Noriko gerçekten sevimli bir kişi, değil mi?
- Noriko really is a nice person, isn't she?
Tom gerçekten son derece sevimli.
- Tom is really awfully nice.
Romada hoş bir zaman geçiriyoruz.
- We are having a nice time in Rome.
Bir kırmızı araba ve bir beyaz olanı gördüm.Kırmızı olan beyaz olandan daha hoş görünüyordu.
- I saw a red car and a white one. The red one was nicer looking than the white one.
Tarz güzel, ama farklı bir renginiz var mı?
- The style is nice, but do you have it in a different color?
Havanın güzel olacağını umuyorum.
- I hope it will be nice.
O çok güzel bir şekilde sorulan bir soru değil.
- That's not a very nicely asked question.
Leyla güzel bir şekilde giyindi.
- Layla dressed nicely.
Tom çok güzel giyinmiş.
- Tom is dressed very nicely.
Tom'un yaratıcı düşüncesi Mary'nin örgütsel yeteneklerini güzelce tamamladı.
- Tom's creative thinking nicely complemented Mary's organizational talents.
Neden sadece bana karşı şirinsin?
- Why are you only nice to me?
Tom gerçekten şirin bir adamdı.
- Tom was a really nice guy.
Bana karşı çok naziktin, ve ben gerçekten hoş bir yolculuk yaptım. Çok teşekkür ederim.
- You were so nice to me, and I had a really pleasant trip. Thanks so much.
Bana böylesine güzel bir hediye gönderdiğiniz için çok naziksiniz.
- It is very kind of you to send me such a nice present.
Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
- Tom didn't treat Mary very nicely.
Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
- Tom doesn't treat Mary very nicely.
Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır.
- One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.
O çok kibardır. Başkalarının hakkında asla kötü konuşmaz.
- He is very nice. He never speaks ill of others.
O, tatlı genç bir adam oldu.
- He became a nice young man.
Kavun, tatlı kokuyor ve tadı çok güzel.
- The melon smells sweet and tastes very nice.
Tom'un çok kibar olduğunu hatırlamıyorum.
- I don't remember Tom being so nice.
Japonca öğretmenimiz bize karşı çok kibar.
- Our Japanese teacher is very nice to us.
O gerçekten iyi bir kız.
- She's a really nice girl.
Buranın yakınında iyi bir Tayland restoranı var.
- There's a nice Thai restaurant near here.
Beni yolcu etmeye gelmeniz bir inceliktir.
- It's nice of you to see me off.
O çok güzel bir şekilde sorulan bir soru değil.
- That's not a very nicely asked question.
Leyla güzel bir şekilde giyindi.
- Layla dressed nicely.
Hediyeler vermek, onları almaktan her zaman daha hoştur.
- Giving gifts is always nicer than receiving them.
Dağlar uzaktan daha hoş görünür.
- The mountains look nicer from a distance.
Tom, tanıştığım en hoş erkeklerden birisi.
- Tom's one of the nicest guys I've ever met.
Tom şimdiye kadar tanıştığım en hoş erkeklerden biri.
- Tom is one of the nicest guys I've ever met.
Dağlar uzaktan daha hoş görünür.
- The mountains look nicer from a distance.
Hediyeler vermek, onları almaktan her zaman daha hoştur.
- Giving gifts is always nicer than receiving them.
Tom'un yaratıcı düşüncesi Mary'nin örgütsel yeteneklerini güzelce tamamladı.
- Tom's creative thinking nicely complemented Mary's organizational talents.
Bu güzelce işe yaradı.
- It has worked out nicely.
Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
- Tom didn't treat Mary very nicely.
Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
- Tom doesn't treat Mary very nicely.
Lütfen şimdi bana kibarca davran.
- Please treat me nicely now.
What is a nice person like you doing in a place like this?.
The soup is nice and hot.
A third-term senator holds a nice level of seniority.
Fermat believed he had a nice proof of his theorem.
Why it should have attained such longevity is a nice question.
He dresses real nice.
He lookt askew with his mistrustfull eyes, / And nicely trode, as thornes lay in his way, / Or that the flore to shrinke he did auyse .
... that's nice incivility ...
... %ah nice works on ...