I have too much homework today.
- Bugün, çok fazla ödevim var.
I don't know much about computers.
- Bilgisayarlar hakkında çok fazla şey bilmiyorum.
That country has a trade surplus. It exports more than it imports.
- O ülkenin ticaret fazlası var. O, ithalatından çok ihracat yapıyor.
We have a surplus of food.
- Bizim yiyecek fazlalığımız var.
It took me more than one month to get over my cold.
- Soğuk algınlığımı atlatmam bir aydan daha fazla zamanımı aldı.
It is not rare at all to live over ninety years.
- Doksan yıldan fazla yaşamak hiç ender değildir.
That jacket is way too big for you.
- O ceket sizin için çok fazla büyük.
You have to risk big in order to win big.
- Fazla kazanmak için fazla risk almak zorundasın.
Tom complained about the excessive noise.
- Tom haddinden fazla gürültü hakkında şikayet etti.
She smokes excessively.
- O çok fazla sigara içiyor.
You must not eat too much ice-cream and spaghetti.
- Çok fazla dondurma ve spagetti yememelisin.
There were too many people at the concert.
- Konserde çok fazla kişi vardı.
We have more than enough time to spare.
- Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.
You're carrying this too far.
- Konuyu fazla abartıyorsun.
More than 75% of farms raised pigs and milk cows.
- Çiftliklerin %75'inden fazlası domuz ve süt ineği yetiştirdi.
Soldiers currently in theatre will not be made redundant.
- Şu an tiyatrodaki askerler ihtiyaç fazlası yapılmayacaklar.
We have more than enough time to spare.
- Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.
Why do you spend most of your spare time with Tatoeba?
- Tatoeba ile benimle harcadığından daha fazla zaman harcamayı tercih edersin.
Don't go above five rubles.
- Beş rubleden fazla ödeme yapmayınız.
More than a century ago, a comet or a meteor exploded in the sky above the Tunguska River valley in Russia. The explosion knocked down millions of trees over hundreds of miles.
- Bir asırdan fazla bir süre önce, Rusya'daki Tunguska Nehri vadisinin üzerindeki gökyüzünde bir kuyrukluyıldız veya bir göktaşı patladı. Patlamada yüzlerce mildeki milyonlarca ağaç yıkıldı.
We stayed an extra two weeks in Paris; and we spent it seeing the sights.
- Biz Paris'te fazladan iki hafta daha kaldık; ve bunu turistik yerleri gezerek geçirdik.
Tom causes me a lot of extra work.
- Tom başıma fazladan iş çıkarıyor.
You shouldn't eat to excess.
- Çok fazla yememelisin.
Excessive gambling causes the same brain changes as a drug addiction.
- Fazla kumar, uyuşturucu bağımlılığına benzer beyin değişimlerine neden olur.
The house did not suffer much damage because the fire was quickly put out.
- Ev, yangın çabuk söndürüldüğü için fazla zarar görmedi.
Tom had seen Mary with John on more than one occasion before and finally figured out that they were seeing each other.
- Tom daha önce Mary'yi John'la birlikte birden fazla ortamda görmüştü ve sonunda onların birbirlerini gördüklerini anladı.
The Philippines experienced more than twenty super typhoons that year.
- Filipinler o yıl yirmiden fazla süper tayfun yaşadı.
There were plenty of guests in the hall.
- Salonda çok fazla misafir vardı.
Don't get so nervous there is a plenty of time to answer all the questions.
- Tüm soruları cevaplamak için çok fazla zamanınız olduğu için gergin olmayın.
The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more.
- Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.