Ken's father loved Ken all the more because he was his only son.
- Baba Ken'i haydi haydi severdi,çünkü onun tek oğluydu.
The only goal of the final match was scored by Andrés Iniesta.
- Final maçındaki tek gol Andrés Iniesta tarafından atıldı.
One, three, and five are odd numbers.
- Bir, üç ve beş tek sayılardır.
Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
- Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
She was my sole source of happiness.
- Tek mutluluk kaynağım oldu.
For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first.
- Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.
There isn't a single cloud in the sky.
- Gökyüzünde tek bir bulut yok.
I don't have a single enemy.
- Benim tek bir düşmanım yok.
His technique was unique and absolutely amazing.
- Onun tekniği eşsiz ve kesinlikle şaşırtıcıydı.
His technique was unique and absolutely amazing.
- Tekniği eşsiz ve kesinlikle muhteşemdi.
One, three, and five are odd numbers.
- Bir, üç ve beş tek sayılardır.
Mary does not like odd numbers.
- Mary tek sayılardan hoşlanmaz.
She is used to living alone.
- Tek başına yaşıyordu.
Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
She leads a solitary life in a remote area of Scotland.
- O, İskoçya'nın uzak bir bölgesinde tek başına bir hayat sürüyor.
I cannot carry this suitcase by myself.
- Bu bavulu tek başıma taşıyamıyorum.
Tom offered to carry Mary's suitcase, but she told him she wanted to carry it herself.
- Tom, Mary'ye valizini taşımayı teklif etti ama Mary, valizi kendisinin taşımak istediğini söyledi.
He flatly turned down our request.
- Teklifimizi açıkca geri çevirdi.
He flatly refused her requests for help.
- Onun yardım teklifini açıkça reddetti.
History is merely repeating itself.
- Tarih sadece kendini tekrarlıyor.
Tom's pissed off because he's not the one and only.
- Tom tek olmadığından dolayı sinirli.
This is the one and only thing he can do. He can't do anything else.
- Bu onun yapabileceği tek şey. Başka bir şey yapamaz.
The opening address alone lasted one hour.
- Açılış konuşması tek başına bir saat sürdü.
Tom is a technology addict.
- Tom bir teknoloji bağımlısı.
Sami's only companion was his dog.
- Sami'nin tek arkadaşı onun köpeğiydi.
Tom's only companion is his dog.
- Tom'un tek arkadaşı onun köpeğidir.
This is the one and only thing he can do. He can't do anything else.
- Bu onun yapabileceği tek şey. Başka bir şey yapamaz.
Tom's pissed off because he's not the one and only.
- Tom tek olmadığından dolayı sinirli.
His technique was unique and absolutely amazing.
- Tekniği eşsiz ve kesinlikle muhteşemdi.
I know a girl who can ride a unicycle.
- Tek tekerlekli bisiklete binebilen bir kız tanıyorum.
All you have to do is to cultivate the ability to put yourself in the other fellow's place.
- Tek yapmanız gereken, kendinizi diğer arkadaşın yerine koyma yeteneğini geliştirmek.
I bid you greetings and may there be peace through fellowship between us.
- Sana selam teklif ediyorum ve aramızdaki arkadaşlık yoluyla barış olabilir mi.
In English, we should use the pronouns a or an before singular nouns like house, dog, radio, computer, etc.
- İngilizcede a ya da an gibi zamirleri house, dog, radio, computer, v.b. tekil isimlerin önünde kullanırız.
A noun can be singular or plural.
- Bir isim tekil veya çoğul olabilir.
When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely.
- Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.
Just because I'm alone doesn't mean I'm lonely.
- Tek başıma olmam yalnız olduğum anlamına gelmez.
Individual atoms can combine with other atoms to form molecules.
- Tekil atomlar, molekülleri oluşturmak için diğer atomlarla birleşebilirler.
Don't let the children monopolize the television.
- Çocukların televizyonu tekellerine almalarına müsaade etme.
Our store has a monopoly on this item.
- Mağazamız bu üründe tekel olmuş durumda.
Whether you’re flying solo or in a relationship, I'll be thinking of you this Valentine’s Day.
- İster tek başına uçuyor ol, ister bir ilişki içinde ol, bu Sevgililer Günü seni düşünüyor olacağım.
Charles Lindbergh made the first solo flight across the Atlantic Ocean in 1927.
- Charles Lindbergh, Atlantik Okyanusu'nda, 1927 yılında ilk tek kişilik uçuşunu yaptı.
Running was my only defense.
- Koşu benim tek savunmamdı.
It must be terribly difficult, running her household on her own after divorcing.
- Boşandıktan sonra evinde tek başına koşuşturmak son derece zor olmalı.
Jim has asked Anne out several times.
- Jim Anne'e birkaç kez çıkma teklif etti.
He reiterated this advice several more times during the meeting.
- O, bu öğüdü toplantı boyunca birkaç defa daha tekrarladı.
One, three, five, seven and nine are odd numbers.
- Bir, üç, beş, yedi ve dokuz tek sayılardır.
One, three, and five are odd numbers.
- Bir, üç ve beş tek sayılardır.
Mary took out the eggs one by one.
- Mary yumurtaları tek tek çıkardı.
There are over 100 billion stars in the Milky Way galaxy. If you tried to count them one by one, it would take you over 3000 years!
- Samanyolu galaksisinde 100 milyardan çok yıldız vardır. Eğer onları tek tek saymaya çalışsaydınız bu 3000 yıldan fazla sürerdi!
Instead of using disposable chopsticks, it's better to use plastic chopsticks that you can wash.
- Tek kullanımlık çubukları kullanma yerine yıkayabileceğin plastik çubukları kullanmak daha iyi.
Volunteers distributed tea in disposable cups.
- Gönüllüler tek kullanımlık bardaklarda çay dağıttı.
She is used to living alone.
- Tek başına yaşıyordu.
She likes to walk alone.
- O tek başına yürümeyi sever.
What is written on the road sign? - ONE WAY.
- Yol işaretinde ne yazılı? - TEK YÖN.
What is written on the road sign? - ONE WAY.
- Trafik işaretinde ne yazılı? - TEK YÖN.
This is a one-way street.
- Bu tek yönlü bir sokak.
Be careful not to drive the wrong way on a one-way street.
- Tek yönlü bir caddede ters yönde sürmemeye dikkat edin.
In a word, she isn't any use.
- Tek kelimeyle, O işe yaramaz.
In a word, I think he is an idiot.
- Bence tek kelimeyle o bir idiot.
Tom's boss made a unilateral decision to close several small branches of the company.
- Tom'un patronu şirketin birkaç küçük şubesini kapatmak için tek taraflı bir karar aldı.
You can't just decide things unilaterally like that. We have to come to a consensus.
- Tek taraflı olarak işlere karar veremezsin. Bir fikir birliğine varmalıyız.
I don't like your going there by yourself.
- Oraya tek başına gitmeni istemiyorum.
I think it's highly unlikely that you'll be able to do that by yourself.
- Senin onu tek başına yapabilmenin pek olası olmadığını düşünüyorum.
Tom did it single-handedly.
- Tom bunu tek başına yaptı.
She did it single-handedly.
- O bunu tek başına yaptı.
The fish in this river are few and far between.
- Bu nehirde balıklar tek tük.
I have a stand-alone personal computer.
- Benim tek başına kişisel bir bilgisayarım var.
I bear in mind that misfortunes never come singly.
- Talihsizliklerin asla tek başına gelmediklerini unutmuyorum.
Misfortune never comes singly.
- Talihsizlik asla tek başına gelmez.
Whether you’re flying solo or in a relationship, I'll be thinking of you this Valentine’s Day.
- İster tek başına uçuyor ol, ister bir ilişki içinde ol, bu Sevgililer Günü seni düşünüyor olacağım.
Lindbergh's solo nonstop transatlantic flight was a remarkable accomplishment.
- Lindbergh'in tek başına sürekli transatlantik uçuşu kayda değer bir başarıydı.
I don't have a single enemy.
- Benim tek bir düşmanım yok.
Get both a phone and internet access in a single package!
- Tek bir pakette hem bir telefon hem de bir internet erişimi alın!
He wore a top hat and a monocle.
- O bir silindir şapka ve bir tek gözlük taktı.
Chinese is a monosyllabic language.
- Çince tek heceli bir dildir.
The word злой is the only monosyllabic Russian adjective.
- злой sözcüğü tek heceli tek Rusça sıfattır.
That is a unicellular organism.
- Bu tek hücreli bir organizmadır.
The amoeba is a unicellular organism.
- Amip tek hücreli bir varlıktır.
This application just eats up your battery.
- Bu uygulama, tek kelimeyle, pilini tüketiyor.
Tom is managing just fine.
- Tom tek kelimeyle iyi yönetiyor.
Charles Lindbergh made the first solo flight across the Atlantic Ocean in 1927.
- Charles Lindbergh, Atlantik Okyanusu'nda, 1927 yılında ilk tek kişilik uçuşunu yaptı.
I'd like to reserve a single room.
- Tek kişilik oda rezervasyonu yaptırmak istiyorum.
I'd like a single with a shower, please.
- Duşlu tek kişilik bir oda istiyorum, lütfen.
I love playing solitaire.
- Tek kişilik iskambil oyunu oynamayı severim.
Sporadic gunfire was heard in the distance.
- Tek tük silah sesleri uzaktan duyuldu.
There were books lying here and there in the room.
- Odada tek tük kitaplar vardı.
I found holes here and there.
- Tek tük delikler buldum.