He fell while skiing off-piste.
- Pist dışında kayak yaparken düştü.
Tom lives off-campus.
- Tom kampüs dışında yaşıyor.
Because she was out of the country, she used Skype frequently.
- O, ülke dışında olduğu için sık sık Skype kullandı.
We have left nothing out of our book.
- Biz kitabın dışında bir şey bırakmadık.
Apart from the cost, it will take long to build the bridge.
- Köprü yapmak, maliyetin dışında, uzun sürecektir.
It's a good paper, apart from a few spelling mistakes.
- Birkaç imla hatasının dışında, o iyi bir evrak.
Tom owns a lot of land just outside of Boston.
- Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
Outside of him, no one else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
I know nothing about her except that she is a pianist.
- Ben onun bir piyanist olması dışında onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
The men had little to do except hunt for food.
- İnsanların yiyecek için avlanmanın dışında yapacakları çok az şeyleri vardı.
That store sells many things besides furniture.
- O mağaza mobilya dışında birçok şey satmaktadır.
There was no one in the room besides Tom and Mary.
- Tom ve Mary'nin dışında odada hiç kimse yoktu.
Out of my salary, I had begun to save a few dollars.
- Aylığımın dışında, birkaç dolar biriktirmeye başladım.
Do not walk outside this area.
- Bu alanın dışında yürümeyin.
Innovators think outside the box.
- Yenilikçiler televizyonun dışında düşünüyorlar.
Aside from him, nobody else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
Aside from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika başkanları beyazdı.
I am saving money in order to study abroad.
- Yurt dışında eğitim yapmak için para biriktiriyorum.
He is saving money for a trip abroad.
- Yurt dışında bir yolculuk için para biriktiriyor.
Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
- Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
Traveling abroad is out of the question.
- Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
Is anyone coming besides your friends?
- Arkadaşlarının dışında kimse geliyor mu?
There was no one in the room besides Tom and Mary.
- Tom ve Mary'nin dışında odada hiç kimse yoktu.
Gabriel took nothing but the hot soup and a little sherry.
- Gabriel sıcak çorba ve biraz şerinin dışında bir şey almadı.
I know nothing except that she left last week.
- Geçen hafta gitmesinin dışında bir şey bilmiyorum.
I know nothing about her except that she is a pianist.
- Ben onun bir piyanist olması dışında onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
The kitchen table was bare except for a bowl of fruit.
- Bir kase meyvenin dışında mutfak masası bomboştu.
Our taxi pulled up outside a place called Chuck's Bar and Grill.
- Taksimiz Chuck's Bar and Grill denilen bir yerin dışında durdu.
I haven't had anything to eat for three days other than a stale sandwich, a rotten apple, and some spoiled yogurt.
- Üç gündür, bayat bir sandviç, çürük bir elma ve biraz bozuk yoğurt dışında hiçbir şey yemedim.
Tom does little other than play the guitar.
- Tom gitar çalmanın dışında çok az şey yapar.
Tom got time and a half when he worked beyond his usual quitting time.
- Tom normal çalışma saatlerinin dışında çalıştığında %50 zamlı aldı.
The mystery of life is beyond human understanding.
- Hayatın gizemi insan anlayışının dışındadır.
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance.
- Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.
The outer part of the ear is made of cartilage.
- Kulağın dış tarafı kıkırdaktan yapılmıştır.
Between the inner and outer planets is an asteroid belt.
- İç ve dış gezegenler arasında bir asteroit kuşağı vardır.
No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances.
- Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.
Sami's body had no outward sign of visible trauma.
- Sami'nin cesedinde hiçbir görünür dış travma işareti yoktu.
He is well versed in foreign affairs.
- O dışişlerinde iyi deneyimlidir.
Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
- Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
- Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
I'm going to go out this afternoon.
- Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.
Don't forget to turn off the gas before going out.
- Dışarı çıkmadan önce gazı kapatmayı unutmayın.
Be sure to turn off the gas before you go out.
- Dışarı çıkmadan önce gazın kapalı olduğundan emin olun.
She doesn't get outdoors much.
- O, evin dışına fazla çıkmaz.
She shooed him outdoors.
- O onu dışarı kışkışladı.
Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war.
- Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.
She managed to keep up appearances.
- O, dışarıya belli etmedi.
No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances.
- Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.
It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat.
- Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.
Could we have a table outside?
- Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?
I've been invited on a trip abroad, but I don't want to go.
- Yurt dışında bir geziye davet edildim, ama ben gitmek istemiyorum.
Traveling abroad is now more popular.
- Yurt dışında seyahat şimdi daha popüler.
Unless Tom tells you otherwise, you should be at tomorrow's meeting.
- Tom sana bunun dışında söylemedikçe, yarınki toplantıda olmalısın.
The food wasn't very delicious, but otherwise the party was a success.
- Yemek çok lezzetli değildi ama bunun dışında parti bir başarıydı.
Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide.
- Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.
How many exoplanets have been discovered so far?
- Şimdiye kadar kaç tane dış gezegen keşfedildi?
The exosphere is the outermost layer of our atmosphere.
- Ekzosfer atmosferimizin en dış tabakasıdır.
I never go out without buying something.
- Ben bir şey satın almadan asla dışarı çıkmam.
It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat.
- Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.
The policeman was off duty.
- Polis görev dışındaydı.