takmak

listen to the pronunciation of takmak
Türkisch - Englisch
wear

I bought a pendant to wear to the party. - Partide takmak için bir kolye aldım.

He hates wearing a tie during the summer heat. - O yaz sıcağı sırasında bir kravat takmaktan nefret eder.

affix
bother
reassemble
surpass
beat
put on

We always had to put on a safety belt in case we had an accident. - Kaza geçirme ihtimaline karşın biz her zaman bir emniyet kemeri takmak zorundaydık.

assemble
insert
install
care
fit on
fasten
incur
hitch
set
(tüfeğe) stock
snag
stick
(film) thread
school slang to fail, flunk. takıp takıştırmak to deck oneself out in jewelry
fix
infix
hang on
mount , insert
fixate
attach
to do or diddle (someone) out of (a certain amount of money)
to attach; to affix; to fasten, to hitch; to set; to put on; to wear, to put sth on; to give (a name, nickname, etc.); to incur, not to pay (debts); to have it in for sb, to have a down on (sb), to make a dead set at (sb); to care, to give a damn/shit; to
to pick on, single (someone) out for harassment
to give (a name) to
hook
to attach, fasten, affix, put (something) on; to pin (something) to; to hang (something) on
hang
offer up
mount
put in
give a damn
takma
{s} false

The politician claimed that he wore neither a wig nor false teeth. - Politikacı ne peruk ne de takma diş taktığını iddia etti.

Tom took out his false teeth. - Tom takma dişlerini çıkardı.

koşum takmak
harness
takmak (borç)
not to pay debts
tapa takmak
spile
tasma takmak
to collar
kanat takmak
wing
zincir takmak
chain
ad takmak
dub
dizbağı takmak
garter
fişini takmak
plug in
kafayı takmak
be obsessed with
takma
pseudo

Betty is just a pseudonym. - Betty sadece bir takma addır.

Writers often use a pseudonym. - Yazarlar genellikle bir takma ad kullanır.

çelme takmak
trip up
çelme takmak
trip

You always like to trip me up, don't you? - Bana çelme takmak her zaman hoşuna gidiyor, değil mi?

kelepçe takmak
handcuff
boynuz takmak
be cuckolded
boynuz takmak
cuckolded
boynuz takmak
(Argo) cuckold
isim takmak
style
kapak takmak
trap
kenar takmak
fringe
kulp takmak
find fault with
madalya takmak
(Askeri) decorate
prize takmak
(Bilgisayar) plug-in
prize takmak
plug into
tak
tock
tak
knock

Knock yourself out, Tom. - Kafana göre takıl, Tom.

tak
tack

That tackle box looks a lot like mine. - O takım çantası benimkine çok benziyor.

I saw Tom and Mary carrying their fishing poles and tackle boxes. - Ben Tom ve Mary'yi olta kamışlarını ve takım kutularını taşırken gördüm.

takma
installation
takma
fixation
takma
(Bilgisayar) mounts
takma
fitting
takma
assembling
takma
(deyim) skip it
takma
by
ad takmak
style
tak
reassemble
takma
mounting
takma
attachment
asma kilit takmak
padlock

Her friends had to padlock the freezer to prevent her from eating ice cream. - Arkadaşları onun dondurma yemesini engellemek için buzluğa asma kilit takmak zorunda kaldılar.

Takma
assy
küpe takmak
to wear earrings
takma
Inserting
çelme takmak
Trip up, trip
ad takmak
to nickname, to call
ad takmak
give a bad name
ad takmak
nickname
aklına takmak
to be obsessed by/with
aklını takmak
(bir şeye) to have a bee in one's bonnet (about sth)
atmaca kösteğini takmak
jess
ayakına ip takmak
to backbite
ayakına çelme takmak
1. to trip up. 2. to prevent (another's) success
ayağına çelme takmak
to trip up
ağızlık takmak
(hayvana) to muzzle
ağızlık takmak
muzzle
bentlere kapak takmak
sluice
borç takmak
bilk
boynuz takmak
to be cuckolded
burun takmak
toe
burunsalık takmak
to muzzle
büyük vitese takmak
shift into high
cam takmak
glass
cam takmak
to glaze
cam takmak
1. to install a pane of glass in. 2. to put a lens in (a frame of a pair of eyeglasses)
canını dişine takmak
to make great efforts
canını dişine takmak
plod away
canını dişine takmak
to make a great effort, put one's back into it, go all out, give it one's all
dirsek takmak
(boru) offset
dişini tırnağına takmak
to work tooth and nail
dişini tırnağına takmak
1. to try everything, try every means, try every way. 2. to work in spite of great difficulties
eldiven takmak
wear glove
emniyet kemeri takmak
wear seatbelt
emniyet kemeri takmak
wear seat-belt
emniyet kemeri takmak
fasten seat-belt
emniyet kemeri takmak
put on seat-belt
emniyet kemerini takmak
to belt up
etiket takmak
tag
eve hırsız girdikten sonra kapıya kilit takmak
to lock the barn door after the horse is stolen
film takmak
load the camera
gözlük takmak
1. to wear glasses. 2. (Konuşma Dili) to take a closer look, get some glasses
gözlük takmak
wear glasses
gözlük takmak
to wear glasses
ip takmak
to try to harm (someone) behind his back
isim takmak
nickname
isim takmak
to nickname
isimler takmak
call names
isimlik takmak
wear a name tag on
isimlik takmak
pin a name tag
isimlik takmak
have a name tag on
isimlik takmak
clip a name tag
isimlik takmak
clip a name badge
isimlik takmak
pin a name badge
isimlik takmak
pin a name holder
isimlik takmak
clip a name holder
isimlik takmak
tag
kafasına takmak
to keep one's mind (on), to turn one's mind (to)
kafasını takmak
to have a bee in one's bonnet (about)
kafaya takmak
set one's heart on
kafaya takmak
to have a bee in one's bonnet (about)
kafaya takmak
have a bee in one's bonnet
kancayı takmak
to have one's knife into sb, to set one's cap at
kancayı takmak
be down on smb
kancayı takmak/atmak
1. to pester, pick on. 2. to wish (someone) bad luck
kapak takmak
(gaz kaçırmasın diye) trap
kelepçe takmak
to handcuff, to manacle
kelepçe vurmak/takmak
to handcuff
kemer takmak
belt
kenar takmak
flange
kep takmak
(simge) cap
kiriş takmak
joist
koşum takmak
gear up
koşum takmak
gear
kravat takmak
tie a tie
kravat takmak
wear a tie
kullanılmış parça takmak
cannibalize
kulp takmak
to find fault with
kulp takmak
to find fault with (something, someone)
kuron takmak
to crown
kuyruk takmak
tail
küpe takmak
wear earring
küpe takmak
clip on earring
küpe takmak
put in earring
küpe takmak
have on earring
küpe takmak
put on earring
lakap takmak
call
lakap takmak
to nickname
lakap takmak
to give a nickname, to nickname
lakap takmak
give a name
lakap takmak
surname
lakap takmak
nickname
lens takmak
wear contact lenses
lâstik takmak
tire
mahmuz takmak
spur
makarayı takmak
to tease, kid
makine takmak
engine
maske takmak
mask
maske takmak
to mask
menteşe takmak
hinge
menteşe takmak
to hinge
motor takmak
engine
motor takmak
motorize
musluk takmak
(fıçı) spile
musluk takmak
tap
nal kayarı takmak
rough
nişan takmak
1. (for an engaged couple) to give each other engagement rings; to put an engagement ring on (someone's finger). 2. to pin a medal or decoration on (someone)
palet takmak
(araç) track
parmaklık takmak
bar
peçe takmak
veil
peşine takmak
to bring (someone) along with one; to cause (someone) to follow one
prize takmak
plug in
saat takmak
have on watch
saat takmak
wear watch
sap takmak
haft
saya takmak
vamp up
saçak takmak
fringe
saçak takmak
thrum
süngü takmak
fix the bayonet
sırım takmak
thong
tak
tock, tack, knock
tak
used to indicate a knocking, rapping, or thumping sound: Kitap tak diye kafama düştü. The book fell on my head with a thump
takma
assumed

Tom traveled under an assumed name. - Tom takma bir isim altında seyahat etti.

takma
attaching, fastening; artificial, false
takma
postiche
takma
bye
takma
artificial

These are my grandmother's artificial teeth. - O, anneannemin takma dişidir.

takma
attachable
takma
artificial (limb, eye, tooth); glass (eye); false (beard)
takma
prefabricated
takma
attaching, fastening, affixing, putting (something) on; pinning (something) to; hanging (something) on
takma
assume

Tom traveled under an assumed name. - Tom takma bir isim altında seyahat etti.

tekrar yerine takmak
reset
tel takmak
wire
teller takmak/takınmak
to rejoice at another's misfortune
toka takmak
fasten buckle
toka takmak
do up the buckle
topuk takmak
heel
transistor takmak
transistorize
tüy takmak
(ok) fledge
tüy takmak
to feather
tüy takmak
feather
tıkaç takmak
stopper
tıpa takmak
tap
Türkisch - Türkisch
Önemsememek, önemli saymamak, değer vermemek
Olumsuz biçimde önemsememek, önemli saymamak, değer vermemek
Kuşanmak
Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek
Borç bırakmak
Kendisiyle birlikte götürmek, yanına almak veya arkasından izletmek: "Arabaya hafiye kıyafetinde polis memurları da takıyorlar."- Y. Z. Ortaç
Biriyle olumsuz olarak uğraşmak
Sınavını başaramamak
Takı armağan etmek
Borç bırakmak: "Bu eve asilzadelerin biri girip öteki giderdi
Ad, lakap koymak: "Ona bu adı kim takmıştır, ne zaman takmıştır, bilemiyor."- H. Taner
Kendisiyle birlikte götürmek, yanına almak veya arkasından izletmek
Makara
Vermek, armağan etmek
Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek: "Gözlüğünü takıp masaya eğildi."- R. H. Karay
Giden kirayı takar, gelen ortalığı kasıp kavururdu."- P. Safa
Koymak
TAKMA
akaklarında sallanan ... bukleler yanaklarına ters düşüyor."- H. E. Adıvar
TAKMA
Takmak işi
TAKMA
Gerçeğinin yerine konulan, eğreti: "Bu takma siyah saçla
Takma
eğreti
TÂK
(Osmanlı Dönemi) Bina kemeri. Yarım daire şeklinde kapı ve pencere üstü. Çardak. Kubbe. Kavisli bina. Eyvan
tak
Millî bayramlarda veya önemli bir olayı anmak için düzenlenen şenliklerde, geçit yapılacak caddelere geçici olarak kurulan, yazılar ve çiçeklerle süslenen kemer: "Şimdi İstanbul taklarının yeşil taflanları altından gaziler geçiyor."- F. R. Atay
tak
Caddelerde kutlama için kurulan süsler
tak
şenliklerde sokaklara kurulan süslü kemer
tak
Kapı, pencere gibi yerlerin üstündeki kubbeli bölüm
tak
Tahta vb. bir şeye vurulunca veya silah patlayınca çıkan tok ve sert ses
tak
KKTC'de, 1973 yılında kurulmuş bir haber ajansı
tak
üzüm kütüğü ve çubuğu, asma
tak
Yapılardaki kemer
takma
Gerçeğinin yerine konulan, eğreti
Englisch - Türkisch

Definition von takmak im Englisch Türkisch wörterbuch

tak
(Tıp) talk
TAK
(Askeri) kargo gemisi (cargo ship)
takmak
Favoriten