Please use a pencil to write down your name.
- Lütfen adını yazmak için bir kurşun kalem kullan.
I tried to write down everything he said.
- Onun söylediği her şeyi yazmaya çalıştım.
Can you manage to complete the manuscript by Friday?
- Cumaya kadar el yazmasını tamamlayabilir misiniz?
Tom proofread my manuscript.
- Tom el yazmamın hatalarını düzeltti.
Journalism is printing what someone else does not want printed. Everything else is public relations.
- Gazetecilik, birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmaktır. Gerisi halkla ilişkilerdir.
I love writing compositions.
- Kompozisyon yazmayı severim.
You don't have to write out a clean copy of your composition.
- Sen kompozisyonunun temiz bir kopyasını yazmak zorunda değilsin.
My older sister is good at typing.
- Ablam yazmada iyidir.
Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied?
- Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?
He never fails to write to his mother every week.
- O her hafta annesine yazmaktan geri kalmaz.
I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
- Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
Her job was to type all the letters.
- Onun görevi bütün mektupları yazmaktı.
I go to the country every summer.
- Her yaz köye giderim.
How much money was saved in preparation for the summer vacation?
- Yaz tatiline hazırlık için ne kadar para biriktirildi?
It took me several hours to write it.
- Onu yazmak birkaç saatimi aldı.
He never fails to write to his mother every week.
- O her hafta annesine yazmaktan geri kalmaz.
You shouldn't write in library books.
- Kütüphane kitaplarına yazı yazmamalısın.
Give me some paper to write on.
- Yazı yazmak için bana biraz kağıt verin.
Photography is writing with light.
- Fotoğrafçılık ışık ile yazı yazmaktır.
The goal of writing is to make others see.
- Yazı yazmanın amacı, başkalarını görmesini sağlamaktır.
The clerk nodded, so the woman wrote a check and handed it over.
- Katip başını salladı bu yüzden kadın bir çek yazdı ve onu teslim etti.
In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband.
- 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.
You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately.
- Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.
She wrote the book with very little effort.
- Çok az bir gayretle kitabı yazdı.
Jim wrote the letter for Betty.
- Jim, mektubu Betty'ye yazdı.
Tom, do you know what kind of script this is? Probably Tibetan, but I can't read a bit of it.
- Tom, bunun ne tür bir yazıt olduğunu biliyor musun? Muhtemelen Tibet, ama ondan bir parça okuyamıyorum.
I can't read handwritten script, so could you please write it in printed script?
- Ben el yazılı senaryoyu okuyamam, bu nedenle bunu kitap harfleriyle yazar mısınız?
How long did it take you to write the letter?
- Mektubu yazmak ne kadar zamanını aldı?
Getting down will take three hours.
- Yazmak üç saat sürecek.
Tom quit writing and put down his pen.
- Tom yazmaktan vazgeçti ve kalemini bıraktı.
Every writer, in order to write clearly, must put himself in his reader's shoes.
- Her yazar açıkça yazmak için kendini okuyucunun yerine koymalı.
She is engaged in writing letters.
- O, mektupları yazmakla meşguldü.
The true secret of writing a good letter is to write as if you were talking.
- İyi bir mektup yazmanın gerçek sırrı sanki konuşuyormuşsun gibi yazmaktır.
Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
- Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
I would like to write hundreds of words more to Tatoeba but I have to go back to my work.
- Tatoeba'ya daha yüzlerce kelime yazmak istiyorum, fakat işime dönmem lazım.
He penned it down so as to not forget it.
- Onu unutmamak için yazdı.
He never fails to write to his mother every week.
- O her hafta annesine yazmaktan geri kalmaz.
You must not write a letter with a pencil.
- Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.
Tom jotted down a message to Mary.
- Tom Mary'ye bir mesaj yazdı.
Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
- Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
I prefer reading to writing.
- Okumayı yazmaya tercih ederim.
You should go to specialist, for now I will prescribe you medicine.
- Bir uzmana gitmen gerekir, şimdilik sana ilaç yazacağım.
Let's see what fate has prescribed.
- Kaderde ne yazıyormuş görelim.
All answers must be written according to the instructions.
- Bütün cevaplar talimatlara göre yazılmalıdır.
This poem was originally written in French.
- Bu şiir, orijinal olarak Fransızca yazılmıştır.
I will write down your name and address.
- Adınızı ve adresinizi yazacağım.
Write down your date of birth here.
- Doğum tarihinizi buraya yazın.
Please write with a pen.
- Lütfen bir dolmakalem ile yaz.
Please write with a pencil.
- Lütfen bir kurşun kalemle yaz.
I can't read handwritten script, so could you please write it in printed script?
- Ben el yazılı senaryoyu okuyamam, bu nedenle bunu kitap harfleriyle yazar mısınız?
A newspaper printed a story about the operation.
- Bir gazete operasyon hakkında bir hikaye yazdı.
It can be hard to find skilled employers in southeast of Turkey where the literacy rate is low.
I must write down his address before I forget it.
- Ben onu unutmadan önce onun adresini yazmak zorundayım.
Please use a pencil to write down your name.
- Lütfen adını yazmak için bir kurşun kalem kullan.
Bicycles are for summertime.
- Bisikletler yaz içindir.
I like cold potato salad in the summertime.
- Yaz zamanı soğuk patates yemeyi severim.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard.
- Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.
Tom has his notebook out and is ready to write.
- Tom'un dışarıda bir not defterine sahip ve yazmak için hazır.
I wanted to write myself a little note.
- Kendim küçük bir not yazmak istedim.
Tom quit writing and put down his pen.
- Tom yazmaktan vazgeçti ve kalemini bıraktı.
You don't have to write out a clean copy of your composition.
- Sen kompozisyonunun temiz bir kopyasını yazmak zorunda değilsin.
Don't use a pencil to write the exam.
- Sınav sırasında yazmak için bir kalem kullanmayın.
This pen is very easy to write with.
- Bu dolma kalemle yazmak çok kolay.