kişi teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- person
You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.
- Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.
Bilal is a person of knowledge.
- Bilal bilgili bir kişidir.
- persona
Personal computers are very useful.
- Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.
The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
- Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
- gram. person
- self
Many people suffer from low self-esteem.
- Birçok kişi kendine saygı azlığından muzdarip.
Self-publishing is a way to talk to the public.
- Kişisel yayıncılık, halkla konuşmanın bir yoludur.
- cad
- one
My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
- Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
- person, human being
- head
If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders.
- Eğer çekici bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, omuzlarınızda iyi bir kafaya sahip olmalısınız.
More than 50 people died from the recent eruption. Volcanic rocks struck some victims in the head.
- Son püskürmede 50'den fazla kişi öldü. Volkanik kayalar bazı kurbanların başına çarptı.
- person, individual; dramatis persona
- poll
- individual
It is likely that the police confused the two individuals as they both had similar facial features.
- Benzer simaları olduğu için polisin iki kişiyi birbiriyle karıştırmış olması muhtemel.
Every person is an individual.
- Her kişi bir bireydir.
- Wight
- soul
You're a brave soul if you want to climb the Urals.
- Urallara tırmanmak istiyorsan sen cesur bir kişisin.
Tom is a very brave soul.
- Tom çok cesur bir kişidir.
- dramatis persona
- wallah
- thing
I was the one who did the wrong thing, not you.
- Yanlış şey yapan kişi bendim, sen değil.
I thought you'd be the last person to do such a thing.
- Böyle bir şey olacak son kişi olduğunuzu düşündüm.
- cove
- figure
How did you figure out Tom was the one who did it?
- Onu yapan kişinin Tom olduğunu nasıl öğrendin?
A really perceptive person can figure out a whole situation with just a few clues. That's the kind of person I want you to become.
- Sezgileri gerçekten kuvvetli bir insan bütün bir durumu sadece birkaç ipucuyla çözebilir. Bu olmak istediğim kişi türüdür.
- (Bilgisayar) contact
People with autism often don't make eye contact when talking to someone.
- Otizmli kişiler, birisiyle konuşurken çoğu zaman göz teması kurmazlar.
Would you like to add me to your contact list?
- Kişi listene beni eklemek ister misin?
- fellow
- man
That's one small step for a man, one giant leap for mankind.
- Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.
There were too many people at the concert.
- Konserde çok fazla kişi vardı.
- life
We all try hard to make the grade in life, but only a few succeed.
- Hayatta derece yapmak için hepimiz çok çalışırız fakat sadece birkaç kişi başarır.
One's lifestyle is largely determined by money.
- Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
- bird
Fine feathers make fine birds.
- Güzel giysiler kişiyi güzel gösterir.
- people
There are four people in my family.
- Ailemde dört kişi var.
One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
- bod
Sami was the one who discovered Layla's body.
- Sami, Leyla'nın cesedini keşfeden kişiydi.
The police drew up a list of persons of interest after the discovery of Mary's body.
- Polis Mary'nin vücudunun keşfinden sonra ilgi kişilerin bir listesini hazırladı.
- character
She has totally changed her character.
- Kişiliğini tamamen değiştirdi.
He's a man of very good character.
- O çok iyi kişilikli bir adamdır.
- capita
About 320,000 people live in Iceland. The capital of Iceland is Reykjavik.
- İzlanda'da yaklaşık 320.000 kişi kişi yaşar. İzlanda'nın başkenti Reykyavik'dir.
The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago.
- Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.
- ünlü kişi
- celebrity
Mary enjoys being a celebrity.
- Mary bir ünlü kişi olmaktan hoşlanır.
- tüzel kişi
- legal entity
- kişi-saat
- (Ticaret) man-hour
- kişi başına düşen milli gelir
- Per capita income
- kişi adılı
- personal pronoun şahıs zamiri
- kişi adılı gram
- personal pronoun
- kişi arkadaşından bellidir
- (Atasözü) A person is known by the company he keeps
- kişi başı
- head
- kişi başına
- a head, per head
- kişi başına
- per head
- kişi başına
- per capita
- kişi başına düşen
- capitation
- kişi başına düşen gelir
- per capita income
- kişi başına düşen pay
- per capita quota
- kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla
- (Hukuk) GDP per head
- kişi başına tüketim
- per capita consumption
- kişi başına yapılan yardım
- capitation grant
- kişi dokunulmazlığı
- (Hukuk) personal inviolability
- kişi dokunulmazlığı
- personal inviolability, immunity from arrest or prosecution
- kişi eki gram
- personal ending
- kişi farkı gözetmemek
- be no respecter of persons
- kişi ve hizmet dolaşımı
- (Hukuk) movement of persons and principles
- kişi ver yer adlarının uydurulduğu roman
- roman a clef
- kişi özelliği
- selfhood
- kişi-yıl
- (Tıp) person-year
- kimsenin enayisi olmayan kişi
- nobody's fool
- kira geliri sağlayan kişi
- (Ticaret) rentier
- neslinden olan kişi
- descendant
- bir başkasıyla aynı amaca hizmet eden kişi
- (Hukuk) counterpart
- borsada halka satılmayan yeni senetleri alan kişi
- underwriter
- girişken kişi
- go getter
- güzel kişi
- beauty
- bilgili kişi
- (Argo) egghead
- bilir kişi
- expert witness
- bilir kişi
- (Ticaret) referee
- bilir kişi
- consultant
- birinci kişi
- (Dilbilim) first person
- birçok kişi
- many people
- dengesiz kişi
- chameleon
- doktora yapmış kişi
- doctor
- dürüst kişi
- salt of the earth
- dürüst olmayan kişi
- a bad egg
- etkili kişi
- (Ticaret) power
- garip bir kişi
- eccentric
- güvenilir kişi
- trust
- güvenilir kişi
- trustee
- güvenilir kişi
- salt of the earth
- iki kişi
- twosome
- ipotek alan kişi
- (Ticaret) mortgagee
- irtibat kurulacak kişi
- (Politika, Siyaset) contact person
- iyi kişi
- (deyim) good egg
- kendisine ödenecek olan kişi
- (Ticaret) payee
- kişiler
- (Bilgisayar) users
- kişiler
- (Bilgisayar) persons
This site contains content not suitable for persons under the age of 18.
- Bu site 18 yaşın altındaki kişiler için uygun olmayan içerik içeriyor.
The police drew up a list of persons of interest after the discovery of Mary's body.
- Polis Mary'nin vücudunun keşfinden sonra ilgi kişilerin bir listesini hazırladı.
- kişiler
- people
His novels are popular among young people.
- Onun romanları genç kişiler arasında ünlüdür.
Generosity is innate in some people.
- Cömertlik bazı kişilerde doğuştandır.
- korkak kişi
- chicken
- lehine ipotek verilen kişi
- (Ticaret) mortgagee
- profesyonel kişi
- professional person
- sorumlu kişi
- individual responsible
- sorumlu kişi
- contact person
- tahsil edecek kişi
- (Ticaret) payee
- tasdik eden kişi
- (Kanun) affirmative
- yeni kişi
- (Bilgisayar) new contact
- yerinden edilmiş kişi
- (Askeri) displaced person
- yetkili kişi
- authority
- yetkili kişi
- contact
- önemli kişi
- personality
- ünlü (kişi)
- eminent
- ünlü kişi
- name
All the streets in this area are named after famous people.
- Bu bölgedeki tüm sokaklar ünlü kişilerin adını taşır.
- ünlü kişi
- lion
- bilgisayar sistemine gizlice giren kişi
- hacker
- gözüpek kişi
- daredevil
- 11 kişi
- eleven people
- Geveze kişi ya işinden kalır ya da yolundan
- (Atasözü) Jabbering causes loss of time and money
- Türkiye Cumhuriyeti Gümrük bölgesinde yerleşik kişi
- (Ticaret) person established in the customs territory of the Turkey
- arada kalan kişi
- initiand
- evine düşkün kişi
- addicted to house people
- evlenen kişi, gelin veya damat(frs.)
- who married the bride or groom (frs.)
- garip kişi
- strange people
- gerçek kişi
- (Ticaret) natural person
- kaynak kişi
- resource persons
- korkak, zayıf kişi
- cowardly, weak people
- ragga müziği yapan kişi
- raggant
- tüzel kişi
- (Ticaret) legal person
- Schengen Bilgi Sisteminde yardım teklifine konu kişi hakkında uyarı konusu
- (Hukuk) issue an alert for the requested person in the Schengen Information System (SIS) (to)
- acele gönderen kişi
- expeditor
- acemi kişi
- lubber
- acılara katlanan kişi
- stoic
- aksi kişi
- (deyim) awkward customer
- aksi kişi
- (deyim) ugly customer
- alenen tanınmış kişi
- public figure
- alternatif ödenecek kişi
- (Ticaret) alternative payee
- ana gösterge kodu; nakit ödeme; kişi tanımlama kodu; uçağı idare eden pilot
- (Askeri) parent indicator code; payment in cash; person identification code; pilot in command
- aptal kişi
- wally
- aptal kişi
- foolish person
- arzu eden kişi
- desirer
- askere çağrılan kişi
- selectee
- aynı kişi
- the same
- azimli kişi
- go-getter
- becerikli kişi
- go getter
- beceriksiz kişi
- clumsy person
- bin kişi başına maliyet
- (Ticaret) cost per thousand
- bir yerde borusu öten kişi
- (deyim) cock of the walk
- birkaç kişi
- several persons
- dalavereci kişi
- designer
- dağıtım yapan kişi
- deliverer
- dindar kişi
- religious person
- dinlenen kişi / konu
- (Hukuk) subject of the interception
- direk olarak ceset kalıntılarının işlemini yapmaya yetkili kişi
- (Askeri) person authorized to direct disposition of remains
- disipline eden kişi
- discipliner
- diyet uygulayan kişi
- dieter
- doyurucu kişi ya da şey
- saturater
- duygusal kişi
- sentimentalist
- duygusuz kişi
- laodicean
- döviz işlemleri yapma yetkisi almış kişi veya kurumlar
- (Hukuk) authorized dealers in foreign exchange
- düzenbaz kişi
- designer
- düşünceli kişi
- philosopher
- emanet veren kişi
- (Ticaret) bailer
- en fazla radyasyon alan kişi
- (Çevre) maximally exposed individual
- en önemli kişi
- the most important person
- en önemli kişi
- pivot man
- en önemli kişi
- pillar
- enerjik kişi
- energetic person
- enerjik kişi
- demon
- er kişi
- 1. man, adult. 2. a manly man
- esir alan kişi
- captor
- esmer (kişi/ten)
- swarthy
- etki altında kalmaya müsait kişi
- (Askeri) person eligible to receive effects
- evli kişi
- married person
- evsiz kişi
- homeless person
- ezilen kişi
- underdog
Luciano, the underdog in the match, will be trying to make the champ eat humble pie.
- Luciano, maçtaki ezilen kişi, şampiyona mutevazı pasta yedirmeye çabalıyor olacak.
- eziyet eden kişi
- persecutor
- eşyalarına haciz konan kişi
- distrainee
- fakir kişi
- pauper
- falanca kişi
- John Doe
- farklı düşünen kişi
- deviationist
- fedakar kişi
- altruist
- filan kişi
- such a one
- gerçek kişi
- law natural person
- gerçek kişi
- (Ticaret) natural entity
- gezgin kişi
- wanderer
- gezgin kişi
- (Konuşma Dili) bird of passage
- göz hapsinde tutulan kişi
- probationer
- gözaltında tutulan kişi
- (Hukuk) person held in custody
- gözetim altındaki kişi
- probationer
- gözünü budaktan sakınmaz kişi
- daredevil
- güvendiği kişi olmak
- be in smb.'s confidence
- hatun kişi
- ladylike woman
- herkesin eleştirisine uğrayan kişi
- aunt sally
- hukuki yardımda bulunan kişi
- (Latin) advocatus
- ihmalkâr kişi
- derelict
- iki kişi
- the two
Love began to grow between the two.
- Aşk iki kişi arasındaki büyümeye başladı.
We were the two tallest guys in our school.
- Biz okulumuzdaki en uzun iki kişiydik.
- iki kişi
- two people
- iki kişi
- Twain
- iki kişi arasında
- a deux
- iki kişi ile oynanan oyun
- twosome
- iki sevgilinin arasındaki üçüncü kişi olmak
- play gooseberry
- ikinci kişi
- second person
- ikinci kişi gram
- the second person
- ikram servisi yapan kişi veya kuruluş
- caterer
- ilgisi olmayan kişi
- outsiderness
- ilgisiz kişi
- laodicean
- isim veren kişi
- namer
- istenen kişi
- persona grata
- istenmeyen kişi
- persona non grata
- isteyen kişi
- wanter
- iyi niyetli üçüncü kişi
- (Hukuk) bone fide third party
- iyiliksever kişi
- philanthropist
- karşı çıkan kişi
- deprecator
- keski kullanan kişi
- chiseler
- konuşulan kişi
- interlocutor
- kurtarıcı kişi
- deliverer
- kutsal kişi
- sadhu
- köle alan kişi
- enslaver
- kötü kişi
- bad person
- kötü kişi
- bad character
- kötü kişi olmak
- to become the target of someone's/others' dislike, be regarded as the person who's in the wrong
- kışkırtıcı kişi
- disorderly person
- lehine mal bırakılan kişi
- (Ticaret) legatee
- marjinal kişi
- marginal person
- mide bulandırıcı kişi
- whoreson
- miras bırakan kişi
- legator
- moral bozan şey ya da kişi
- demoralizer
- moral bozan şey ya da kişi
- demoraliser
- mormon olmayan kişi
- gentile
- muaf tutulmayan (kişi)
- nonexempt
- muziplik yapılmış kişi
- larked
- mücâdeleye davet eden kişi
- challenger
- nefret eden kişi
- detester
- obsesif-kompulsif kişi
- obsessive-compulsive person
- olsa gerek he/she/it must be: O kişi yabancı olsa gerek
- That person must be a foreigner
- oyundaki olayları arada açıklayan kişi
- chorus
- paniğe yol açan kişi
- panicmonger