Naoto görünüş olarak babasına benziyor.
- Naoto takes after his father in appearance.
Görünüşe göre yargılamayın.
- Don't judge by appearances.
İnsanları dış görünüşüyle yargılamayın.
- Don't judge a person by his appearance.
Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.
- Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance.
Onun görünümünü çekici bulurum.
- I find her appearance attractive.
Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
- One will be judged by one's appearance first of all.
Onun görünmesi partiyi canlandırdı.
- His appearance animated the party.
Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.
- Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance.
O, dışarıya belli etmedi.
- She managed to keep up appearances.
Aniden ortaya çıkmasına şaşırdım.
- I was surprised by his sudden appearance.
Senin aniden ortaya çıkman beni şaşırttı.
- Your sudden appearance surprised me.
İlk görüntüsünü bir müzisyen olarak yaptı.
- She made her first appearance as a musician.
Büyük bir adam görüntüsünü önemsemez.
- A great man doesn't care about his appearance.
Onun görünümünü çekici bulurum.
- I find her appearance attractive.
Naoto görünüş olarak babasına benziyor.
- Naoto takes after his father in appearance.
Ben nankör görünmek istemiyorum.
- I don't want to appear ungrateful.
Televizyonda görünmek için tek şansımı kaybettim.
- I lost my only chance to appear on television.
Asla reddedemeyeceğin iki şey vardır, seks ve televizyona çıkmak.
- There are two things you never turn down: sex and appearing on television.
Kız hasta görünüyordu.
- The girl appeared sick.
Görünen o ki kız başarısız oldu.
- She failed to appear.
Bir gökkuşağı belirmeden önce, hemen hemen yağmur durmuştu.
- Scarcely had the rain stopped before a rainbow appeared.
Karanlıkta bir şekil belirdi.
- A form appeared in the darkness.
Oğlan görünüşte hafifçe babasına benziyordu.
- The boy faintly resembled his father in appearance.
O görünüşte varlıklı fakat gerçekte değildir.
- He is wealthy in appearance but not in reality.
She just put in an appearance, but then left the meeting.
Bu kaçınılmaz gibi gözüküyor.
- This appears to have been inevitable.
O, güçlü ve sağlıklı gözüküyor.
- He appears to be strong and healthy.
Dış görünüşlere aldanmayın.
- Don't be fooled by appearances.
Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.
- No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances.
Judge not according to the appearance. --John. vii. 24.
The patient had a small bowel obstruction and there was no appearance until after the obstruction resolved.
And now am come to see . . . It thy appearance answer loud report. --Milton.
Will he now retire, After appearance, and again prolong Our expectation? --John Milton.
There was a strange appearance in the sky.
His sudden appearance surprised me.
Tom hasn't made an appearance yet.
- Tom hasn't yet made an appearance.
Tom hasn't yet made an appearance.
- Tom hasn't made an appearance yet.
The Chilean Amphijubula Schust. (Schuster, 1970a) which has the facies of a small Frullania and agrees with Frullania in leaf insertion and branching, has a nontiered seta with 16 epidermal cell rows surrounding 4 inner rows.
And God ... said, Let ... the dry land appear.
A great writer appeared at that time.
The question of money always rears its ugly head in the matters of business.
... He learned important lessons about resolve, about avoiding the appearance of appeasement ...
... appearance ...