Mary pulled the ironing board out of the closet and unfolded it, setting it up beside the window.
- Mary dolaptan ütü masasını çıkardı ve onu açtı, pencerenin yanına yerleştirdi.
Tom sat down beside Mary.
- Tom Mary'nin yanına oturdu.
Don't forget to take along the camera.
- Kamerayı yanına almayı unutma.
She sat next to him on the bus.
- O, otobüste onun yanına oturdu.
Tom sat next to Mary.
- Tom Mary'nin yanına oturdu.
You can not be rude to everyone and expect to get away with it forever.
- Herkese karşı kaba davranamazsın ve sonsuza dek onun yanına kalacağını bekleyemezsin.
Tom almost forgot to take an umbrella with him.
- Tom neredeyse yanına bir şemsiye almayı unutuyordu.
Don't let Tom near my kids.
- Tom'u çocuklarımın yanına salma.
He drew a chair near her.
- O onun yanına bir sandalye çekti.
A stranger came up to her and asked her the time.
- Bir yabancı onun yanına yaklaştı ve saati sordu.
Instead of waiting for Tom to come up and speak to you, you should just go up to him.
- Tom'un gelip seninle konuşmasını beklemek yerine, sadece onun yanına gitmelisin.
You're by my side; everything's fine now.
- Yanımdasın; şimdi her şey iyi.
I took sides with them in the argument.
- Ben, bu tartışmada onların yanında yer aldım.
He got away with what he had done.
This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence.
- Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var.
Tom had to pay a fine because he parked in the wrong place.
- Tom arabasını yanlış yere park ettiği için ceza ödemek zorunda kaldı.
The accident took place near his home.
- Kaza onun evinin yanında gerçekleşti.
A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
- Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
Who was at the party beside Jack and Mary?
- Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
We hurried in the direction of the fire.
- Yangın istikametinde koşturduk.
The forest fire began to spread in all directions.
- Orman yangını tüm yönlerde yayılmaya başladı.
A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
- Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
What is the hard part of learning Japanese?
- Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
Tom looked sideways at Mary.
- Tom yanlamasına Mary'ye baktı.
Mary tilted her head sideways.
- Mary başını yana yatırdı.
Some pickpocket stole my wallet on the train.
- Bir yankesici trende cüzdanımı çaldı.
I was robbed of my wallet by the man sitting next to me.
- Yanımda oturan adam tarafından cüzdanım soyuldu.
The fire burned up brightly.
- Ateş parlak bir şekilde yandı.
He was burned to death in the fire.
- Yangında yanarak öldü.
They sat side by side.
- Onlar yan yana oturdular.
We walked along side by side.
- Biz yan yana yürüdük.
I'll leave a key with my next-door neighbour in case you get here before I do.
- Buraya gelmeden önce buraya gelme ihtimaline karşı, yanımdaki kapı komşuma bir anahtar bırakacağım.
Last night there was a big fire in the neighbourhood.
- Dün gece mahallede büyük bir yangın vardı.
According to some experts the spoken language uses few subordinate clauses.
- Bazı uzmanlara göre, konuşulan dil çok az sayıda yan cümleler kullanır.
The sentence has got too long again. Then just take out a few of the subordinate clauses.
- Cümle tekrar uzun sürdü. O zaman birkaç yan cümleyi çokarın.