Çocuk çabucak öğreniyor.
- The child is learning quickly.
Zaman çabucak geçiyor.
- Time passes by quickly.
Onlar hızla evlerini terk ettiler.
- They left their house quickly.
O, hızla yaşlanıyordu.
- She was aging quickly.
Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
- Please come home as quickly as possible.
Ona mümkün olduğunca çabuk ihtiyacım var.
- I need it as quickly as possible.
Biz hepimiz öleceğiz, bazılarımız çabucak, diğerleri acele etmeyecek.
- We will all die, some quickly, others will take their time.
Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.
- At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.
Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
- Sound travels very quickly.
Çok hızlı şekilde hareket etmek zorundayız.
- We have to move very quickly.
Hastalığın hızlıca yayılmasını önlemek kolay bir görev değildi.
- To prevent the disease from spreading quickly was not an easy task.
Aradığı kelimeyi bulmak için sayfayı hızlıca taradı.
- He quickly scanned the page for the word he was looking for.
Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.
- At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.
Koşabildiğim kadar hızlı koştum.
- I ran as quickly as I could.
Ağabeyim çok hızlı bir şekilde ev ödevini bitirdi.
- My elder brother finished his homework very quickly.
Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
- World War One did not end quickly or easily.
Bakım onu çabuk yaşlandırdı.
- Care aged him quickly.
Hızlı bir kahvaltı yaptım.
- I had a quick breakfast.
Ağabeyim çok hızlı bir şekilde ev ödevini bitirdi.
- My elder brother finished his homework very quickly.
Onlar hızla evlerini terk ettiler.
- They left their house quickly.
O, hızla yaşlanıyordu.
- She was aging quickly.
Hızlı hareket etmek zorundasın.
- You must move quickly.
Çocuk çabucak öğreniyor.
- The child is learning quickly.
Haydi bu resmi çabucak tamamlayalım.
- Let's complete this picture quickly.
Tom kıvrak zekalı, değil mi?
- Tom is quick-witted, isn't he?
O kıvrak zekalı bir adam.
- He is a quick-witted man.
Endişeli ev hanımı telefonun zilini duydu ve hemen ahizeyi kaldırdı.
- The worried housewife heard the telephone ring and quickly picked up the receiver.
Çoğu insan hızla yer ve yiyecek hemen yok olur.
- Most folks ate very quickly and the food soon disappeared.
Çabucak hazırlanmalısın.
- You must get ready quickly.
Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.
- Dan fixed a quick meal for Linda.
My father is old but he still has a quick wit.
That was a quick meal.
He's a quick runner.
Is black with grief eternal for thy sake.
Come here, quick!.
She was quick with child.
You have to be very quick to be able to compete in ad-lib theatrics.
... chops back pretty quickly. ...
... that may act against their owners' or users' interests can be quickly found out. You'd ...