yararsız

listen to the pronunciation of yararsız
Турецкий язык - Английский Язык
{s} useless

Freedom is useless unless you use it. - Onu kullanmadığın sürece özgürlük yararsızdır.

All my efforts turned out to be useless. - Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.

inexpedient
invalid
gainless
useless, of no use
bootless
otiose
useless, unprofitable, pointless faydasız, nafile
no good
profitless
unobliging
pointless

I told you it wasn't pointless. - Sana bunun yararsız olmadığını söyledim.

She thinks her job is pointless. - O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.

of no avail
footless
unserviceable
idle
barren
unprofitable
vain
hopeless
inutile
try in vain
it's no use
empty
yarar
advantage

It would be to your advantage to prepare questions in advance. - Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.

He often takes advantage of her ignorance. - O, sık sık onun cahilliğinden yararlanır.

yarar
profit

A wise man profits from his mistakes. - Akıllı bir adam hatalarından yararlanır.

I hope the interview would be of profit. - Umarım mülakat yararlı olur.

yarar
benefit

You will benefit by a trip abroad. - Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.

It is certain that he helped them for the benefit of himself. - Onun yararına onlara yardımcı olduğu kesindir.

yararsız diye çıkarmak
weed out
yaşlı ve yararsız hastabakıcı
gamp
yarar
gain

We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain. - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.

yarar
utility

Their furniture was chosen for utility rather than style. - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.

yarar
{i} use

You had better make use of the opportunity. - Fırsattan yararlansanız iyi olur.

Properly used, certain poisons will prove beneficial. - Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.

yarar
point

She thinks her job is pointless. - O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.

What's the point in doing this? - Bunu yapmanın ne yararı var?

yarar
interest

This book isn't just interesting, but also useful. - Bu kitap sadece ilginç değil, aynı zamanda yararlı.

It's in your best interest to testify against Sami. - Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.

yarar
virtue
yarar
(Ticaret) boor
yarar
expediency
yarar
good

Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity. - Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.

He put this information to good use. - O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.

yarar
useful

This site is quite useful. - Bu site oldukça yararlı.

Iron is a useful metal. - Demir yararlı bir metaldir.

yarar
(Biyokimya) availment
yarar
usefulness

Usefulness must be combined with pleasantness. - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.

yarar
behoof
yarar
service
yarar
serviceability
yarar
{i} convenience

I urged Keiko to stop using people for her own convenience. - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.

The public convenience should be respected. - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.

yarar
benefıt
yarar
(Hukuk) interest, benefit, advantage
yarar
account
yarar
grist to the mill
yarar
efficacy
yarar
benefit, profit; advantage
yarar
useful, serviceable; use, service; advantage, benefit, profit, interest
yarar
avail

You had better avail yourself of this opportunity. - Bu fırsattan yararlansan iyi olur.

I availed myself of this favorable opportunity. - Bu olumlu fırsattan yararlandım.

yarar
(someone, something) who/which is useful to (someone); who/which is good for, who/which serves the purpose of
yarar
stead
yarar
serviceable
Турецкий язык - Турецкий язык
yararsız
Избранное