tamamlık

listen to the pronunciation of tamamlık
Türkçe - İngilizce
{i} integrity
completeness
tamam
okay

It's okay to look, but it's rude to stare. - Görünmek için tamam ama bakmak için kaba.

Why is it okay for boys, but not for girls? - Neden erkekler için tamam, ama kızlar için değil?

tamam
alright

Alright, see you then. - Tamam, görüşürüz o zaman.

Alright, mom, I get it! - Tamam, anne, bunu anlıyorum!

tamam
all right

I think it's all right now. - Sanırım o şimdi tamam.

All right. I'll accept your offer. - Tamam, önerinizi kabul edeceğim.

tamam
{ü} yeah

Yeah, show us your t... ranslations... - Tamam, bize çevirilerini göster.

Everybody pulled their socks up, yeah. - Herkes aklını başına devşirdi, tamam.

tamam
yes

Yesterday, we finished constructing the new stage. - Dün yeni aşama inşaatını tamamladık.

Yes, you're quite right. - Evet, sen tamamen haklısın.

tamam
ready

We're not totally ready yet. - Biz henüz tamamen hazır değiliz.

Please be ready in about half an hour, okay? - Lütfen yaklaşık yarım saat içinde hazır ol, tamam mı?

tamam
{s} finished

I haven't quite finished eating. - Ben yemeği tamamen bitirmedim.

Have you finished the papers? - Belgeleri tamamladın mı?

tamam
allright
tamam
ok!

Write me sometime, OK? - Bir ara bana yaz tamam mı?

My studies are going okay. - Benim çalışmalar tamam olacak.

tamam
(Argo) okey-dokey
tamam
the whole

On the whole I agree with you. - Sana tamamen katılıyorum.

He bought the whole nine yards. - O, dokuz yardın tamamını satın aldı.

tamam
(Bilgisayar) finish

It is utterly impossible to finish the work within a month. - Bir ayda işi tamamen bitirmek imkansız.

Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer. - Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.

tamam
over

Liisa was completely overwhelmed, but there was no one there who could've helped her. - Liisa tamamen bunalmıştı fakat orada ona yardım edebilecek kimse yoktu.

I wish this was all over. - Keşke bu tamamen bitse.

tamam
right

I am quite all right now. - Ben şimdi tamamen iyiyim.

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

tamam
intact
tamam
done!

Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing. - Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.

I think our work here is done. - Sanırım buradaki işimiz tamam.

tamam
very well then
tamam
(Konuşma Dili) deal

OK, we've got a deal. - Tamam, bir anlaşmamız var.

tamam
exact

You and Tom are exactly the same. - Sen ve Tom tamamen aynısınız.

Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him. - Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.

tamam
ok, ok
tamam
roger that
tamam
to a tee
tamam
(Argo) good-oh
tamam
(deyim) it's all right

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

It's all right, Tom. Everything's all right now. - Tamam Tom. Şu anda her şey yolunda.

tamam
well

I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say. - Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.

His family are all very well. - Onun ailesi tamamen çok iyidir.

tamam
well and good
tamam
full

Tom is fully aware of the problem. - Tom tamamen problemin farkında.

All the cherry trees in the park are in full bloom. - Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.

tamam
(Bilgisayar) fixed
tamam
correct

You are entirely correct; habits play a very large role in people's lives. - Sen tamamen doğru söylüyorsun; alışkanlıklar insanların hayatında çok büyük rol oynar.

She has finished correcting the exercises. - Alıştırmaları düzeltmeyi tamamladı.

tamam
okey
tamam
agreed
tamam
OK
tamam
complete

He was completely absorbed in his work. - Tamamen işine dalmıştı.

All is completed with this. - Hepsi bununla tamamlandı.

tamam
gross
tamam
is up
tamam
complete, not lacking in any part
tamam
O.K

I'll hide and you find me. O.K.? - Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?

tamam
mature
tamam
fully; for all of, for a whole: Tamam on gün sürdü. It went on all of ten days
tamam
precisely
tamam
that's all right
tamam
O.K.!/All right!/Very well!
tamam
rightoh
tamam
all (of the), the whole (of the): Binanın tamamı yandı. The whole building burned down
tamam
exactly

That's exactly what I expected to happen. - Bu tamamen olmasını beklediğim şey.

You and Tom are exactly the same. - Sen ve Tom tamamen aynısınız.

tamam
righto
tamam
roger
tamam
correct, free of mistakes: Hesaplarınız tamam. Your arithmetic is correct
tamam
it's a deal
tamam
complete, ready; finished, over; correct, right; the whole; All right!, Okay!, OK!, Done!
tamam
according to Hoyle
tamam
ready; complete; finished
tamam
used to express displeasure sarcastically: Tamam, bir bu eksikti! Great! This is all I need!
tamam
time is up
tamam
eact
tamam
{s} done

Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing. - Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.

All my homework is done. - Bütün ödevlerim tamam.

Türkçe - Türkçe

tamamlık teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Ne eksik ne fazla
TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Tam, eksiksiz, noksansız
TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Münasib, uygun
TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Bitme, bitirme, son, nihayet
tamam
Yanlış ve yalan olmayan, doğru
tamam
Taşıtların yola koyulabileceğini anlatır
tamam
Evet, peki, olur!
tamam
Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenir
tamam
Bütün, tüm
tamam
Tamamlanmış, bitmiş
tamam
Eksiksiz
tamam
Tamamlanmış, bitmiş: "Haydi Abbas, vakit tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam."- C. S. Tarancı