All my efforts turned out to be useless.
- Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.
There's nothing in here but a lot of useless junk.
- Burada yararsız bir sürü ıvır zıvırdan başka bir şey yok.
We realized it was pointless.
- Bunun yararsız olduğunu fark ettik.
She thinks her job is pointless.
- O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.
He took advantage of the opportunity to visit the museum.
- O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.
You must not take advantage of her innocence.
- Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.
I profited from reading this book.
- Bu kitabı okuyarak yarar sağladım.
A wise man profits from his mistakes.
- Akıllı bir adam hatalarından yararlanır.
You will benefit by a trip abroad.
- Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.
Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
- Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
- Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
Their furniture was chosen for utility rather than style.
- Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.
You had better make use of this opportunity.
- Bu fırsattan yararlansanız iyi olur.
You had better make use of the opportunity.
- Fırsattan yararlansanız iyi olur.
She thinks her job is pointless.
- O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.
What's the point of not eating?
- Yememenin yararı nedir?
We are working in the interest of peace.
- Biz barış yararına çalışıyoruz.
It's in your best interest to testify against Sami.
- Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.
He put her savings to good use.
- O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity.
- Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.
This site is quite useful.
- Bu site oldukça yararlı.
All models are wrong, but some are useful.
- Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.
Usefulness must be combined with pleasantness.
- Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.
The public convenience should be respected.
- Kamu yararına saygı duyulmalıdır.
I urged Keiko to stop using people for her own convenience.
- Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.
I availed myself of this favorable opportunity.
- Bu olumlu fırsattan yararlandım.
You had better avail yourself of this opportunity.
- Bu fırsattan yararlansan iyi olur.