biçimde

listen to the pronunciation of biçimde
Türkçe - İngilizce

biçimde teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

biçim
form

To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness. - Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun büyük biçimleridir.

Swimming is a form of exercise. - Yüzmek bir egzersiz biçimidir.

biçim
shape

The cloud was in the shape of a bear. - Bulut, ayı biçimindeydi.

The shape of a box is usually square. - Bir kutunun biçimi genellikle karedir.

biçim
style

The style of that house is similar to mine. - O evin biçimi benimkine benzer.

bilgili bir biçimde
savvily
biçim
{i} mode

That is a modern form of superstition. - Bu, hurafenin modern bir biçimidir.

Art is the most intense mode of individualism that the world has known. - Sanat dünyanın bildiği bireyciliğin en yoğun biçimidir.

katı bir biçimde
strictly
verimli biçimde
efficiently
yumuşak bir biçimde
gently

She laid the child down gently. - O, çocuğu yumuşak bir biçimde yere yatırdı.

anlaşılır biçimde
clearly

Tom is clearly a paranoid schizophrenic. - Tom anlaşılır biçimde bir şizofren paranoyak.

Please speak more clearly. - Lütfen daha anlaşılır biçimde konuşun.

akıcı biçimde
fluently

I'd like to speak French fluently. - Fransızcayı akıcı biçimde konuşmak istiyorum.

Does Tom speak French fluently? - Tom Fransızcayı akıcı biçimde konuşur mu?

anlaşılır biçimde
understandably

Tom was understandably angry. - Tom anlaşılır biçimde kızgındı.

artan biçimde
progressively
belirgin biçimde
distinctly
biçim
{i} conformation
dikkat çekici biçimde
conspicuously
garip biçimde
strangely

The car has been acting strangely. - Araba garip biçimde hareket ediyor.

He has started acting strangely. - Garip biçimde davranmaya başladı.

geçecek biçimde
by
geçirmez biçimde yapmak
proof
harika bir biçimde
awesomely
hiçbir biçimde
at all

If it were not for the sun, we could not live at all. - Güneş olmasa hiçbir biçimde yaşayamayız.

It's not going to be a problem at all. - O hiçbir biçimde sorun olmayacak.

sakin bir biçimde
quietly
sevimli bir biçimde
endearingly
uygun bir biçimde
seemly
yakışık alır biçimde
seemly
yoğun biçimde
intensely
çarpıcı bir biçimde
conspicuously
şiddetli biçimde
intensely
farklı biçimde
distinctly
geçişli biçimde
by
yatay biçimde
flat
artan biçimde
increasingly
berbat biçimde
atrocious
bereketli bir biçimde
productively
biçim
profile
biçim
(Dilbilim) morph
biçim
(Tıp) forme

They formed themselves into a circle. - Kendilerini bir daire halinde biçimlendirdiler.

biçim
(Tarım) harvest
biçim
(Biyoloji) eidos
biçim
version
biçim
(İnşaat) morphology
biçim
geste
dürüst bir biçimde
fairly

Let's treat everybody fairly. - Herkese dürüst bir biçimde davranalım.

eksiksiz bir biçimde
wholly
eksiksiz bir biçimde
precisely
engebeli bir biçimde
unevenly
esprili bir biçimde
wittily
etkili bir biçimde
powerfully
etkili bir biçimde
influentially
farklı bir biçimde
differently
garip bir biçimde
bizarrely
geçerli biçimde
(Bilgisayar) in native format
güvenilir bir biçimde
faithfully
güvenilir bir biçimde
authentically
güçlü bir biçimde
spiritedly
harika bir biçimde
tremendously
hayran bir biçimde
ecstatically
incitici bir biçimde
gallingly
istekli bir biçimde
wishfully
korkunç bir biçimde
hideously
kurnaz bir biçimde
cannily
kusursuz bir biçimde
perfectly
leziz bir biçimde
tastily
lezzetli bir biçimde
lekker
sinir bozucu bir biçimde
frustratingly
tahsil edilemez bir biçimde
irrecoverably
telafi edilemez bir biçimde
irredeemably
tesirli bir biçimde
penetratingly
uygunsuz bir biçimde
inopportunely
uygunsuz bir biçimde
inconveniently
uykulu bir biçimde
sleepily
uyumlu bir biçimde
(Muzik) harmoniously
uyumlu biçimde
(Muzik) tunably
yalın biçimde
simply
yorucu bir biçimde
tiresomely
zarif bir biçimde
subtly
kısa ve öz biçimde açıklamak
encapsulate
biçim
format

What format should I use? - Hangi biçimi kullanmalıyım?

The manager wants the report rewritten using the new format. - Müdür yeni bir biçim kullanarak raporun yeniden yazılmasını istiyor.

biçim
stripe
biçim
make

I didn't make this decision lightly. - Ben bu kararı kolay bir biçimde vermedim.

biçim
manner

Phone robbery thwarted in unusual manner. - Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.

Kim is dressed in a very attractive manner. - Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.

biçim
fashion
biçim
semblance
biçim
figure
biçim
strain
biçim
morpho-
akla uygun biçimde
reasonably
akla uygun biçimde
logically
akla uygun biçimde
rationally
biçim
cast
biçim
poem
bu biçimde
in this manner
doğru bir biçimde
properly
düzgün biçimde
streamlined
güvenilir biçimde
reliably
herhangi bir biçimde kolu olan
arm, in any form
hınzır bir biçimde, kurnazca
In a mischievous manner, cleverly
inanılmaz biçimde
incredibly
müzik aletlerini havalı biçimde çalmak
plunk out
okunaklı biçimde
readable format
yanlış biçimde
wrong way
şaşkın bir biçimde
In a confused manner
acıklı bir biçimde
distressingly
acıklı bir biçimde
distressfully
acılı bir biçimde
sorely
aksi bir biçimde
jadishly
aksi bir biçimde
snappishly
alaylı biçimde
ironically

There are certain expressions which are now only used ironically. - Artık sadece alaylı biçimde kullanılan bazı ifadeler vardır.

anlaşılmaz biçimde
mysteriously
anlaşılır biçimde
directly
anlaşılır biçimde
exoterically
avantajlı biçimde
to advantage
aykırı biçimde
contradictorily
basit bir biçimde
elemantarily
basit bir biçimde
debasedly
bağışlanamaz biçimde
inexcusably
başka biçimde
other
başka biçimde
differently
başka biçimde anlatmak
retell
baştan savma biçimde yapmak
perform perfunctorily
beklenmedik bir biçimde
unexpectedly
beklenmedik biçimde yetişen yardımcı güç
deus ex machina
belediye ile ilgili biçimde
civically
belirsiz bir biçimde
indefinably
belirsiz bir biçimde
noncommittally
belirsiz bir biçimde
dustily
belirsiz bir biçimde
nonspecifically
belirsiz bir biçimde
dimly
benekli bir biçimde
spottily
berbat biçimde
atrociously
biçim
comp. format
biçim
(Terzi) cutting (cloth) (to make garments); cutting out (clothes)
biçim
genre
biçim
morpho
biçim
reaping (a cereal crop); cutting, mowing (hay, grass)
biçim
cutting and shaping, hewing (wood, stone)
biçim
figuration
biçim
format , form
biçim
guise
biçim
shape, form
biçim
time for reaping; time for cutting hay; harvesttime
biçim
face

I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned. - Şapkamı giymeyi unuttum ve yüzüm kötü biçimde güneşten yandı.

Tom's face is badly bruised. - Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük.

biçim
putting (a price) on, assigning (a price) to (something)
biçim
configuration
biçim
sort, kind, manner: Ne biçim şey bu? What sort of thing is this? Onu güzel bir biçimde söyledi. He put it in a nice way
biçim
shape, form, figure; way, manner, mode
biçim
(Terzi) cut (of a garment): İngiliz biçimi bir ceket a sport coat with an English cut
biçim
modus
biçim
modality
bıkkın bir biçimde
boredly
can sıkıcı biçimde
annoyingly
canlı biçimde
sprightly
cesaret kırıcı bir biçimde
unnervingly
ciddi biçimde vurulmak
be fatally shot
cilveli bir biçimde
archly
cilveli bir biçimde
flirtatiously
cinsiyetsiz bir biçimde
sexlessly
cinsiyetsiz biçimde
asexually
coşkulu bir biçimde
cock-a-hoop
deforme olmuş bir biçimde
crookedly
dengeli bir biçimde
levelly
dengeli bir biçimde
poisedly
dengeli biçimde
in a balanced manner
dengeli biçimde
stably
dengeli biçimde
in a stable manner
derbeder bir biçimde
roguishly
derin bir biçimde
hollowly
değersiz biçimde
cheaply
değişken biçimde
changeably
dikenli bir biçimde
thornily
dipsiz bir biçimde
abysmally
dipsiz bir biçimde
fathomlessly
dokunaklı biçimde
poignantly
dolambaçlı biçimde
indirectly
dondurucu bir biçimde
frostily
donuk bir biçimde
luridly
donuk bir biçimde
glassily
donuk bir biçimde
fuzzily
doğru biçimde
aright
duygusuz bir biçimde
frigidly
düzenli biçimde
straight
düzenli biçimde düşmek
(fiyat) spiral down
düzenli biçimde çıkmak
(fiyat) spiral up
düşünceli bir biçimde
philosophically
ekonomik biçimde
economically

He lives economically. - O ekonomik biçimde yaşar.

eksiksiz biçimde
unfailingly
eksiksiz biçimde
infallibly
en kötü biçimde
worst
erotik bir biçimde
erotically
esnek bir biçimde
responsively
esnek biçimde
in a flexible manner
esrarengiz biçimde
darkly
etkileyici bir biçimde
pithily
etkileyici bir biçimde
touchily
etkili bir biçimde
poignantly
etkili biçimde
efficiently

I have an idea how we can do this more efficiently. - Bunu nasıl daha etkili biçimde yapabileceğimize dair bir fikrim var.

Your response is greatly appreciated and will enable us to prepare more efficiently. - Yanıtın çok takdir ediliyor ve bizim daha etkili biçimde hazırlanmamıza olanak sağlayacak.

etkin biçimde
effectively

That book is helping you write effectively. - O kitap etkin biçimde yazmana yardım ediyor.

Effectively, that happens from time to time. - O, etkin biçimde, zaman zaman olur.

evde rahatsız bir biçimde oturmak
picnic
fakir bir biçimde
needily
fakir bir biçimde
needingly
fark edilir biçimde
distinguishably
fark edilmez bir biçimde
unnoticeably
faydalı biçimde
instrumentally
garip bir biçimde
oddly

Tom is behaving oddly. - Tom garip bir biçimde davranıyor.

There's something oddly familiar about Tom. - Tom hakkında garip bir biçimde tanıdık bir şey var.

garip biçimde
comically
garip biçimde
fantastically
garip biçimde
curiously
gelişigüzel bir biçimde
casually, anyhow
gelişigüzel biçimde
casually
geniş biçimde
commodiously
genç bir biçimde
adolescently
gergin bir biçimde
twitchily
gergin biçimde
skittishly
gergin biçimde
nervously

Tom watched nervously. - Tom gergin biçimde izledi.

Tom exhaled nervously. - Tom gergin biçimde üfledi.

geveze bir biçimde
communicatively
gururlu bir biçimde
arrogantly
görkemli biçimde
queenly
gözle görülür biçimde
ocularly
gözle görülür biçimde
evidently
hakim bir biçimde
magisterially
hassas bir biçimde
defenselessly
Türkçe - Türkçe

biçimde teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Biçim
format

Bu diskete format atmamalısın. - Bu disketi biçimlendirmemelisin.

Biçim
ünite
Biçim
şekil
Biçim
model
biçim
Dış görünüş, şekil: "İtalya elçiliği bugüne değin ilk biçimini korumuştur."- S. Birsel
biçim
Tarz
biçim
Yakışık alan şekil, uygun şekil: "Söylediklerimden çok, söyleyiş biçimi etkili oluyor kalabalığın üstünde."- A. İlhan
biçim
Manzumelerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil
biçim
Yakışık alan şekil, uygun şekil
biçim
Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli düzeni, format
biçim
Dış görünüş, şekil
biçim
Herhangi bir şeyin benzeri
biçim
Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form
biçim
Tarz: "İngiliz biçimi ceketler, sıcak iklimler için yapılmış kısa pantolonlar."- F. R. Atay
biçim
Biçme işi
biçim
Bilgisayarda disketi kullanılabilir duruma getirme veya disketi zararlı ögelerden temizleme