Okay, Tom, you can open your eyes now!
- Tamam, Tom şimdi gözlerini açabilirsin!
My studies are going okay.
- Benim çalışmalar tamam olacak.
Alright, see you then.
- Tamam, görüşürüz o zaman.
If you need anything, you can call, alright?
- Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin, tamam mı?
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
If Bob had taken my advice, everything would be all right now.
- Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.
Everybody pulled their socks up, yeah.
- Herkes aklını başına devşirdi, tamam.
Yeah, show us your t... ranslations...
- Tamam, bize çevirilerini göster.
Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo.
- Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.
Yes, you're quite right.
- Evet, sen tamamen haklısın.
OK, I guess I'm ready.
- Tamam, sanırım hazırım.
I'm all packed and ready to go.
- Tamamen toparlandım ve gitmeye hazırım.
I haven't quite finished eating.
- Ben yemeği tamamen bitirmedim.
They finished eighty miles' journey.
- Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
OK, you keep quiet while we're in the store.
- Tamam, biz mağazadayken sessiz durun.
My studies are going okay.
- Benim çalışmalar tamam olacak.
I know the whole of the story.
- Ben hikayenin tamamını biliyorum.
Tom remained wide awake the whole night.
- Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı.
They finished eighty miles' journey.
- Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer.
- Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.
I wish this was all over.
- Keşke bu tamamen bitse.
If you ask me, it's completely overblown.
- Bana sorarsanız bu tamamen abartılı.
If Bob had taken my advice, everything would be all right now.
- Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
Was nothing done about that?
- Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?
All my homework is done.
- Bütün ödevlerim tamam.
OK, we've got a deal.
- Tamam, bir anlaşmamız var.
Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
- Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
You and Tom are exactly the same.
- Sen ve Tom tamamen aynısınız.
It's all right, Tom. Everything's all right now.
- Tamam Tom. Şu anda her şey yolunda.
I think it's all right now.
- Sanırım o şimdi tamam.
Tom can understand perfectly well.
- Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.
I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.
- Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.
All the cherry trees in the park are in full bloom.
- Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.
The cherry trees are in full blossom.
- Kiraz ağaçları tamamen çiçeklenmişler.
You are entirely correct.
- Sen tamamen hatasızsın.
This watch keeps correct time.
- Bu saat tamamen doğrudur.
He was completely absorbed in his work.
- Tamamen işine dalmıştı.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
I'll hide and you find me. O.K.?
- Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?
You and Tom are exactly the same.
- Sen ve Tom tamamen aynısınız.
That's exactly what I expected to happen.
- Bu tamamen olmasını beklediğim şey.
I think our work here is done.
- Sanırım buradaki işimiz tamam.
All my homework is done.
- Bütün ödevlerim tamam.