dikkatle

listen to the pronunciation of dikkatle
Türkisch - Englisch
attentively

Tom listened to me attentively. - Tom beni dikkatle dinledi.

She listened to me patiently and very attentively. - O beni sabırla ve çok dikkatle dinledi.

Attentively, carefully, cautiously
gingerly

The opera singer tested her voice gingerly after recovering from throat surgery. - Opera şarkıcısı boğaz ameliyatıyla iyileştikten sonra sesini dikkatle test etti.

with care

These problems must be dealt with carefully. - Bu sorunlar dikkatle ele alınmalıdır.

He chose every word with care. - O her kelimeyi dikkatle seçti.

closely

I will scrutinize you closely. - Seni dikkatle inceleyeceğim.

You must read the textbook closely. - Ders kitabını dikkatle okumalısın.

minutely
carefully, intently, gingerly
carefully

Tom looked over the documents carefully. - Tom belgeleri dikkatle inceledi.

She hid the letter carefully so that no one should see it. - Hiç kimse onu görmesin diye mektubu dikkatle sakladı.

intently

Tom stared at Mary intently. - Tom dikkatle Mary'ye baktı.

Tom listened intently. - Tom dikkatle dinledi.

shyly
scrupulously
circumspectly
warily
conscientiously
charily
studious
dikkat
care

The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give. - Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.

You should be careful in choosing friends. - Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.

dikkat
attention

By lack of attention, she hit the post with her car. - Dikkatsizlikten,arabasıyla direğe çarptı.

Although many European researchers have studied ancient Persian literature in the nineteenth century, the new world is not paying attention to our contemporary literature. - Birçok Avrupalı ​​araştırmacılar on dokuzuncu yüzyılda eski Fars edebiyatı eğitimi almasına rağmen, yeni dünya çağdaş edebiyatımıza dikkat etmiyor.

dikkat
caution

We should proceed with great caution. - Büyük bir dikkatle devam etmeliyiz.

He cautioned me against being careless of my health. - O beni benim sağlığıma karşı dikkatsiz olmama karşı uyarıda bulundu.

dikkatle bakmak
peer
dikkatle hazırlanmış
elaborate
dikkatle gözden geçirmek
scrutinize
dikkatle bakmak, tetkik etmek
Look carefully, to examine the
dikkatle inceleme
Carefully review
dikkatle bakmak
observe
dikkatle bakmak
eye
dikkatle bakmak
look carefully
dikkatle bakmak
measure
dikkatle boşaltmak
decant
dikkatle hazırlanma
elaboration
dikkatle incelemek
scrutinize
dikkatle incelemek
traverse
dikkatle incelemek
anatomize
dikkatle izlemek
watch like a knife
dikkatle izlemeyi sürdürmek
(Politika, Siyaset) keep the matter under review
dikkatle okumak
peruse
dikkatle okumak
con
dikkatle seçilmiş
hand-picked
dikkatle seçilmiş sözcükler
choice words
dikkatle ve yavaşça sürmek
(araba) nose
dikkatle yerleştirmek
ease
dikkat
attention, caution; care, carefulness, heed, assiduity, regard; Look out!, Watch out!, Be careful!, Attention!
dikkat
discretion
dikkat
(Hukuk) consideration

I have taken everything into consideration. - Her şeyi dikkate aldım.

Out of consideration to the pig farming industry the name 'pig influenza' has been changed into 'influenza A(H1N1)'. - Domuz yetiştiriciliği endüstrisini dikkate almazsak 'domuz gribi' adı 'A gribi (H1N1) olarak değişti.

dikkat
warning

He paid attention to my warning. - O, uyarıma dikkat etti.

Tom failed to heed warning signs. - Tom uyarı işaretlerine dikkat edemedi.

dikkat
regard

Tom regarded the statue carefully. - Tom heykele dikkatlice baktı.

He came regardless of my instructions. - Benim talimatlarımı dikkate almadan geldi.

dikkat
circumspection
dikkat
be careful!

Be careful interpreting indirect translations. Genders may have changed. - Dolaylı çevirileri yorumlarken dikkatli ol. Cinsiyetler değişmiş olabilir.

You should be careful in choosing friends. - Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.

dikkat
mind

I make a point of arranging sentences in my mind before writing them down. - Yazmadan önce cümleleri aklımda düzenlemeye dikkat ederim.

While driving, mind the potholes. - Araba sürerken, çukurlara dikkat et.

dikkat
beware of

Beware of thefts in a big city. - Büyük bir şehirde hırsızlığa karşı çok dikkatli olun.

Beware of falling rocks! - Düşen kayalara dikkat edin!

dikkat
nota bene
dikkat
diligence
dikkat
(Bilgisayar) careful

He seldom gets sick because he is careful about his health. - Sağlığı hakkında dikkatli olduğundan dolayı o nadiren hastalanır.

If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps. - Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.

dikkat
fetish
dikkat
cate
dikkat
(Bilgisayar) look out

Look out for the wild dog! - Vahşi köpeğe dikkat edin!

Look out! There's a car coming. - Dikkat! Gelen bir araba var.

dikkat
{i} notice

I didn't notice the light turn red. - Işığın kırmızıya döndüğüne dikkat etmedim.

It's my fault that the cake was burned. I was talking on the phone and didn't notice the time. - Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.

dikkat
count

In recent years, some Muslim countries have prospered and attracted the attention of the world. - Son yıllarda, bazı Müslüman ülkeler zenginleşmiş ve dünyanın dikkatini çekmişlerdir.

At last, they began to count down cautiously. - Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.

dikkat
heed

Take heed of her advice. - Onun tavsiyesine dikkat et.

Tom failed to heed warning signs. - Tom uyarı işaretlerine dikkat edemedi.

dikkat
intentness
dikkat
carefulness
dikkat
{i} attentiveness

Do your work with more attentiveness. - Biraz daha dikkatli çalışır mısın?

dikkat
solicitude
dikkat
taking care of
dikkat
considerations
dikkat
in attention
inceden inceye dikkatle araştıran
minutely examining carefully
dikkat
watchfulness
dikkat
remark

Recent advances in medicine are remarkable. - Tıptaki son gelişmeler dikkat çekiyor.

Tom and Mary have achieved remarkable results using their new technique. - Tom ve Mary, yeni tekniği kullanarak dikkat çekici sonuçlar elde ettiler.

dikkat
watch out

Watch out for pickpockets. - Yankesicilere dikkat et.

Watch out for pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

dikkat
note

I advise you to be careful in making notes for the lecture. - Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.

Kate took careful notes on the history lecture. - Kate tarih dersinde dikkatle not tuttu.

dikkat
fore

If you go into the forest, watch out for the ogres who eat children! - Eğer ormana giderseniz, çocukları yiyen canavarlara dikkat edin!

The forest fire occurred through carelessness. - Orman yangını dikkatsizlik yüzünden oldu.

dikkat
shun
dikkat
Notice!

He took no notice of my advice. - O, benim tavsiyemi dikkate almadı

It's my fault that the cake was burned. I was talking on the phone and didn't notice the time. - Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.

dikkat
Beware!

Beware of the cockerel. It bites. - Yavru horoza dikkat edin. O ısırır.

Beware of pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

dikkat
careful attention
dikkat
ware
dikkat
application
dikkat
cave
dikkat
cautiousness
dikkat
Be careful!/ Look out!
dikkat
ear(1)
dikkat
beware

Let the buyer beware. - Alıcı dikkatli olsun.

Beware of pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

dikkat
studious
dikkat
rigor
dikkat
cognizance
kelimeleri dikkatle seçen kimse
word catcher
Türkisch - Türkisch

Definition von dikkatle im Türkisch Türkisch wörterbuch

Dikkat
(Osmanlı Dönemi) SAAL
Dikkat
(Osmanlı Dönemi) ÇÜ
DİKKAT
(Osmanlı Dönemi) İncelik, dakik oluş. Ehemmiyet ve kıymet verme
dikkat
Dikkat ediniz! anlamında bir uyarma sözü
dikkat
Dikkat ediniz!
dikkat
İlgi, özen
dikkat
Bilinç etkinliğinin belli bir nesne üzerinde yoğunlaşması
dikkat
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık: "Dikkatle bakınca güvertedeki insanların gidip gelişini kolaylıkla seçebiliyor."- Y. K. Karaosmanoğlu. İlgi, özen
dikkat
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık