When I was little, my grandmother would put out a small bowl of milk specifically for hedgehogs.
- Ben küçükken, anneannem özellikle kirpi için küçük bir kase süt koyardı.
Instead of giving Alex a nut each time he said something, she'd only give it when he specifically said nut.
- O, Alex'e her konuşmasında bir ceviz verme yerine, onu sadece özellikle ceviz dediğinde verecekti.
This bookstore deals exclusively in old and rare books.
- Bu kitapçı özellikle eski ve nadir kitaplarla ilgileniyor.
It's one of the most exclusive addresses in the city.
- Bu, şehirdeki en özel adreslerden biri.
We want Kylie Minogue to come to Turkey, especially Gaziantep.
- Kylie Minogue'nun Türkiye'ye, özellikle Gaziantep'e gelmesini istiyoruz.
Some of the ingredients are harmful, especially if you are pregnant.
- Maddelerin bazıları, özellikle eğer hamile iseniz, zararlıdır.
Tom wasn't feeling particularly talkative.
- Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
Tom did it for no particular reason.
- Tom'un onu yapmak için özel bir nedeni yoktu.
They asked me to leave because they were going to have a personal talk.
- Benden gitmemi istediler çünkü özel bir konuşma yapacaklardı.
This is Tom Jackson, my personal assistant.
- Bu Tom Jackson, benim özel asistanım.
The press is interested in his private life.
- Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
My boss called me down for making private calls on the office phone.
- Patronum ofis telefonundan özel görüşme yaptığım için beni azarladı.
Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
- Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
The television show was interrupted by a special news report.
- Özel haber nedeniyle televizyon programı kesildi.
Please respect my privacy.
- Lütfen özel yaşamıma saygı gösterin.
Tom is a very dedicated student.
- Tom çok özel bir öğrenci.
Tom is a dedicated teacher.
- Tom özel bir öğretmendir.
You handled that particular situation very well.
- O özel durumun çok iyi şekilde üstesinden geldin.
You handled that particular problem very well.
- O özel sorunun çok iyi üstesinden geldin.
Japan has many distinctive traits.
- Japonya'nın pek çok ayırt edici özellikleri vardır.
The Japanese language has many distinctive characteristics.
- Japon dilinin birçok ayırt edici özellikleri var.
The private colleges and universities of the United States are autonomous.
- ABD'nin özel kolejleri ve üniversiteleri özerktir.
Each language has its peculiarities.
- Her dilin özellikleri vardır.
You are trespassing on private property.
- Özel mülkiyete izinsiz giriyorsunuz.
You are not allowed here. This is private property.
- Buraya giremezsin. Bu özel bir mülkiyet.
Generosity is an important trait in today's selfish society.
- Cömertlik bugünün bencil toplumunda önemli bir özelliktir.
We would like to eat. Could you serve us expressly? We need to be on our way before half past one.
- Yemek yemek istiyoruz. Özellikle bize hizmet eder misiniz? bir buçuktan önce yolda olmalıyız.
As my watch was slow, I missed the special express.
- Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.
I've hired a private tutor to help me practice my German conversation.
- Ben benim Alman konuşmamı pratik etmeme yardım etmesi için özel öğretmen tuttum.
I don't need a tutor!
- Bir özel öğretmene ihtiyacım yok!
I only wear a tie on special occasions.
- Ben sadece özel durumlarda kravat takarım.
Tom never drinks except on special occasions.
- Özel durumlar dışında Tom asla içki içmez.
Please respect my privacy.
- Lütfen özel yaşamıma saygı gösterin.
What's Tom's specialty?
- Tom'un özel ürünü nedir?
Tom's car was in the driveway.
- Tom'un arabası özel araba yolundaydı.
Tom's car is parked in the driveway.
- Tom'un arabası özel araba yoluna park ediliyor.
Your initial order is subject to a special discount of 5%.
- İlk siparişiniz% 5 oranında özel indirime tabidir.
We'll have some exceptions.
- Bazı özel durumlarımız olacak.
Is this a public or private company?
- Bu bir kamu ya da özel şirket mi?
I have a son in private school.
- Özel okulda bir oğlum var.
Tom's parents worked hard to send him to private school.
- Tom'un ebeveynleri onu özel okula göndermek için çok çalıştı.
Businesses have created more than 9.7 million private sector jobs in the past 52 months.
- İşletmeler, son 52 ay içinde 9.7 milyondan fazla özel sektör istihdamı yarattılar.
Private lessons are also available.
- Özel dersler de mevcuttur.
We need some coaching.
- Biraz özel derse ihtiyacımız var.
Mary gives private tuition in English, so that she can finance her studies.
- Mary, özel derslerini ingilizce olarak verir, böylece çalışmalarını finanse edebilir.
I only wear a tie on special occasions.
- Ben sadece özel durumlarda kravat takarım.
He never drinks except on special occasions.
- Özel durumlar dışında asla içmez.
The special effects are excellent.
- Özel efektler mükemmel.
Tom likes to dress up on special occasions.
- Tom özel günlerde giyinmeyi seviyor.
We have lobsters only on special occasions.
- Sadece özel günlerde ıstakoz yeriz.
Today's your special day.
- Bugünün senin özel günün.