uygulamak

listen to the pronunciation of uygulamak
Türkçe - İngilizce
{f} apply

If your baby is prone to rashes, you may want to apply diaper cream, powder, or petroleum jelly after cleaning your baby's bottom. - Bebeğiniz pişiklere eğilimli ise, bebeğinizin altını temizledikten sonra bebek bezi kremi, toz veya vazelin uygulamak isteyebilirsiniz.

{f} implement

It's a plan to implement. - Bu uygulamak için bir plan.

Although the decision to implement this plan has already been made, the finer points still need to be planned out. - Bu planı uygulamak için karar verilmesine rağmen, ince noktaların hâlâ planlanmaya ihtiyacı var.

carry out

It is easy for him to carry out the plan. - Onun için planı uygulamak kolay.

Soldiers must carry out their orders. - Askerler onların emirlerini uygulamak zorundadır.

{f} perform
practise
exert
introduce
dispense
transfer into practice
designate
execute
operate in practice
conform
put to use
(deyim) carry into execution
put on
turn
(deyim) carry into action
(deyim) carry into practice
put into effect
(deyim) bring to bear
to superimpose (one thing) on (another)
(Kanun) carry into effect
practice
impose
administer
to carry out, apply, put (a plan, a law) into practice
(Hukuk) to implement, to enforce, to apply
fulfil
exercise
fulfill
realize
deploy
impart
to apply, to carry out, to put into practice, to enforce, to execute, to realize, to practise, to practice
enforce

The laws were very difficult to enforce. - Yasaları uygulamak çok zordu.

put into practice
complete
applicate
effect
uygulama
execution
uygulama
practice

I see no reason why I shouldn't put it into practice. - Onu niçin uygulamamam gerektiğinin sebebini anlamıyorum.

I agree with the ban in principle, but in practice it will be extremely difficult. - Ben prensip olarak yasağa katılıyorum fakat uygulamada oldukça zor olacak.

uygulama
implementation

The concept is good, but the implementation is awful. - Konsept iyi, ancak uygulama berbat.

Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses. - Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.

uygula
{f} implement

The austerity measures that many city governments have implemented are hugely unpopular. - Pek çok kent yöneticilerinin uyguladığı kemer sıkma politikası son derece sevimsizdir.

Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses. - Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.

ceza uygulamak
punish
deney uygulamak
experiment
indirim uygulamak
(Politika, Siyaset) make a reduction
indirim uygulamak
(Politika, Siyaset) grant a remission
kanun uygulamak
enforce law
test uygulamak
test
uygula
(Bilgisayar) apply onto
uygula
{f} practice

I agree with the ban in principle, but in practice it will be extremely difficult. - Ben prensip olarak yasağa katılıyorum fakat uygulamada oldukça zor olacak.

He practiced every day at home. - O, evde her gün uygulama yaptı.

uygulama
exercising
uygulama
imposition
uygulama
effectuation
uygulama
workshop
uygulama
prosecution
uygulama
(Bilgisayar) don't apply
uygulama
(Askeri) implementetion
uygulama
(Askeri) activation
uygulama
introduction
uygulama
(Biyokimya) manipulation
uygulama
(Ticaret) treatment
yasa uygulamak
enforce a law
uygula
apply

Apply two coats of the paint for a good finish. - İyi bir sonuç için iki tabaka boya uygula.

The final value theorem does not apply if the system is not stable. - Eğer sistem istikrarlı değilse, son değer teoremi uygulanmaz.

uygula
{f} applied

Science can be dangerous when applied carelessly. - Dikkatsizce uygulandığı zaman bilim tehlikeli olabilir.

She applied a bandage to the wound. - Yaraya bir bandaj uyguladı.

uygula
{f} implementing
uygulama
application

This application just eats up your battery. - Bu uygulama, tek kelimeyle, pilini tüketiyor.

Tom eventually figured out how to install a free database application on his computer. - Tom sonunda kendi bilgisayarına ücretsiz bir veritabanı uygulamasını yüklemeyi anladı.

uygulama
praxis
uygulama
{i} effect

The effective application of antiseptics is an important matter in the prevention of hospital infections. - Antiseptiklerin etkin uygulaması hastane enfeksiyonlarının önlenmesinde önemli bir konudur.

Uygulama
application of
uygulama
ımplementation
uygulama
practice of
asit testi uygulamak
put to the acid test
aşırı vergi uygulamak
overtax
basınç uygulamak
exert pressure
basınç uygulamak
pressure
basınç uygulamak
pressurize
bir indirim uygulamak
(Hukuk) (yapmak) to apply (make) a reduction
değişik fazlar uygulamak
phase
diplomasi uygulamak
diplomatize
elektroşok uygulamak
shock
eletroşok uygulamak
electrotreat
indirim uygulamak
(Hukuk) (yapmak) to apply (make) a reduction, to grant a remission
iskonto uygulamak
give discount
karartma uygulamak
dim out
katı disiplin uygulamak
keep a firm hand on
kuralı uygulamak
apply a rule
metre sistemi uygulamak
go metric
parafin uygulamak
paraffin
parafin uygulamak
paraffine
psikanaliz tedavisi uygulamak
to psychoanalyse, to analyse
radyoterapi uygulamak
radio
sansür uygulamak
precensor
sansür uygulamak
censor
sansür uygulamak
bowdlerize
strateji uygulamak
(Spor) practicing strategy
tarife uygulamak
tariff
tedavi uygulamak
administer treatment
termoterapi uygulamak
heat treat
test uygulamak
test out
uygula
apply to

The law doesn't apply to this case. - Yasa bu durumda uygulanmaz.

The rule does not apply to his case. - Kural bu duruma uygulanamaz.

uygulama
superimposing (one thing) on (another)
uygulama
(Hukuk) implementation, practice, application, enforcement
uygulama
administration
uygulama
exercise
uygulama
enforcement

The government will adopt enforcement measures to solve this problem. - Hükümet bu sorunu çözmek için uygulama önlemleri benimseyecektir.

uygulama
pursuance
uygulama
technics
uygulama
practice, application, execution
uygulama
carrying out, application, putting (a plan, a law) into practice
uygulama
technic
yanlış uygulamak
misapply
yaptırım uygulamak
put leverage on smb
yaptırım uygulamak
(Hukuk) to impose sanctions
yeni model uygulamak
remodel
yeniden uygulamak
reapply
yönetmelikleri uygulamak
(Hukuk) implement regulations
özel işlem uygulamak
process
ısı uygulamak
heat treat
ışın tedavisi uygulamak
x-ray
ışın tedavisi uygulamak
radio
Türkçe - Türkçe
Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, düşünceyi herhangi bir alanda hayata geçirmek, tatbik etmek
Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, düşünceyi herhangi bir alanda hayata geçirmek, tatbik etmek: "Bu yeni yaşam üslubunu şimdiden uygulamak için somut eylemlere geçiyorlar."- H. Taner. Üst üste getirmek, üstüne koymak, tatbik etmek
Üst üste getirmek, üstüne koymak, tatbik etmek
tatbik etmek
Uygulama
aplikasyon
Uygulama
tatbikat
uygulama
Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, düşünceyi herhangi bir alanda hayata tatbik etme, tatbik: "Bir çeşit uygulama oluyordu yazdıkları."- N. Cumalı
uygulama
Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, düşünceyi herhangi bir alanda hayata tatbik etme, tatbik
uygulama
Uygulamak işi, tatbikat, tatbik, pratik
uygulamak