yardımsız

listen to the pronunciation of yardımsız
Türkçe - İngilizce
unassisted
unaided
unaided, without help
on one's own
yardım
assistance

Do you need our assistance? - Yardımımıza ihtiyacın var mı?

Do you still need my assistance? - Hâlâ yardımıma ihtiyacınız var mı?

yardım
backing
yardım
aid

Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home. - Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.

Health workers aid people in need. - Sağlık çalışanları ihtiyacı olan insanlara yardım eder.

yardım
{i} help

Yesterday I helped the father. - Dün babama yardım ettim.

Tea and coffee helps to start the day. - Çay ve kahve, güne başlamaya yardımcı olur.

yardım
favor

Tom anonymously donated a million dollars to his favorite charity. - Tom isimsiz bir şekilde sevdiği hayır kurumuna bir milyon dolar yardımda bulundu.

I called you because I need a favor. - Bir yardıma ihtiyacım olduğu için seni aradım.

yardım
{i} contribution
yardım
subsidy
yardım
rescue

We'll help you rescue him. - Onu kurtarmana yardım edeceğiz.

They went to the boy's rescue. - Onlar çocuğun yardımına gittiler.

yardım
assist

Do you need our assistance? - Yardımımıza ihtiyacın var mı?

They assisted the painter financially. - Mali olarak ressama yardım ettiler.

yardım
{i} hand

Could I give you a hand? - Sana yardım edebilir miyim?

Could you lend me a hand? - Bana yardım edebilir misin?

yardım
(Ticaret) financial support
yardım
guidance
yardım
safeguard
yardım
helping each other
yardım
(Bilgisayar) answer wizard
yardım
(Bilgisayar) more

Mary promised her mother that she would help her more often. - Mary annesine daha sık yardım edeceğine söz verdi.

The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more. - Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.

yardım
service

Room service. May I help you? - Oda servisi. Size yardımcı olabilir miyim?

In what way may I be of service to you? - Size nasıl yardımcı olabilirim?

yardım
ministration
yardım
recourse

His last recourse will be to go to his father for help. - Onun son başvurusu yardım için babasına gitmek olacak.

yardım
pitance
yardım
subsidization
yardım
succory
yardım
support

Tom called tech support for help. - Tom yardım için teknik desteği aradı.

She won an Oscar nomination for best supporting actress. - O, en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar adaylığını kazandı.

yardım
furtherance
yardım
boost
yardım
favour
yardım
push

Tom helped us push the car. - Tom arabayı itmemize yardımcı oldu.

My car is stuck in the mud. Could you help me push it out? - Arabam çamura saplanmış. Onu dışarı itmem için bana yardımcı olabilir misin?

yardım
cooperation
yardım
auspices
yardım
subvention
yardım
a good turn
yardım
succour
yardım
benefaction
yardım
assisted by
yardım
aid to
yardım
aid of
yardım
help of
yardım
aid in
yardım
help on

He often tells us we must help one another. - Birbirimize yardım etmemiz gerektiğini sık sık söyler.

The three brothers must help one another. - Üç erkek kardeş birbirlerine yardım etmeliler.

yardım
favour [Brit.]
yardım
succour [Brit.]
yardım
backup
yardım
(Hukuk) aid, assistance, auspice, guidance
yardım
aid , assistance , help
yardım
helpfulness

I thank you for your helpfulness. - Yardımseverliğiniz için teşekkür ederim.

yardım
lift

Tom didn't lift a finger to help. - Tom yardım etmek için bir parmağını kaldırmadı.

Can you help me lift this? - Bunu kaldırmama yardım eder misin?

yardım
donative
yardım
dole

Tom has been on the dole since the 6th of August, when he lost his job. - Tom işini kaybettiğinde ağustosun altısından beri işsizlik yardımı alıyor.

yardım
relief

You have to raise funds for the relief work. - Sen yardım çalışmaları için fon toplamak zorundasın.

Relief supplies were raced to the disaster area. - Yardım malzemeleri felaket bölgesine hızla ulaştırılmıştır.

yardım
comfort
yardım
succor
yardım
help, aid, assistance, succour, succor " muavenet; contribution; donation" bağış, iane
yardım
donation
yardım
booster
yardım
shot
yardım
stand by

You can make it! Go for it. I'll stand by you. - Onu yapabilirsin! Kim tutar seni. Yardımına hazır olacağım.

yardım
{i} alms
yardım
cooperate
yardım
ministry
yardım
standby
yardım
{i} sustenance
yardım
{i} welfare

He is working for social welfare. - Sosyal yardım için çalışıyor.

Sami was receiving welfare benefits. - Sami sosyal yardımlar alıyordu.

yardım
patron
Türkçe - Türkçe

yardımsız teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

yardım
ianet
Yardım
nasr
Yardım
(Hukuk) MUAVENET
Yardım
(Osmanlı Dönemi) MÜSAADE
Yardım
(Osmanlı Dönemi) KURBUK
Yardım
avn
Yardım
(Osmanlı Dönemi) FETTE
Yardım
asuv
Yardım
iane
Yardım
(Osmanlı Dönemi) YED
Yardım
(Osmanlı Dönemi) FÜTUH
Yardım
asist
Yardım
yardak
yardım
Bir ülkeye bağış veya ödünç olarak verilen para, ihtiyaç maddeleri
yardım
Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet: "Bu, bir ricada bulunacak, bir yardım isteyecek sandı."- M. Ş. Esendal
yardım
Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet
yardım
Bağış, iane
yardım
Etki: "Otların üstünde, ağaçların yapraklarında kalan yağmur damlaları rüzgârın da yardımıyla öğleye kadar kurudu."- N. Cumalı
yardım
Etki
yardım
Destek, asist