Ben bu hikayeyi defalarca kez dinledim.
- I've heard this story scores of times.
Let's do it another time.
- Machen wir das ein anderes Mal.
Let's play chess another time.
- Lass uns ein anderes Mal Schach spielen.
People had more money to spend on new goods.
- İnsanların yeni mallara harcamak için daha fazla parası vardı.
They sell imported goods at the shop.
- Onlar dükkânda ithal mallar satıyorlar.
Salt was a rare and costly commodity in ancient times.
- Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı.
Happiness isn't merely having many possessions.
- Mutluluk sadece birçok mala sahip olmak değildir.
Better to give up possessions than to live in discontent with others.
- Başkaları ile hoşnutsuzluk içinde yaşamaktansa dünya malından vazgeçmek daha iyi.
Layla's assets were frozen.
- Leyla'nın mal varlıkları donduruldu.
Tom put all of his assets in a blind trust.
- Tom tüm mal varlığını bir kayyuma devretti.
My textbooks cost a lot.
- Ders kitaplarım çok paraya mal olmaktadır.
This book costs 3,000 yen.
- Bu kitap 3000 yene mal olmaktadır.
Slaves were considered property.
- Köleler mal olarak kabul edildi.
Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
Tom was holding a small box of stuff.
- Tom küçük bir malzeme kutusu tutuyordu.
He has over a million dollars in assets.
- Bir milyon doların üzerinde mal varlığı var.
Tom put all of his assets in a blind trust.
- Tom tüm mal varlığını bir kayyuma devretti.
The supermarket has a large stock of merchandise.
- Süpermarketin büyük bir mal stoku var.
The more people buy a given item of merchandise, the higher its price.
- İnsanlar malların belirli bir öğesini ne kadar çok alırsa, onun fiyatı o kadar yüksek olur.
a grand mal seizure.
med-mal litigation.