I have a friend who loves me.
- Beni seven bir arkadaşım var.
My friend studies Korean.
- Arkadaşım Korece çalışıyor.
If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser.
- Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.
He's my old drinking buddy.
- O benim eski içki arkadaşım.
He is my working mate.
- O benim iş arkadaşımdır.
Tom and his mates went on a pub crawl and all ended up pretty drunk.
- Tom ve arkadaşları alemlere akıp zil zurna sarhoş oldu.
Tom drinks beer with his buddies at the local bar every weekend.
- Her hafta sonu Tom arkadaşlarıyla bir yerel barda bira içer.
Tom and I are fishing buddies.
- Tom ve ben balıkçılık arkadaşlarıyız.
I halved the money with my pal.
- Parayı arkadaşımla yarı yarıya paylaştım.
I would like to be your pen pal.
- Mektup arkadaşın olmak istiyorum.
My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious.
- Arkadaşlarım beni sessizce izliyorlardı ve, benim şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine , onlar ciddi kaldılar.
Being very clever and gentle, this dog is a good companion to me.
- Çok zeki ve nazik olduğu için, bu köpek benim için iyi bir arkadaştır.
The young man bade farewell to his comrades and relatives.
- Genç adam arkadaşlarını ve akrabalarını uğurladı.
He was angered by the murder of their comrades.
- O, arkadaşlarının cinayetiyle kızdırıldı.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
He is always isolated from his fellow workers.
- O her zaman iş arkadaşlarından izole edilmiştir.
I don't associate with people like Tom.
- Tom gibi insanlarla arkadaşlık etmem.
Tom was my younger brother's roommate in college.
- Tom kolejde küçük erkek kardeşimin oda arkadaşıydı.
He's a friend of my brother's.
- O, erkek kardeşimin bir arkadaşıdır.
He's a smart little feller.
- O zeki küçük bir arkadaştır.
You're a mighty good feller.
- Sen güçlü iyi bir arkadaşsın.
My parents are familiar with her friend.
- Ebeveynlerim onun arkadaşını tanıyorlar.
We're intimate friends.
- Biz samimi arkadaşlarız.
He is not very good company.
- O, çok iyi bir arkadaş değildir.
I just came along to keep Tom company.
- Sadece Tom'a arkadaşlık etmek için geldim.
I'm going on a date with my boyfriend today, so I've been in a very good mood since this morning.
- Bugün erkek arkadaşımla çıkıyorum, bu yüzden bu sabahtan beri çok iyi bir ruh hali içindeyim.
My boyfriend and I had sex on the first date.
- Erkek arkadaşım ve ben ilk buluşmamızda seks yaptık.
I pardoned my friend for his poor manners.
- Kötü davranışları için arkadaşımı affettim.
When meeting a person for the first time, be sure to pay attention to the distance placed between yourself and your partner.
- Birisiyle ilk kez karşılaştığında, kendinle arkadaşın arasına konulan mesafeye kesinlikle dikkat et.
I'd like you to be my partner.
- Benim arkadaşım olmanı istiyorum.
Go and speak to my colleague.
- Git ve iş arkadaşımla konuş.
He made the plan along with his colleagues.
- Planı iş arkadaşlarıyla birlikte yaptı.
Tom and his friends all have Macbooks.
- Tom ve arkadaşlarının hepsinin MacBookları var.
Macedonia and Bulgaria are not friends.
- Macedonya ve Bulgaristan arkadaş değildir.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
- Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
All the students in my class are friendly.
- Sınıfımdaki bütün öğrenciler arkadaş canlısı.
I did my best to make friends with Tom.
- Ben Tom ile arkadaş olmak için elimden geleni yaptım.
It is interesting to make friends with a foreigner.
- Bir yabancı ile arkadaş olmak ilginçtir.
I want to make friends with Nancy.
- Nancy ile arkadaş olmak istiyorum.
I want to make friends with your sister.
- Kız kardeşinle arkadaş olmak istiyorum.
Children always find a reason to become friends.
- Çocuklar her zaman arkadaş olmak için bir neden bulur.
Tom just wants to be friends with you.
- Tom sadece sizinle arkadaş olmak istiyor.
Tom wants to be friends with Mary.
- Tom Mary ile arkadaş olmak istiyor.
Mike and Ken are friends.
- Mike ve Ken arkadaşlar.
I spent the whole afternoon chatting with friends.
- Bütün öğleden sonrayı arkadaşlarla sohbet ederek geçirdim.
Take your time, folks.
- Acele etmeyin, arkadaşlar.
That's all for now, folks.
- Şimdilik bu kadar, arkadaşlar.
I want to make friends with Nancy.
- Nancy ile arkadaş olmak istiyorum.
Tom wanted to be just friends. However, Mary wanted much more.
- Tom sadece arkadaş olmak istedi. Ancak, Mary çok daha fazlasını istedi.
He has no close friends to talk with.
- Konuşacak yakın arkadaşları yok.
Tom and Mary were close friends.
- Tom ve Mary yakın arkadaşlardı.
Tom wants to be friends with Mary.
- Tom Mary ile arkadaş olmak istiyor.
I don't want to be friends with you.
- Seninle arkadaş olmak istemiyorum.
Tom and Mary have been friends since they were kids.
- Tom ve Mary çocukluklarından beri arkadaşlar.
When I was a kid, my classmates and I would all take marbles to school to play with. These days, most kids have got smartphones and iPods.
- Çocukluğumda sınıf arkadaşlarım ve ben oynamak için bütün bilyeleri okula götürürdük. Bu günlerde çoğu çocuğun akıllı telefonları ve iPod'ları var.
Tom and his girlfriend are in the same class.
- Tom ve kız arkadaşı aynı sınıfta.
How can you be sure your girlfriend isn't faking her orgasms?
- Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?
He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry.
- O yerel bir kuyumcudan çaldığı bir yüzükle kız arkadaşına evlenme teklif etti.
Cats are social animals.
- Kediler arkadaş canlısı hayvanlardır.
Tom and I are drinking buddies.
- Tom ve ben içki arkadaşlarıyız.
Tom and his buddies slit the throats of eleven men and women.
- Tom ve onun arkadaşları on bir erkek ve kadının boğazlarını kesti.
I really enjoy your company.
- Gerçekten senin arkadaşlarınla eğleniyorum.
All the doctors say that I shouldn't drink coffee, but, despite that, I do have a bit now and then when I'm in good company.
- Bütün doktorlar kahve içmemem gerektiğini söylüyorlar ama buna rağmen, sevdiğim arkadaşlarımla beraberken ara sıra birazcık içiyorum.
She has too many boyfriends.
- Onun bir sürü erkek arkadaşı var.
Her boyfriend is an idiot.
- Onun erkek arkadaşı aptal.
I ran into your girlfriend.
- Kız arkadaşına doğru koştum.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
Tom has a steady girlfriend.
- Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı var.
Tom doesn't have a steady girlfriend.
- Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı yok.
Tom and Mary have several mutual friends.
- Tom ve Mary'nin birkaç ortak arkadaşı var.
Forget it. He is our mutual friend, after all.
- Unut gitsin. Sonuçta o bizim ortak arkadaşımız.