Goodness does more than violence.
- İyilik, şiddetten daha fazlasını yapar.
Wisdom and goodness to the vile seem vile.
- Alçak için bilgelik ve iyilik iğrenç görünüyor.
Can you do me a favor?
- Bana bir iyilik yapar mısın?
In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you.
- Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.
She did not forget his kindness as long as she lived.
- Yaşadığı sürece onun iyilikseverliğini unutmadı.
They always extend kindness to their neighbors.
- Onlar komşularına hep iyilikte bulunurlar.
Would you mind doing me a favour?
- Bana bir iyilik yapar mısın?
Could you do me a favour please?
- Bana bir iyilik yapar mısınız, lütfen?
He did me a good turn.
- O bana bir iyilik yaptı.
A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good.
- Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.
With every increase of scientific knowledge, man's power for evil is increased in the same proportion as his power for good.
- Bilimsel bilginin her artışıyla insanın kötülük için gücü iyilik için gücü gibi aynı oranda artırılır.
Tom couldn't find a decent job in Boston, so he moved to Chicago.
- Tom Boston'da iyi bir iş bulamadı, bu yüzden Şikago'ya taşındı.
I can't believe how hard it is to find decent grub around here.
- Buralarda iyi bir yiyecek bulmanın ne kadar zor olduğuna inanamıyorum.
John can't speak French well.
- John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
Copper conducts electricity well.
- Bakır elektriği iyi iletir.
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
Good evening, how are you?
- İyi akşamlar, nasılsın?
I think it will be fine.
- Ben, havanın iyi olacağını düşünüyorum.
Guinness is the finest of beers.
- Guinness biraların en iyisidir.
I can't stand those goody-goody types.
- Şu iyilik timsali tiplere dayanamam.
I am deeply grateful to you for your kindness.
- İyiliğin için sana derinden minnettarım.
She was kind enough to give me good advice.
- Bana iyi bir tavsiye verecek kadar nazikti.
You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
- Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen.
- Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır.
As long as we love each other, we'll be all right.
- Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
Mr. Ford is all right now.
- Bay Ford şimdi iyidir.
I need someone to hold me and tell me everything will be alright.
- Beni tutacak ve bana her şeyin iyi olacağını söyleyecek birine ihtiyacım var.
Don't worry, mom. I'll be alright!
- Merak etme, anne. Ben iyi olacağım!
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
- Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
- Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
Bob and I are great friends.
- Bob ve ben çok iyi arkadaşlarız.
Good health is a great blessing.
- İyi sağlık büyük bir nimettir.
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
Nakido is better than Twitter.
- Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
One can hardly find a more suitable climate.
- Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
Tom doesn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
This translation is not quite up to snuff.
- Bu çeviri oldukça iyi değil.
Your dad is really cool. Not really.
- Baban gerçekten iyidir. Pek sayılmaz.
Relations with Canada remained correct and cool.
- Kanada ile ilişkiler doğru ve iyi kaldı.
A good doctor is sympathetic to his patients.
- İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
Lincoln was not well-known.
- Lincoln iyi tanınmıyordu.
In my opinion, a well-designed website shouldn't require horizontal scrolling.
- Bence, iyi tasarlanmış bir web sitesi yatay kaydırma gerektirmemeli.
Happy birthday, Muiriel!
- İyi ki doğdun, Muiriel!
Happy is a man who marries a good wife.
- İyi bir eş ile evlenen bir adam mutludur.
You know as well as I do that that isn't likely to happen.
- Onun muhtemelen olmayacağını benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
Tom said that he thought the economy was likely to get better.
- Tom ekonominin muhtemelen iyileşeceğini düşündüğünü söyledi.
Mr Ford is all right now.
- Bay Ford şimdi iyidir.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Tom did fairly well on the test he took yesterday.
- Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı.
Tom can dance fairly well, can't he?
- Tom oldukça iyi dans edebilir, değil mi?
There's a nice Thai restaurant near here.
- Buranın yakınında iyi bir Tayland restoranı var.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
Tom is pretty good at playing piano by ear.
- Tom notasız piano çalmada oldukça iyidir.
Tom can speak French pretty well.
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşabilir.
A friend is always ready to do a favor.
- Bir arkadaş bir iyilik yapmak için her zaman hazırdır.
Tom didn't do well enough on the driver's test to get a driver's license.
- Tom sürücü belgesini almak için sürücü testinde yeterince iyi yapamadı.
John isn't well enough to go to school today.
- John, bugün okula gitmek için yeteri kadar iyi değildir.
It sounds pretty good.
- O, oldukça iyi görünüyor.
That sounds too good to be true.
- O gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor.
I hope everything is okay.
- Umarım her şey iyidir.
I think I’m going to be okay.
- Sanırım iyi olacağım.
We all agreed it was a good idea.
- Hepimiz bunun iyi bir fikir olduğunu kabul ettik.
The climate here doesn't agree with me.
- Buradaki iklim bana iyi gelmiyor.
He is a good boy, and what is better, very handsome.
- O iyi bir çocuk ve daha da iyisi, çok yakışıklı.
He is not handsome, to be sure, but he is good-natured.
- O yakışıklı değil, şüphesiz, fakat o iyi huyludur.
As a whole his works are neither good nor bad.
- Eserleri bir bütün olarak ne iyi nede kötü.
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
- İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.