Tom was guilty of spreading lies about Mary.
- Tom Mary hakkında yalanları yaymakla suçluydu.
He was accused of corrupting morals and spreading dangerous ideas.
- O, ayartıcı ahlakla ve tehlikeli fikirleri yaymakla suçlandı.
Humans are the vehicles that genes use to propagate themselves.
- İnsanlar genlerin kendilerini yaymak için kullandığı araçlardır.
That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted.
- O örgüt hiçbiri güvenilir olamayacak kadar çok bilgiyi yaymaktadır.
Life isn't tied with a bow, but it's still a gift.
- Hayat bir yayla bağlı değildir ama o hâlâ bir hediyedir.
We have to get Heracles' bow back.
- Heracles'in yayını geri almalıyız.
Tom often thinks of Mary when he hears a string quartet.
- Tom yaylı sazlar dörtlüsü duyduğunda sık sık Mary'yi düşünür.
A violin is a stringed instrument.
- Keman, yaylı bir enstrümandır.
The fire, which has been raging for over a week in eastern California, continues to expand.
- Bir haftadır kırıp geçiren Doğu Kaliforniya'daki yangın, yayılmaya devam ediyor.
We need to spread more awareness.
- Daha fazla bilinci yaymamız gerekiyor.
Check your blanket before spreading your legs.
- Bacaklarını yaymadan önce battaniyeyi kontrol et.
I cannot release that information. It is private.
- O bilgiyi yayınlayamam. O özel.
Why was this news released?
- Bu haber neden yayımlandı?
Who could be spreading that news?
- Bu haberi kim yayıyor olabilir?
She tried to prevent the rumor from spreading.
- O, söylentinin yayılmasını engellemeye çalıştı.
That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted.
- O örgüt hiçbiri güvenilir olamayacak kadar çok bilgiyi yaymaktadır.
Cep telefonları radyasyon yayar.
Heat was spread throughout the room by the electric stove.
- Isı odanın her tarafına elektrik sobasıyla yayıldı.
A dreary landscape spread out for miles in all directions.
- Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.
Tom has been spreading rumors about Mary.
- Tom Mary hakkında söylentiler yaymaya başladı.
He was accused of corrupting morals and spreading dangerous ideas.
- O, ayartıcı ahlakla ve tehlikeli fikirleri yaymakla suçlandı.
The arc of the moral universe is long, but it bends toward justice.
- Ahlaki evrenin yayı uzun, ancak adalete doğru eğilir.
The motor overheated and is now emitting smoke.
- Motor hararet yaptı ve şimdi duman yayıyor.
Planets don't emit light by themselves.
- Gezegenler kendiliğinden ışık yaymazlar.
Yay! I have finally finished my work!.