yaşayan

listen to the pronunciation of yaşayan
Türkçe - İngilizce
{s} vital
living

No living thing could live without air. - Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.

Most living creatures in the sea are affected by pollution. - Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.

in the flesh
animate
live

No living thing could live without air. - Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.

He who lives by the sword shall die by the sword. - Kılıçla yaşayan kılıçla ölecek.

alive

Carl is the tallest man alive. - Yaşayan en uzun adam Carl'dır.

Elephants are the largest land animals alive today. - Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.

lived

My parents and little brother, who lived in the suburbs of Tokyo, died in the big earthquake. - Tokyo banliyölerinde yaşayan ebeveynlerim ve küçük erkek kardeşim büyük bir depremde öldüler.

When Tom was a kid, he became obsessed with the girl who lived across the street from him. - Tom çocukken, onun karşısındaki caddede yaşayan kıza saplantılı oldu.

quick
going
living on
inhabiting
living in

I have a friend living in London. - Londra'da yaşayan bir arkadaşım var.

The new road will benefit the people living in the hills. - Yeni yolun tepede yaşayan insanlara faydası olacaktır.

yaşayan ölü
zombie
yalnız yaşayan
solitary

Aardvarks are solitary animals. - Yerdomuzları yalnız yaşayan hayvanlardır.

yabancı ülkede yaşayan
expatriate
yabancı ülkede yaşayan kimse
expatriate
yalnız yaşayan kimse
loner
yalnız yaşayan kimse
hermit
yalnız yaşayan kız
bachelor girl
bir yıl yaşayan bitki
annual
suda yaşayan
aquatic
ağaçta yaşayan
arboreal
toplumdan uzak yaşayan kimse
recluse
yaşa
{f} live

Nobody lives in this house. - Bu evde hiç kimse yaşamıyor.

Please tell me where you will live. - Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.

yaşa
{f} living

I like living with you. - Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.

I love living with you. - Sizinle yaşamayı seviyorum.

fas'ta yaşayan berberi kabilesi
barber tribe living in Morocco
madagaskar'da yaşayan ötücü bir kuş
passerine birds living in madagascar
sakin, kendi hâlinde yaşayan
residents, who live in their own state of
suda yaşayan hayvanlar
aquatic animals
amerika'da yaşayan latin kökenli kimse
Latino
banliyöde yaşayan kimse
commuter
bekâr ve tek başına yaşayan kız
bach girl
bireysel yaşayan bir mercan
(Jeoloji) calceolid
bohem hayat yaşayan
bohemian
bohem hayat yaşayan kimse
Bohemian
bohem hayat yaşayan yazar
garreteer
dağ göllerinde yaşayan bir tür alabalık
char
evli olmadan birlikte yaşayan
(Argo) shacked
gölde sırıklar üzerindeki evde yaşayan kimse
lake dweller
gölde yaşayan
lacustrine
hayal dünyasında yaşayan kimse
escapist
hızlı yaşayan kimse
swinger
iki yıl yaşayan bitki
biennial
karada ve denizde yaşayan
amphibious
kocasından ayrı yaşayan kadın
grass widow
komünde yaşayan kimse
Communard
kısmen suda yaşayan
(Hayvan Bilim, Zooloji) semiaquatic
londra'nın doğusunda yaşayan kimse
East Ender
manastırda yaşayan
monastic
manastırda yaşayan tarikat üyesi
cenobite
nehirde yaşayan
fluvial
oksijen kullanarak yaşayan
(Askeri) aerobic
ormanda yaşayan
woodland
ormanda yaşayan kimse
woodsman
ormanda yaşayan kimse
woodman
ren nehri'nin batısında yaşayan alman
Rhinelander
sebzelerde yaşayan
vegetarian
suda yaşayan bir tür omurgasız hayvan
polyzoon
suda yaşayan hayvan veya bitki
aquatic
suya asılı yaşayan mikroskobik deniz canlıları
plankton
sömürgede yaşayan kimse
colonist
sınırda yaşayan kimse
frontiersman
tatlısuda yaşayan
freshwater
tavanarasında yaşayan kimse
garreteer
toplu halde yaşayan
gregarious
toplu halde yaşayan
social
topluma uymadan yaşayan
Bohemian
uzaklarda yaşayan
far-flung
yaşa
huzza
yaşa
Hurray!, Hooray!
yaşa
cheers
yaşa
long live

Long live the Tatoeba Project! - Çok yaşa Tatoeba Projesi!

Long live the Soviet Union! - Çok yaşa Sovyetler Birliği!

yaşa
viva
yaşa
whoopee
yaşa
hurray

Hurray! I have found it! - Yaşasın! Ben onu buldum!

yaşa
hooray
yaşa
hurrah
yaşa
know

They don't know what difficulties Tom went through in his youth. - Onlar, Tom'un gençliğinde hangi zorlukları yaşadığını bilmiyorlar.

Did you know that some foxes lived on this mountain? - Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?

yaşa
inhabit

In this country, most of the inhabitants are Sunni Muslims. - Bu ülkede yaşayanların çoğu Sünni Müslümandır.

The region has never been inhabited by people. - Bölgede insanlar hiç yaşamadı.

yaşa
subsist
yaşayanlar
the living
yerkürede yaşayan kimse
tellurian
yerli kadınla yaşayan beyaz adam
combo
ırmak kenarında yaşayan
riverain
şehir dışındaki lüks sitede yaşayan kimse
exurbanite
Türkçe - Türkçe

yaşayan teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Yaşa
yaşasın
yaşa
Hoşnutluk, sevinç gibi duyguları anlatmak için söylenir
yaşa
Hoşnutluk, sevinç gibi duyguları anlatmak için söylenir: "Ey vatan, ey mübarek vatan, bin yaşa."- T. Fikret
yaşayan