Bana bir iyilik yapabilir misin?
- Can you do me a favour?
Bana bir iyilik yapar mısın?
- Would you mind doing me a favour?
Ben önerini destekliyorum.
- I am in favour of your proposal.
Film olumlu eleştiriler aldı.
- The film received favourable criticism.
Durum olumlu görünüyor.
- The condition looks favourable.
Bana bir iyilik yapar mısın?
- Could you do me a favor?
Bana bir iyilik yapar mısın?
- Can you do me a favor?
Tom isimsiz bir şekilde sevdiği hayır kurumuna bir milyon dolar yardımda bulundu.
- Tom anonymously donated a million dollars to his favorite charity.
Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.
- In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you.
Bu, Rusya'da seyahat etmek için en uygun dönemdir.
- This is the most favourable period for travelling in Russia.
Onlar Bay Jones lehine oy vereceklerine ikna oldular.
- He is convinced that they will vote in favour of Mr Jones.
Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
Eugenia yüzü temizlemek ve cildi korumak için en sevdiği yağları bizimle paylaştı.
- Eugenia shared with us her favorite oils for cleaning the face and protecting the skin.
Tom'un en sevdiği şeylerden biri balık tutmaktır.
- One of Tom's favorite things to do is fishing.
Eugenia yüzü temizlemek ve cildi korumak için en sevdiği yağları bizimle paylaştı.
- Eugenia shared with us her favorite oils for cleaning the face and protecting the skin.
Yüz, benim en sevdiğim sayıdır.
- One hundred is my favorite number.
I need a favour. Could you lend me 5 dollars til tomorrow, please?.
He did me a favor when he took the time to drive me home.
You favor your grandmother more than your mother.
Would you favor us with a poetry reading?.
She looked favourably on people who gave freely their assistance.