yanına

listen to the pronunciation of yanına
Türkçe - İngilizce
beside

Tom sat down beside Mary. - Tom Mary'nin yanına oturdu.

Mary pulled the ironing board out of the closet and unfolded it, setting it up beside the window. - Mary dolaptan ütü masasını çıkardı ve onu açtı, pencerenin yanına yerleştirdi.

along

Don't forget to take along the camera. - Kamerayı yanına almayı unutma.

next

May I sit next to you? - Senin yanına oturabilir miyim?

Tom sat next to Mary at the concert. - Tom konserde Mary'nin yanına oturdu.

(kâr) kalmak to get away with, do (something) without being punished for doing it: Bu cinayet yanına kalmaz. You won't get away with this murder. (...)
beside, along, with, alongside
with

You can not be rude to everyone and expect to get away with it forever. - Herkese karşı kaba davranamazsın ve sonsuza dek onun yanına kalacağını bekleyemezsin.

Tom can't do such a thing and get away with it. - Tom böyle bir şey yapamaz ve yanına kar kalmaz.

near

I wouldn't go near it if I were you. - Yerinde olsam onun yanına gitmem.

I thought Tom would plant those flowers near the oak tree. - Tom'un o çiçekleri meşe ağacının yanına dikeceğini düşünüyordum.

along with
up to

Instead of waiting for Tom to come up and speak to you, you should just go up to him. - Tom'un gelip seninle konuşmasını beklemek yerine, sadece onun yanına gitmelisin.

A stranger came up to her and asked her the time. - Bir yabancı onun yanına yaklaştı ve saati sordu.

alongside
yan
side

I took sides with them in the argument. - Ben, bu tartışmada onların yanında yer aldım.

Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations. - Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.

yanına alma, beraberinde götürme
receiving side, drive along the
yanına gelmek
get close
yanına kalmak
(deyim) Get away with

He got away with what he had done.

yanına (salavatla) varılmaz
1. It's so high/expensive you can't touch it. 2. He/She thinks he's/she's better than everybody else. He/She thinks he's/she's something. 3. You have to walk on eggs around him/her; the smallest thing can make him/her blow his/her stack
yanına almak
take along
yanına almak
to take into one's service
yanına almak
1. to take (someone) on, employ (someone) (as one's assistant). 2. to take (someone) in (in order to look after him/her)
yanına bile yaklaşmamak
not to touch with a bargepole
yanına bırakmamak
not to leave unpunished, to get even
yanına bırakmamak/komamak/koymamak
not to let (someone) get away with (something), not to let (someone) do (something) without being punished for doing it. (...)
yanına gelmek
walk up to
yanına koymama
reprisal
yanına kıvrılmak
snuggle
yanına salavatla varılır
You have to walk on eggs around him/her; the smallest thing can make him/her blow his/her stack. (...)
yanına sokulmamak
give a wide berth to
yanına varılmaz
prohibitory
yanına varılmaz
un come at able
yanına varılmaz
(fiyat) prohibitive
yan
lateral
yan
side; direction; place; auxiliary, subsidiary; askew, sidelong
yan
{s} collateral
yan
(Biyokimya) para

This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence. - Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var.

yan
sidewise
yan
place

The accident took place near his home. - Kaza onun evinin yanında gerçekleşti.

Tom had to pay a fine because he parked in the wrong place. - Tom arabasını yanlış yere park ettiği için ceza ödemek zorunda kaldı.

yan
party

The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party. - Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.

Who was at the party beside Jack and Mary? - Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?

yan
direction

The birds flew away in all directions. - Kuşlar dört bir yana uçuştu.

We hurried in the direction of the fire. - Yangın istikametinde koşturduk.

yan
subsidiary
yan
auxiliary
yan
(Biyokimya) neighbouring
yan
flank
yan
part

I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party. - Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.

The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party. - Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.

yan
skew
yan
{f} glowing
yan
sideways

Mary tilted her head sideways. - Mary başını yana yatırdı.

He edged sideways through the crowd. - O, kalabalığa yanlamasına sokuldu.

yan
cockeyed
yan
{f} glow
yan
awry
yan
laterality
yan
wall

His bed is next to the wall. - Onun yatağı duvarın yanında.

Some pickpocket stole my wallet on the train. - Bir yankesici trende cüzdanımı çaldı.

yan
burned

She was burned so extensively that her children no longer recognized her. - O kadar yoğun yandı ki çocukları onu artık tanımadı.

Ten houses were burned down. - On ev yanıp kül oldu.

yan
by side

They sat side by side. - Onlar yan yana oturdular.

The two houses stand side by side. - İki ev yan yana durur.

yan
(Biyokimya) neighbour

The neighbours have been banging about next door all morning. - Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.

I'll leave a key with my next-door neighbour in case you get here before I do. - Buraya gelmeden önce buraya gelme ihtimaline karşı, yanımdaki kapı komşuma bir anahtar bırakacağım.

dört yanına bakmak/ yana bakınmak
to look all around
ettiği yanına kalmak
(kâr) to get away with it
iti an, taşı eline al/değneği yanına koy
(Atasözü) If you're going to deal with an aggressive person, you ought to be ready for a fight
kaleyi şahın yanına koymak
castle
notanın yanına eklenen ufak nota
appoggiatura
parkeden aracın yanına parketmiş
double parked
parkeden bir aracın yanına parketmek
double-park
yan
(a) side
yan
with; alongside, alongside of: Yanına hiç para alma! Don't take any money with you! Yanımda çalışıyor. He works alongside me
yan
asquint
yan
sideward
yan
aspect, side (of a matter)
yan
bye
yan
sidelong
yan
by
yan
parietal
yan
secondary
yan
part (of one's body): Her yanım ağrıyor. I ache all over
yan
subordinate

The sentence has got too long again. Then just take out a few of the subordinate clauses. - Cümle tekrar uzun sürdü. O zaman birkaç yan cümleyi çokarın.

According to some experts the spoken language uses few subordinate clauses. - Bazı uzmanlara göre, konuşulan dil çok az sayıda yan cümleler kullanır.

yan
ancillary
yan
neighborhood, vicinity, diggings: O yanlarda oturuyor. He lives in that area
yan
flanking
yan
in comparison with, alongside of: Hüsnü, Zühtü'nün yanında bir sıfırdır. Hüsnü's nothing compared to Zühtü
yan
lateral, side, located at or towards a side
yan
direction (line or course extending away from a given point)
yan
aslant
yan
rakish
yan
astray
yeni doğan bebeğin annenin yanına koyulması
rooming in
İngilizce - İngilizce

yanına teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

yan
one in common dialect (from Cumbrian sheep counting)
yan
one in common dialect
Türkçe - Türkçe

yanına teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

YAN
(Osmanlı Dönemi) f. Hastanın sayıklaması
Yan
(Osmanlı Dönemi) HİZVE
Yan
kenar
Yan
nezt
yan
Tali
yan
Yön, sağ ve solun ortak adı, taraf
yan
İstekleri karşıt olan iki kişiden veya topluluktan biri
yan
Hastanın sayıklaması
yan
Savaş düzenindeki ordunun iki kanadından her biri
yan
Bir denklemde "=" işaretiyle ayrılmış olan iki anlatımdan her biri
yan
Birlikte, beraberinde olma: "Bir ara acıkıp yanlarında getirdikleri ekmek peyniri yediler."- N. Cumalı
yan
Üstte, altta, arkada veya önde olmayan
yan
Tali: "Siyasi partiler kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri şekilde ayrıcalık yaratan yan kuruluşlar meydana getiremezler."- Anayasa
yan
Yön, sağ ve solun ortak adı, taraf: "Yaşlı garson yanımıza geldi."- Y. K. Karaosmanoğlu
yan
Ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü
yan
Bir yana yönelerek
yan
Bedenin bir bölümü. Üstte, altta, arkada veya önde olmayan
yan
İkinci derece olan
yan
Ciltlenecek bir kitabın başına ve sonuna yerleştirilen beyaz ya da renkli kağıda verilen ad
yan
Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü: "Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı."- M. Ş. Esendal
yan
Üst
yan
Birlikte, beraberinde olma
yan
Bedenin bir bölümü
yan
Yer
yanına