya sahip olduğundan dolayı sık sık eleştirilmektedir.
You need to look inward.
- İçeriye bakman gerek.
People often spill their guts to bartenders.
- İnsanlar genellikle içlerini barmenlerinine dökerler .
Tom doesn't have the guts to do that.
- Tom'un onu yapmak için cesareti yok.
It prevented a civil war.
- Bu bir iç savaş engelledi.
Davis did not want civil war.
- Davis, iç savaş istemiyordu.
Tom held out his cup for a refill.
- Tom yeniden doldurulması için fincanını uzattı.
Tom grabbed his mug and walked into the kitchen to get a refill.
- Tom kupasını aldı ve yeniden doldurmak için mutfağa gitti.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
- Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
She doesn't drink enough breast milk.
- O yeterince anne sütü içmiyor.
She is embarrassed to breastfeed in public.
- O, halk içinde emzirmeye utanıyor.
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
- Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
Onun sinsi, içinden pazarlıklı, hatta hilekâr bir adam olduğunu daima düşünürdüm.- A. İlhan.
Şayet bir şeyi anlamıyorsanız, onun muhtevasının farkında olmamanızdandır.
- Eğer bir şeyi anlamıyorsanız, onun içeriğinin farkında olmamanızdandır.
Lütfen muhtevayı gözden geçiriniz ve herhangi bir mütenasip geri bildirimi veriniz.
- Lütfen içeriği gözden geçiriniz ve herhangi uygun bir geri bildirim veriniz.