yakalama

listen to the pronunciation of yakalama
Türkçe - İngilizce
catch

The man tried to catch hold of me by the collar. - Adam beni yakamdan yakalamaya çalıştı.

We set a trap to catch a fox. - Biz bir tilki yakalamak için bir tuzak kurduk.

clutch
seizure
interception
snatch
acquisition
hit
(Bilgisayar) trapping
grapple
grip
(Kanun) caption
{i} grappling
grasp
prehension
yakalamak
catch

I really had to run for it to catch the train. - Ben treni yakalamak için gerçekten koşmak zorunda kaldım.

We set a trap to catch a fox. - Biz bir tilki yakalamak için bir tuzak kurduk.

yakalamak
grab
yakala
caught

The old man caught a big fish. - Yaşlı adam büyük bir balık yakaladı.

Bill got up so early that he caught the first train. - Bill çok erken kalktı ve ilk treni yakaladı.

yakalamak
{f} snatch
yakalamak
intercept
yakala
catch

She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold. - O, başka bir soğuk algınlığına yakalanmak istemediğinden dolayı odadan ayrılmayacak.

The man tried to catch hold of me by the collar. - Adam beni yakamdan yakalamaya çalıştı.

yakalamak
seize
yakala
{f} capture

I captured butterflies with a net. - Kelebekleri bir fileyle yakaladım.

They would capture as many people as possible. - Onlar mümkün olduğu kadar çok sayıda insan yakalardı.

yakalamak
catch up with

She has to study hard and catch up with everybody in her class. - Sıkı çalışıp sınıfındaki herkesi yakalamak zorunda.

I ran as fast as possible to catch up with her. - Onu yakalamak için mümkün olduğu kadar hızlı koştum.

yakalamak
apprehend
yakalamak
{f} take

It is easier to catch an escaped horse than to take back an escaped word. - Kaçmış bir atı yakalamak söylenmiş bir sözü geri almaktan daha kolaydır.

yakalamak
{f} overtake
yakalamak
{f} clutch
yakalamak
{f} cop
elektron yakalama
(Jeoloji) electron capture
video yakalama
(Bilgisayar) video capture
yakala
snare

A fox isn't caught twice in the same snare. - Bir tilki aynı tuzakta iki kez yakalanmaz.

A fox is not caught twice in the same snare. - Bir tilki aynı tuzakta iki kez yakalanmaz.

yakala
(Bilgisayar) catch up

I should try to catch up with Tom. - Tom'u yakalamaya çalışmalıyım.

Tom couldn't catch up with the other students after he came out of his coma. - Tom komadan çıktıktan sonra diğer öğrencilerin seviyesini yakalayamadı.

yakalamak
lay hands on
yakalamak
take hold of
yakalamak
become up-to-date
yakalamak
catch up

She has to study hard and catch up with everybody in her class. - Sıkı çalışıp sınıfındaki herkesi yakalamak zorunda.

Of course I want to catch up! - Tabii ki yakalamak istiyorum!

yakalamak
snag
yakalamak
pick up
yakalamak
take up
yakalamak
(deyim) come up with
yakalamak
acquire
yakalamak
get one's hands on
yakalamak
lay

Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits. - İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.

yakalamak
entoil
yakalamak
hand

He put up his hand to catch the ball. - Topu yakalamak için elini kaldırdı.

It is difficult to catch a rabbit by hand. - Bir tavşanı elle yakalamak zordur.

yakalamak
gripe
yakalamak
{f} nail
yakala
{f} grapple
yakala
{f} grappling
yakala
{f} nabbed

The robber was nabbed this morning. - Soyguncu bu sabah yakalandı.

yakala
{f} catching

The traffic accident prevented me from catching the train. - Trafik kazası treni yakalamamı engelledi.

Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases. - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.

yakala
nab

The robber was nabbed this morning. - Soyguncu bu sabah yakalandı.

yakala
{f} capturing

I have created a perfect plan for capturing that crafty animal. - O kurnaz hayvanı yakalamak için mükemmel bir planı oluşturdum.

yakala
{f} collar

Tom grabbed Mary by the collar. - Tom, Mary'yi yakasından yakaladı.

He grabbed me by the collar. - O, beni yakamdan yakaladı.

yakalamak
stalk
yakalamak
grip
yakalamak
nab
yakalamak
collar
yakalamak
capture

We want to capture all the uniqueness of each language. And we as well want to capture their evolution through time. - Biz her dilin tüm benzersizliğini yakalamak istiyoruz. Ve biz zaman içinde onların evrimini de yakalamak istiyoruz.

We want to capture that market. - O pazarı yakalamak istiyoruz.

yakalamak
run in
yakalamak
grasp
yakala
captured

He said Davis must be captured. - O, David'in yakalanması gerektiğini söyledi.

The boy captured the bird with a net. - Çocuk bir ağ ile kuşu yakaladı.

yakala
acquire
yakalamak
arrest
yakalamak
nick

Nick hurried to catch the bus. - Nick otobüsü yakalamak için acele etti.

yakalamak
catch off
boğazından yakalama
stranglehold
dağılma emisyonu tespiti yakalama sstemi
(Askeri) spurious emission detection acquisition system
manuel yakalama
manual acquisition
veri yakalama
data capture
yakala
sick him
yakala
catsh
yakala
overtake
yakala
overtaken
yakala
nail

Where did you nail them? - Onları nerede yakaladın?

I think you nailed it. - Sanırım onu yakaladın.

yakala
overtook
yakalamak
bag
yakalamak
pull up to
yakalamak
claw hold of
yakalamak
embrace
yakalamak
tackle
yakalamak
catch up on
yakalamak
entrap
yakalamak
pinch
yakalamak
to spot, detect, notice, see
yakalamak
snap up
yakalamak
nobble
yakalamak
grapple
yakalamak
capture , trap
yakalamak
catch hold of
yakalamak
seize on
yakalamak
hook
yakalamak
to catch (fish, birds, etc.)
yakalamak
to catch; to collar, nab; to seize, grab, get hold of
yakalamak
get hold of
yakalamak
to catch, to collar; to grip, to grasp, to seize; to seize, to nail, to nab; (avcı) to bag; to arrest, to run sb in; to stop (sb going)
yakalamak
(av) account
yakalamak
(Hukuk) to seize
yakalamak
to regard (someone) as responsible, hold (someone) responsible
yakalamak
take&advantage&of
yakalamak
{f} trap

We set a trap to catch a fox. - Biz bir tilki yakalamak için bir tuzak kurduk.

He set a trap to catch the animal. - Hayvanı yakalamak için bir tuzak kurdu.

yakalamak
mesh
Türkçe - Türkçe
Sanığın yargıç kararı olmaksızın hürriyetinin kısıtlanmasını doğuran koruma önlemi: "Yakalama veya tutuklama sebepleri ... hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir."- Anayasa
Yakalamak işi
Sanığın yargıç kararı olmaksızın hürriyetinin kısıtlanmasını doğuran koruma önlemi
yakalamak
Bir kimsenin gitmesini engellemek; durdurmak
Yakalamak
enselemek
suçüstü yakalama
Suç işleyenin suçu işlediği sırada veya hareketinden çok az önce yakalanması
yakalamak
Belirlemek, anlamak
yakalamak
Bir kimseyi veya bir şeyi elle tutmak: "Üç ince dalı birleştirerek sıkıca yakaladım."- R. H. Karay
yakalamak
Söz, bakış veya işareti fark etmek
yakalamak
Bir kimseyi hoşa gitmeyecek bir durumda bulmak, bir kimsenin suçu ortaya çıkmak
yakalamak
Bir kimsenin suçluluğunu gösteren söz, bakış veya işareti fark etmek
yakalamak
Arayarak veya rastlantı sonucu bulup bağlantı kurmak
yakalamak
Belirlemek, anlamak: "Kız onun zayıf damarını yakalamıştı."- T. Buğra
yakalamak
Bir kimseyi veya bir şeyi elle tutmak
yakalamak
Bir kimsenin gitmesini engellemek, durdurmak: "Bu defa Tevfik'i dükkânın kapısında yakaladılar, aynı şeyi ona açtılar."- H. E. Adıvar
yakalamak
Birdenbire etkisi altına almak
yakalamak
Kaçan kimseyi ele geçirmek, derdest etmek
yakalamak
Arayarak veya rastlantı sonucu bulup bağlantı kurmak: "Zehra, Yorgaki'nin müziğini herhangi bir yerinden yakalıyor."- A. İlhan
yakalama